Şöyle diyebilirim ki; ne kadar erkek olursanız olun, sevdiğinizi kırmıyorsanız o zaman ADAMsınızdır. Peki sorgulayalım biraz kendimizi. Ne kadar adamız ? Unutmayın, adamlık cinsiyet meselesi değil, şahsiyet meselesidir. Bazen sevdiğinizi mutlu etmek için onun hayatından çıkmış adamlarda vardır. Bunu yapmak ne kadar acı bi düşünsenize ? Sırf o mutlu olsun diye kendi hayatınızı berbat etmeyi göze alabilmek.. Fazlasıyla fedakarca bir o kadar da acı. Siz hergüne nefretle uyandığınızda o gülümseyerek uyanır, siz her gece başınızı yastığa koyunca bin türlü saçma düşünce aklınıza gelir o ise güzel hayaller kurarak uyuya kalır, siz başkalarına bakamazken o mutluluğu başkalarında arar. Siz onun için artık hiçbirşeyseniz bunları bile bile yapmak başlı başına bir devrim.. Ama bunların ardına onun mutluluğunu görüp mutlu olmak ise sizin ne kadar adam olduğunuzun göstergesidir. Ama tutup sorgularsınız yine. Ne kadar adam olursanız olun yine sorgularsınız. Hani hayat müşterekti ? Başkasını seçemeyip sadece onun başkalarıyla mutlu olduğunu görüp mutluluğuyla mutlu olmak nereye kadar sürebilir ki ? Bir zaman sonra o mutluluk sizi kemirmez mi ? Kemirir. Bitirir hatta. Sonra ne olur onuda anlatayım. Çivi çiviyi söker mantığıyla kendinizi başka kollara atarsınız ama nafile. Size her seni seviyorum dediğinde 'ahh oda derdi böyle' der ve tekrar bir umut yalnızlığa tekt edersiniz kendinizi.