Alaz yetimhaneye doğru ilerlerken başhekimle konuştukları tekrar ediyordu zihninde.Şu an hayatında hiç olmadığı kadar kararsızdı.
Başhekime cevabını bir kaç gün içinde bildireceğini söylemiş olsa da cevabını daha geç vereceğinin farkındaydı.Her ne kadar bir yanı hemen kabul etmesi gerektiğini söylese de her zaman haklı olan yanını dinleyip kendine düşünmek için zaman tanımaya karar verdi.Daha önünde iki ay vardı sonuçta.İki ay sonra on sekiz yaşına girecekti ve o zaman yetimhaneden ayrılması gerekiyordu.
Yetimhaneye girdiğinde herkes ona 'yine mi' der gibi bakıyordu.Haklılardı da.Bu seferkiyle birlikte tam yirmi sekizinci olmuştu.Alaz bunu umursamadan odasına doğru ilerlemeye başladı.
"Alaz iki dakika odama gel, konuşmamız gerek."
Müdürün otoriter sesi koridorda yankılanırken Alaz yönünü değiştirip müdürün odasına doğru yürümeye başladı.Yine sorgularına başlayacağını biliyordu.'Neden geldin?''Gene ne yaptın?' bunlardan sadece birkaçıydı.
Odaya girdiğinde ilk dikkatini çeken koltukların değişmiş olmasıydı.Duvarları açık yeşile boyanmış, şık bir görünüme sahip olan oda Alaz'ın sinirlerini bozuyordu.Bunun nedeni sadece bu odanın müdürün odası olması değildi.Yetimhaneye bağışlanan paranın büyük bir kısmının bu oda için harcanmasıydı.Kendileri yıkık dökük yataklarda yatarken müdürlerinin kıçının rahatlığını düşünüp sürekli mobilyalarını değiştirmesiydi.
"Ayakta dikilmeyi bırak da otur şuraya."
Müdürün sesiyle kendine geldi Alaz.Adeta ateş saçan gözlerini müdürün gözlerine dikip oturdu koltuğa.Müdürün gözlerinde görmeye alıştığı nefreti bu defa görememesi afallatı bir an Alaz'ı.
Müdürleri Nazif Bey her zaman kaşlarını çatar,altmışlı yaşlarının sonuna yaklaşmasından dolayı oluşan kırışıklıklarını daha da göz önüne çıkarır ve etrafa nefret saçardı.Bugün ise gözleri son derece ifadesizdi.Hatta Alaz müdürlerini tanımasa gözlerinde biraz mutluluk kırıntıları olduğunu söyleyebilirdi.
Nazif Bey ellerini birbirine kenetleyip masaya doğru eğildi."Seni evlat edinmek isteyen bir aile var."dedi sakin bir şekilde."Senin için çok güzel bir fırsat değerlendirsen iyi edersin."
Alaz o zaman anlamıştı gözlerindeki nefretin eksikliğinin nedenini.Kendisini burdan bir an önce yollamak istiyordu.
"Henüz karar vermedim.İki ay sonra zaten burdan gideceğim.Bir ailenin yanında olup özgürlüğümü kısıtlamak pek hoş bir fikir değil açıkçası." Her ne kadar böyle düşünmese de bu yalanı sevmişti.Hele Nazif Beyin yüzünün domatesi sollayacak bir biçimde kızarması gülmemek için yanaklarını dişlemesine neden olmuştu.
Nazif Bey sinirlerini yatıştırmaya çalıştı."Seni evlat edinmek isteyen ailenin hatrı sayılır bir zenginliği var." diyip sesine iğneleyici bir ton ekledi."Ve sen sonsuza kadar orada sefa sürmek yerine sokaklarda sürünmeyi mi seçiyorsun?"
"Hayır.Çalışabilecek bir iş buldum ve bu konuda ustalaşmayı düşünüyorum.Sonuçta kaldırım mühendisliği çok zevkli bir meslek."
Sesindeki alaylı tını Nazif Bey'in sinirlerini hat safaya çıkarırken "Odana git!Konuşma burada bitmiştir!" diye bağırıp ellerini saçlarından -birkaç tutam telden- geçirdi.
Alaz iyi akşamlar diyip çıkarken nerde hata yaptığını düşündü.Şu an Alaz'ın bu teklifi kabul etmesi ve kendisinin de yetimhaneye bağışlanacak olan paradan nasibini alması gerekiyordu.Nefesini seslice dışarı verip sinirinin geçmesi için önündeki dosyalara bakmaya başladı.
***
Alaz sabah uyandığında saat altıya geliyordu.Yataktan hızlıca kalkıp üstünü değitirmek için dolabına yöneldi.Dolabı açtığında burnuna dolan çürük yumurta kokusuyla gözlerini oda arkadaşlarına çevirdi.Egosu iki bin parçalık puzzle tamamladıktan sonra oluşan egodan kat be kat büyük olan Kaan koca bir kahkaha patlattı.
"Parfümünü acilen değiştirmen gerek dostum.Cidden berbat kokuyor."
Kahkahalarının arasında söyledikleri Alaz'ı her ne kadar sinirlendirse de her zaman yastığının altında duran eşofmanlarını alıp banyoya girdi.
Kahvaltı saat yedideydi ve bir dakika dahi geciksen yemekhaneye girmene izin yoktu.Her ne kadar gıcık bir kural olsa da uymak zorundaydı.Bu yüzden elinden geldiğince hızlı bir duş alıp eşofmanlarını üstüne geçirdi.
Saat altıyı çeyrek geçerken sepete doldurduğu kıyafetlerini çamaşır makinesine atıp kısa programa aldı.Aklına gelen çürük yumurta kokusuyla yumuşatıcıyı makinenin gözüne olabildiğince doldurdu.On beş dakika sonra kıyafetleri aldığında hafif bir çürük yumurta kokusu olsa da vakti olmadığından bu sefer bütün kıyafetlerini kurutucuya attı.Kurutucuda da kısa süreyi ayarladıktan sonra kıyafetlerini hızlıca yukarı çıkarıp bavuluna yerleştirdi.Yeniden bir çürük yumurta vakasiyla karşılaşmak istemiyordu.
Saate baktığında yediye beş dakika kaldığını görmesiyle merdivenlere ilerleyip seri adımlarla aşağı indi.Yemekhaneye girdiği an saatin yediyi göstermesiyle yüzünde hafif bir gülümseme oluşmasına engel olamamıştı.
Kahvaltı menüsüne baktığında mercimek çorbası ve cacık olduğunu gördü.Her ne kadar bu ikiliyi sevmese de aç kalmaktan iyidir diyip tabldotlardan birini eline aldı.Sıra kendisine geldiğinde çorbasını ve cacığını alıp bir masaya geçti.Ders saat sekizi yirmi geçe başladığından acele etmeye gerek duymadan başladı yemeye.
Henüz bir kaç kaşık almışken başından aşağı dökülen sıcak çorbayla hemen yerinden kalktı.Etrafta kahkaha sesleri yankılanırken yemekhaneden çıkıp odasına döndü.
Kararını vermişti Alaz.Bavulu da hazırken yarın ilk iş başhekimi bulacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evlatlık
ChickLitYeşilçam filmlerini andıran klişe bir hikayedir. Okumak istediğiniz "Evlat edindikten sonra üvey kardeşiyle aşk yaşadı" konulu bir hikayeyse başka hikayelere bakmanızı öneririm. (Çok ağır ilerlemektedir.)