Savaş alanı arkasında boylu boyunca uzanıyordu, kır çiçekleriyle dolu çimler ölenlerin kanlarıyla ıslanmıştı.Arkasındaki güvenli sık ormana ilerlemesi kolay olmasına rağmen, cesur savaşçı bataklıkta ilerlemeye devam etti.Bu katliamın sorumlusu olan kara şövalye hala ayaktaydı ve ona düşmanını öldürüp topraklarını kötülükten arındırmadan rahat yoktu.
Kara şövalye ve adamları o gün birçok insanı öldürmüştü, ama o biliyordu ki düşmanı yenilmez bir tanrı değildi.Yeniden doğma kabiliyetine sahip bir büyücü olmadığı gibi.Kömür karası zırhının altında bir ölümlüydü, tıpkı genç bir savaşçı olan kendisi gibi.Ve yaralandığında, kanı akacaktı.
Arkadan gelen bir at kişnemesiyle birlikte dikkat kesildi.Atını döndürdü ve gözleri zırhlı bir atın üstündeki uzun ve hareketsiz duran adamı gördü.Adamın cüppesindeki kıvrımlı işareti farkedince titrek bir nefes aldı.
Kara şövalye.Yeminli düşmanı.
Genç savaşçı kılıcını, kınından çıkarmaya uğraşarak sıkıca kavradı.Kara şövayle bir anlığına ona saygı gösterir gibi baktı ve kahkaha atmaya başladı.
''Son sözlerini söyle,'' dedi düşmanı. ''Ve Tanrılar sana merhamet etsin, çünkü ben sana acımayacağım.''
Saldırıyla geçerek, bütün gücüyle genç savaşçının üzerine atıldı.Kılıçları, kıvılcımları aralarında uçuran, büyük bir çınlamayla buluştu.Atları birbirinin yanından geçerken, kılıçları uzaklaşıyordu, ve savaşçı kendini bir sonraki tur için hazırlıyordu.Bir fırsat için dua ederek şövalyenin üstüne doğru gelmesini izledi.Kendinden daha büyük ve tecrübeli rakibi karşısında ona bir avantaj sağlayabilecek küçük bir hataydı tek istediği.Ama kara şövalyenin kılıcı büyük bir darbeyle ona çarptı ve darbenin etkisiyle atından yere düştü.Yere düşünce kılıcı ellerinden kayarak onu tamamen savunmasız bıraktı.Savaşçı tekrar ayağa kalkmaya çalışırken, kara şövalye bir kahkaha daha attı.
Ve son vuruşu yapmak için harekete geçti.
''Öldün! Yine ben kazandım!''
Kara şövalye ,yani Prenses Guinevere, alıştırma için kullandığı kılıcının ucunu 15 yaşındaki Arthur'un gömleğine doğru tutarken, Arthur sızlandı ve kılıcıyla kalkanını yere bırakıp ellerini teslim olurcasına kaldırırdı.
''Acemi şansı var sende.'' diye diretti.Prensesin keskin olmayan kılıcını eliyle kenara fırlatıp kendi kılıcını ve kalkanı aldı.
Guinevere ''Hadi ama'' diyerek alay etti.3-3 olduk işte.Altın bukleleri omuzlarında oynarken, zafer dansı yaptı.''Bence güçlü savaşçımızın biraz daha alıştırmaya ihtiyacı var.''
''Bence, sürekli mutfakta kara şövalyenin bulaşıklarını yıkamak zorunda olmasa alıştırma yapabilirdi.'' diye şakayla karşılık verdi.Kılıcını tuttu ve salladı.
Guinevere, Arthur'un kılıcını rahatlıkla savuşturarak gözlerini devirdi. ''İnan bana, bu kara şövalye babasının berbat derecede sıkıcı şölen salonlarında bulaşık kirletmekten başka herşeyi yapmayı tercih eder.'' Arthur'un üzerine doğru saldırarak ileri atıldı.Arthur kalkanını kaldırarak darbeyi engelledi. ''Babamın geçen akşamki yemekte benimle tanıştırmaya çalıştığı soyluları görmeliydin.Sanırım İngiltere'nin soylu erkeklerinin yarısını korkutup kaçırmama ceza olarak artık özellikle çirkin olanları seçiyor.''
Arthur güldü, gözlerini onun gök mavisi gözlerinden ayırmadan, dikkatli adımlarla etrafında dolaştı. ''Belki de benimle evlenmelisin.'' diye takıldı. ''Böylece sorun çözülmüş olur.''
Bu şaka, yanaklarının kızarmasına neden oldu.Guinevere'in heyecanlanıp Arthur'a saniyelik bir avantaj vermesi yetmişti. Arthur ileri atılarak kılıcını onunkine çarptı ve elinden düşürdü.Sonra kendi silahlarını da kenara fırlatarak, onu yere itti.İkisi de kahkalar atarken kolları birbirlerine dolaşarak yere düştü.
''Ben kazandım'' diye sevinç çığlığı attı. ''Sonunda güçlü savaşçı kötü kara şövalyeyi yere yıktı.''
Ama Arthur kollarını zafer selamıyla kaldırınca, Guinevere onu çevirerek üstüne oturmayı başardı.Muzip bir gülümsemeyle Athur'a baktı.
''Zafer kutlaması için biraz erken galiba ha?'' tek kaşını kaldırıp sordu.Arthur yüzünün ısınmaya başladığını hissederken istemsiz olarak kıpırdandı.
''Pekala, pekala.'' dedi, yüzünün kızarmasını engellemeye çalışırken. ''Sen kazandın.O kadar çok istiyorsan, ödül olarak beni öpmene izin veriyorum.''
Guinevere sızlandı ve Arthur'un üstünden kalkarak çamura uzandı.Eteği soylu bir kıza yakışmayan şekilde dizlerinin üzerine sıyrılmıştı.Arthur yutkundu, kendini mert bir erkek olmaya ve başka bir yöne bakmaya zorladı.Guinevere bunu hiç kolaylaştırmıyordu.Eğer gerçekten de onu öpmeyi denese Guinevere ne yapardı acaba.Eğilip dudaklarını onunkilere dayasa-
''Guinevere!'' Aniden bir adamın sesi ormanda yankılandı. ''Neredesin tatlım?''
''Eyvah, işte şimdi yandık.''
Kitaba devam etmemi istiyorsanız oy verin lütfen. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Camelot Kodu
FantasySophie ve Stu'nın tek istedikleri en sevdikleri Camelot oyunundaki büyücü Morgana'yı öldürmekti. Telefonlarına gelen gizemli kodun, onları zamanda geriye götürüp gerçek Kral Arthur'u tanımalarına neden olacak bir büyülü söz olduğundan haberleri yokt...