Jeffrey Dahmer
İlk cinayetini 1978 yazında işledi. Babasıyla yaşamaya devam ettiği süre içinde evde kimse yokken Steven Hicks adlı bir otostopçuyu alıp babasının evine götürerek birlikte bira içmeyi ve seks yapmayı önerdi. Ancak Hicks gitmek isteyince, Dahmer onun kafasına 5 kiloluk dumbell ile vurarak öldürdü.Dahmer, cesedi arka bahçeye gömdü.
Dahmer'ın bundan sonraki kurbanı Steven Tuomi'nin cinayeti, bu olaydan dokuz yıl sonra işlendi. Tuomi cinayetinden sonra, Dahmer aralıklarla öldürmeye devam etti. İki erkeği 1988'de, birini de 1989'da öldürdü. Bu süreçteki cinayetlerin kurbanları genel olarak gay barlardan seçilmiş erkeklerden oluşmaktadır. Dahmer, bu kişilerle birlikte olduktan sonra onları öldürüyordu. Hatta 1989'da öldürdüğü Anthony Sears'ın kafatasını, yakalanıncaya kadar sakladı.
Mayıs 1990'da anneannesini terk ettikten sonra taşındığı ev, Dahmer'ın cinayet üssü olmasıyla ünlendi: 213. Daire, 924 Kuzey 25. Sokak, Milwaukee. 1990 boyunca dört, 1991 boyunca sekiz cinayet işledi.
27 Mayıs 1991'in sabah saatlerinde, 14 yaşındaki Konerak Sinthasomphone (tesadüfen Dahmer'ın daha önce istismar ettiği çocuğun küçük kardeşi) sokakta çıplak, ağır uyuşturucu etkisi altında ve rektumu kanamış bir halde bulundu. İki genç kadın 911'i aradı. Dahmer, aşağı koşarak kurbanını zorla almaya çalışsa da kadınlar ona engel oldu. Dahmer, polislere Sinthasomphone'un, 19 yaşındaki erkek arkadaşı olduğunu ve içki içerlerken tartıştıklarını ifade etti. 911'i arayan kadınların tüm karşı çıkışlarına rağmen, polis çocuğu Dahmer'a geri verdi. Polisler daha sonraları, apartmana geri girdiklerinde içeriden kötü kokuların geldiğini, fakat bunu soruşturmadıklarını ifade etti. Buradaki koku, Dahmer'ın bir önceki kurbanı Tony Hughes'ın yatak odasında çürüyen cesetiydi. Bu iki polis, Sinthasomphone'un yaşı hakkında hiçbir soruşturma yapmadığı gibi, Dahmer'ın da kimliğine bakmayarak, onun aslında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan çocuk tacizcisi olduğunun ortaya çıkmasını engelledi. O gece Dahmer, Sinthasomphone'u öldürerek parçaladı ve kafatasını anı olarak sakladı.
1991 yazında Dahmer, ortalama her hafta birini öldürüyordu. 30 Haziranda Matt Turner'ı, 5 Temmuzda Jeremiah Weinberger'ı, 12 Temmuzda Oliver Lacy'yi ve son olarak 19 Temmuzda Joseph Brandehoft'u öldürdü. Dahmer, cesetlerden birer "zombi" yapabileceği fikrindeydi. Bunu da onların kafatasını büyük bir şırıngayla delip içine hidroklorik asit veya kaynar su enjekte ederek yapmaya çalışıyordu. Oxford Apartmanı'ndaki diğer sakinler, 213. Daire'den gelen kötü kokuları, elektrikli testere gürültülerini ve sıkça zemine düşen ağır eşya seslerini öne sürerek şikayette bulundular.
22 Temmuz 1991'de Dahmer, Tracy Edwards'ı evine davet etti. Edwards'a göre Dahmer, ona saldırarak kollarına kelepçe takmaya çalıştı, ancak başarılı olamadı. Eline aldığı kasap bıçağıyla Dahmer, Edwards'ı yatak odasına gönderdi. Burada Edwards, mavi bir fıçıdan gelen kötü kokulara, duvara asılmış ezilmiş ceset parçalarına şahit oldu. Edwards birden Dahmer'ın yüzüne ve karnına yumruk attı; sonra da kapıya koşup kaçtı. Sokakta bir bileğinde kelepçeyle koşarken Edwards, iki polis memuru Robert Rauth ve Rolf Mueller tarafından sürülen bir arabaya ulaştı ve onları Dahmer'ın evine götürdü. Burada Dahmer, polislere arkadaşça davrandı. Daha sonra polisler yatak odasını kontrol ettiklerinde, gördükleri manzara sonrasında Dahmer'ı tutukladılar. Bir memur Dahmer'ı tutarken, diğer memur buzdolabını açtı ve bir insan kafasıyla karşılaştı. Daha sonraki araştırmalarda evde üç tane daha kafatası, ceset ve insan kalıntısı fotoğrafları, parçalanmış el ve penisler, buzdolabındaki insan cesetleri bulundu.
Dahmer'ın tutuklanışı ve evi, kısa zamanda büyük bir kötü şöhret kazandı: asit dolu fıçılarda saklanan insan etleri, kafatasları bulundu. Soruşturmalar sonrasında Dahmer'ın nekrofili ve yamyamlık gibi etkinlikleri de gerçekleştirmiş olduğu görüldü. Toplamda evden yedi kafatası çıktı. Buzlukta da bir insan kalbi bulundu.
Dahmer hayatının geri kalan kısmını Portage, Wisconsin'deki Columbia Correctional Institution'da geçirdi. Babasının ona yolladığı evanjelizm konulu materyallerin sonrasında, "yeniden doğmuş Hıristiyan" olduğunu açıkladı. Bölgedeki bir papaz olan Roy Ratcliff, Dahmer'la tanışarak onu vaftiz etmeye razı oldu.
" Eğer bir insan kendisine karşı sorumlu olunmayacak bir Tanrı'nın varlığını kabul etmiyorsa, o halde davranışlarını nasıl kabul edilebilir sınırlar içerisinde tutmayı başarır? Düşüncem bu tarzdaydı. Öldüğümüzde, işte her şey buydu, hiçbir şey yoktu. Artık Tanrı'ya inanıyorum ve benim de içinde bulunduğum herkes ona karşı sorumludur. "
Dahmer hapishanede iki kez saldırıya uğradı. İlki Temmuz 1994'te, hapishanedeki dini ayin sonrasında bir mahkûm tarafından jiletle boğazının yaralanması şeklinde gerçekleşti. Dahmer bundan kaçtı ve hafif yaralarla olayı atlattı. Yine 28 Kasım 1994'te hapishane spor salonunda temizlik işlerini yaparken, Dahmer ve diğer mahkûmlardan Jesse Anderson; Christopher Scarver tarafından süpürge koluyla saldırıya uğradı.[18] Dahmer, bu saldırıdan hemen sonra, ambulansla taşınırken öldü. Anderson da iki gün sonra hayatını kaybetti. Dahmer'ın beyni incelenmek üzere ayrıldı.