Yaslandığı ağaca biraz daha gömülüp kollarını birbirine doladı.Hava her zamankinin aksine bütün soğukluğuyla insanın içine işlerken delikanlı olduğu yerde kalmaya kararlıydı.
Yeniden o eve dönemezdi ya da yetimhaneye gidemezdi.Yetimhaneye gitse bile hem ruhu hem de bedeni daha fazla buna dayanamazdı.Sekiz yaşında ailesini kaybettiğinden beri yetimhanede kalıyordu.Bir çok kez evlat edinilmişti ve her seferinde yetimhaneye geri bırakılmıştı.Şimdi de olduğu gibi...Aslına bakılırsa henüz yetimhaneye bırakılmamıştı ama er ya da geç bunun olacağını biliyordu.
Onu evlat edinen adam ve kadının konuşmalarını duymuştu.Kendisinin onlara yük olduğundan bahsediyorlardı.Daha fazla dinlemeden kaçmıştı ordan.
Kaçarken yanına montunu dahi almaya fırsatı olmamıştı.Üstünde kısa kollu bir penyeyle dar paça pantolonu vardı sadece.Bütün bunların üstüne hafiften yağmaya başlayan yağmurla delikanlı yerinden kalktı.Saatlerdir oturmasının sonucu uyuşan bacaklarını umursamadan yürümeye başladı.Nereye gideceğini bilmeden adımlıyordu yolları.
Her dakika daha çok isyan eden bacakları daha fazla taşıyamadı delikanlıyı.Bedeni yerle buluşurken usulca kapadı gözlerini.
***
Gözlerini büyük bir zorlukla açtığında kolundaki iğneyi fark etti delikanlı.Ordan geçen biri onu görüp hastahaneye getirmiş olmalıydı.
Yavaşça yattığı yerden doğruldu.Bedeni fazlasıyla yorgundu.Ayaklarını örtünün içinden çıkarıp yere koydu.Biraz bekledikten sonra kolundaki iğneyi çıkardı.Serum henüz bitmemişti ama bu delikanlının umrunda değildi.
Ayağa kalktığında gözünün önü kararsa da bulunduğu yerden bir an önce çıkmak istediğinden bir kaç adım attı kapıya doğru.
Zeminin soğukluğunu hissetmesiyle ayakkabılarının ayağında olmadığını fark etti.Etrafa bakınıp yatağın yanındaki ayakkabılarında sabitledi gözlerini.
Yıllardır aynı ayakkabıyı kullanmasından dolayı epey eski bir görünüme sahip olan ayakkabılarını hızlıca giydi ayağına.
Tüm gücüyle ilerleyip kapıyı açtığında karşısına çıkan hemşireyle bir iki adım geriledi.Bir yandan da hızlı hareket edemediği için kendine kızıyordu.
Hemşire serumun henüz bitmediğini gördüğünde yüzünü büyük bir endişe kapladı.Başhekim özellikle belirtmişti serum bitene kadar dinlenmesi gerektiğini.
Yiyeceği azarı düşünen hemşire telaşla başladı konuşmaya."Serumunuz henüz bitmedi.Başhekim serum bitene kadar dinlenmeniz gerektiğini söyledi.Lütfen yerinize geçin, serumu takacağım."
Delikanlı hemşirenin yüzündeki ifadeyi görünce bıkkın bir ifade takınıp yatağa uzandı.
Kısa bir süre sonra serum neredeyse bitmek üzereydi.Bu sırada içeri ellili yaşlarında bir adam girdi.Delikanlı üzerindeki önlüğü gördüğünde bu adamın hemşirenin bahsettiği başhekim olduğunu anladı.
Oturur bir pozisyona geçtiğinde başhekim de yatağın yanındaki yerini almıştı."Merhaba delikanlı." diye başladı başhekim.
Onu yolda baygın bir şekilde bulmuş hastahaneye getirmişti.Yolculuk sırasında bir ara uyanmıştı delikanlı.Bu kısa zamanda başhekim ailesinden birinin telefon numarasını
istemişti ancak delikanlı ailesinin olmadığını söylemişti.Daha sonra ise yeniden kapatmıştı gözlerini.Delikanlı "Merhaba." diyip karşılık verdi başhekime.Başhekim adını sordu ilk olarak.Alaz cevabını aldığında hafif bir tebessüm oluştu dudaklarında.Daha sonra onu bulduğu zamanı ve arabada konuştuklarını anlattı.
Alaz bu adamın da diğer insanlar gibi ona acıdığını biliyordu.Her ne kadar bundan nefret etse de başını önüne eğip dinledi söylediklerini.
Başhekim en sonunda Alaz'a bakıp "Eğer kabul edersen bir arkadaşım seni evlat edinmek istiyor." dediğinde ise başını hızla kaldırıp başhekimin ciddi olup olmadığına baktı.
Yüz ifadesi ve ses tonu bu adamın ciddi olduğunu açıkça ortaya seriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evlatlık
ChickLitYeşilçam filmlerini andıran klişe bir hikayedir. Okumak istediğiniz "Evlat edindikten sonra üvey kardeşiyle aşk yaşadı" konulu bir hikayeyse başka hikayelere bakmanızı öneririm. (Çok ağır ilerlemektedir.)