Kar, yağarak her yere masum görüntüsü vermeye devam ederken genç kadın iliklerine kadar üşüdüğünü hissetti. Donmuş bedenine ruhu da eşlik ederken başını eğerek atkısını burnuna kadar çekti. Boş kaldırımda topuklu ayakkabılarının tok ve insanın içini ürperten sesi yankılanıyordu. Valizinin kaldırım taşlarına takılması sonucu çıkan ses, boş sokağın içinde genç kadın dışında hareket eden tek varlık olmasını kanıtlıyordu adeta. Genç kadın huzursuzdu. Sokağın başından hiç tekin olmayan sesler gelmeye başlamıştı. Karanlığın sakladığı yeşil gözlerini etrafında gezindirdi. Bir kaç kedi dışında sokak boştu; ancak sokağın başından gelen serserilerin sesleri onun gibi tek başına, ıssız bir sokakta yalnız başına yürüyen genç bir bayan için oldukça fazla tehlikeliydi. Adımlarını hızlandırdı. Her nefes alışında sıcak nefesinin soğuğa karışması sonucu oluşan buhar, titrek sokak lambasının sarı ışığında net bir görüntü oluşturduğu sırada genç kadın duraksadı.
Uzun yıllar sonra ilk defa geldiği, geçmişini yutan bu şehirde zorunluluğu olmasa bir saniye bile durmak isteyeceğini sanmıyordu. Hemen görevini hallederek bu ülkeyi terk etmek, ömrünün geri kalanında geçmişini tekrardan silmek istiyordu. Gecenin ayazı donmuş ruhuna işliyor, onu duygulardan arındırarak soğukkanlılığını korumasını ve mantığına uymasını sağlıyordu. Her ne kadar engel olmaya çalışsa da yıllar önce duygulardan arınmış, kalbi her zaman kış mevsimi yaşamaya mahkum edilerek soğuk kan pompalamaya başlamıştı. Vücudunun her zaman soğuk olması, yaz mevsiminde bile üşüdüğünü hissetmesi bu yüzden olsa gerekti.
Bileğinde ki saatine bakarak erken veya geç gelip gelmediğini sorguladı kendi kendine genç kadın. Hayatı boyunca soğukkanlılığı sayesinde dakikliğe çok önem vermiş, bir dakika bile beklemeye tahammül edememişti. Ancak, yine bekletiliyordu işte. Soğuk havada kalmanın etkisiyle bacakları uyuşmaya başlamıştı. Sırtını dikleştirdi. Yapacağı iş çok zor değildi. Yine de suçluyu bulmak hiçbir şeyi değiştirmiyor, boş bakan yeşil gözleri ve güzel yüzü hiçbir şeyi kanıtlamıyordu. Benliğine galip gelmesi lazımdı kendini kendine kanıtlayabilmesi için. Düşüncesi buydu. Kendi kendiyle savaşıyor, benliğini yok etmeye çalışıyordu. Ayrıca, daha fazla burda beklemek istemiyordu. Uzun zaman önce gülümsemeyi gerisinde bırakmış dudakları gerginlikle daha da düzleşti. On beş dakikadır karın altında, ruhuna işleyen gecenin ayazında ve mantığıyla savaşan kendiyle burda tek başınaydı. Yalnızdı. Her zamanki gibi.
Sokağın başından gelen adım sesleriyle başını o tarafa çevirdi. İşte gelmişti. On beş dakikalık bir beklemenin ardından sonunda artık konuşulanlar konuşulacak, bu iş bitecekti. Adam, genç kadının karşısına gelerek titrek sokak lambasının altında kadınla aynı bakan mavi gözlerini yeşillere dikti. Genç kadın sonunda gelen, çok uzun yıllardır görmediği adama bomboş gözlerle bakarken ne bu ülkeyi, ne de bu ülkeyi dolduran insanları özlediğini düşündü. Başını hoşnutsuzlukla iki yana sallarken adama duygulara kilitli gözlerini dikti. Onu bu kadar bekletmemesi lazımdı. Bekletilmeye tahammülü olmadığını biliyordu oysa ki. Bu konuyu umursamamaya karar verdi.
Adamın gözlerine soru dolu bakışlar atarken, adamın dudakları alaycı bir şekilde kıvrıldı. Yine kadınların canını yakmak için kullandığı o gülümsemesini kullanıyordu. Genç kadının gözlerine bakarak,
"Hiç değişmemişsin," dedi. "Yine aynı boş gözlerle bakıyorsun." Genç kadın adama kınayan bakışlarla bakıyordu.
"Asıl sen değişmemişsin," dedi adamın mavi gözlerine bakarken. "Hala yeni yetmeler gibi o gülüşü kullanıyorsun," dedi. Genç adam bozulduğunu belli etmemeye çalışarak kaşlarını kaldırdı. Kahkahası boş sokakta yankılanırken, genç kadın rahatsız olmuş bir tavırla yüzünü buruşturdu. Soğuktan kuruyup, çatlayan dudaklarını yaladıktan sonra adamın mavi gözlerine kilitledi bakışlarını.
"Ne yapacağımızı anlatır mısın? Bu işi hemen halledip bu ülkeden gitmek istiyorum," dedi bakışları hala adamın gözlerindeyken. Adam ellerini ovuşturduktan sonra kendinden yaklaşık on santim kısa kadına baktı.
"UİT (Ulusal İstihbarat Teşkilatı)'yi biliyorsun. Bize ihtiyaçları varmış." Adamın dediğinin altında yatan imayı anlayan kadının dudakları alaycı bir ifadeyle kıvrıldı. Karşısında ki adamın yüzü aynı ifadeyi alırken buraya geldiğine hiç pişman olamayacağını çoktan anlamıştı. Buz tutmuş ruhu biraz eğlenceyi hak ediyordu. Ve genç kadın bir şeyi istedi mi, kesinlikle alırdı. Bu görev oldukça kolay olacaktı.
Aklından geçenlerle kadının yüzünde ki gülümseme daha da genişledi. Oldukça korkunç olan bu gülümseme intikam arzusuyla yanıp kavrulan bir ruhun çığlıklarıyla doluydu. Artık vakit gelmişti. Saat intikama çeyrek kalayı gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH KUŞ
Teen Fiction"Sessizliğin hüküm sürdüğü kalbime bir ok misali saplanan o acı tarif edilemez bir nefretin başlangıcıydı. Ve o nefret beni intikam yoluna sürükleyen kalbimin acı yakarışlarıydı..." Yeşil gözlerindeki pırıltılarda saklıydı her şey. Her gece karanlığ...