13. Bölüm: Gitme

3.2K 383 145
                                    

Boş bakışlarla ve aylak adımlarımla sokakları yürüyüp tek yaptığım arada sırada hıçkırmaktı ama bu sefer ağlamanın getirisi olan hıçkırıklar değildi bunlar. Sadece kendimi sersemlemiş gibi hissediyordum. Ve berbat. Ve ayrıca midem bulanıyordu ama yine de yaptığım şeye en ufak bir ara vermiyordum. Gözyaşlarım tamamen tükenmiş gibi hissediyordum ve ben de tam bu yüzden kafamı daha fazla dağıtmak üzere Xiumin'e daha sonra içeceğimi söyleyerek aldığım şişedeki içkiyi içiyordum. Tabii ki, bundan asla haberi olmayacaktı çünkü ona sonradan tek seferde bir bardak olmak üzere azar azar içeceğimi söylemiştim. Ve aslına bakarsanız birkaç saat öncesine kadar tek dikişte bu şişeyi bitirmek gibi bir amacım da yoktu. Ama anlarsınız ya, kafamı dağıtmam gerekiyordu. Ve Tehlikeliler'in yaşam alanına gitmek kafamı dağıtmaktan çok canımı tehlikeye atacağından şişeyi içmeye karar vermiştim. Ama bunun da ters teptiği çok açıktı çünkü dakikalardır etrafta gezinerek kusabileceğim bir yer arıyordum. Bulduğum ilk yere de içimdeki her şeyi çıkaracağıma yemin edebilirdim.

Üstelik sadece midem değil, başımda ağrıyordu ve gökdelenin yolunu düzgün bir şekilde bulabilecek miydim bilmiyordum bile. Görüş alanım bulanıklaşıp net hale geliyordu ve bu sürekli bir döngü içinde devam ediyordu. Şişeyi önümde tekrar sallayıp gözlerimi kıstım ve içinde kalan miktara baktım. Ardından tekrar bir hıçkırık sesi eşliğinde dibinde kalanını da kafama diktim. Şişeyi bir kenara fırlatıp sağ kolumun tersiyle ağzımı sildim. Ardından gözlerimi kırpıştırıp önümü görmeye çalıştım. Biraz uzağımda kalan uzun bir bina ve ışıltılarını gördüğümde iki elimle gözlerimi ovuşturdum ve tekrar baktım. Görüşüm biraz yerine gelirken sonunda gökdelene vardığımı anlamam uzun sürmemişti. Hafifçe güldüm ve binanın girişine doğru ilerlemeye başladım.

İçeriye girdiğimde etrafta görevli olduğunu umduğum birkaçı dışında hiç kimse yoktu. Tanıdık birilerinin olmamasına sevinerek asansöre ilerledim. Asansörün gelmesi için birkaç dakika beklemek zorunda kaldım ve o süre içinde mide bulantımı kontrol etmek benim için fazlasıyla zor olmuştu. Asansör gelip sonunda kendimi içeriye attığım başımı yukarıya kaldırıp tavana bakmış ve derin derin nefesler almaya başlamıştım. Midem fazlasıyla berbattı ve kendimi çok kötü hissettiğimde aşikârdı. Mide bulantımın artması ise ağlama isteğimi tekrar ortaya çıkarıyordu ve çoktan gözlerim dolmaya başlamıştı. Gözlerimi hafifçe yumarak içimden geçmesini dilemeye başladım ama pek bir faydası dokunduğu söylenemezdi.

Asansörün durduğunu ve kapılarının açıldığını haber veren sesi duyduğumda gözlerimi hafifçe açıp mide ağrımın geçmesine yardımcı olması için karnıma koyduğum elimi geri çektim. Asansörün duvarlarına tutunarak koridora adım attım ve aynı şekilde yalpalayıp sersemleyerek dairenin kapısına ilerlemeye başladım. Birkaç adım kala takılıp neredeyse yapışırcasına kapıya çarptığımda inledim ve acının geçmesi için bir süre bekledim. Kendimi biraz daha iyi hisseder gibi olduğumda bulanık görüş açımı düzeltmeye çalışarak zile bastım. Ve tahmin edin ne oldu. Evet, millet, sadece bir santimetrelik mesafeyle zili kaçırdım! Gecem gerçekten daha fazla berbatlaşamazmış gibiydi.

Zili boşverip yumruğumu kapıya hafifçe geçirdim. Duyulmayacağını anladığımda biraz güç toplamaya çalıştım ve daha sert bir şekilde kapıya vurdum. Bir süre ses gelmedi ama ardından bir kıpırtı hissettiğimde yumruğumu az öncekinden daha hafif bir şekilde kapıya geçirdim. Ardından gözlerimi yarı kapalı bir hale getirip beklemeye başladım.

VENEUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin