⚜ Günaha Bulanmak || PROLOG

58.5K 1K 165
                                    

Aşk kelimesine ilham veren Aşeka, Arapçada sarmaşık manasına gelir. Bir ağacı sarıp sarmalayarak ağacın can damarlarını kurutan, içten içe onu yiyip bitiren bir sarmaşıktır bu. Tıpkı insanın içine amansızca sarılan aşk sarmaşığı gibi... İnsanın vücudunu sarar sarmalar, içindeki tüm güzel duyguları emerek yok eder. Geriye yalnızca kuru bir can bırakır. Bu tıpkı, kaza süsü verilmiş bir cinayet gibidir.

Evden adım adım uzaklaşırken geride bıraktığı feryatlara aldırmadı Arslan. Her çığlık beyninde uçsuz bucaksız bir kuvvetle yankılanıyordu fakat arkasına bile bakmadan bindi arabaya. Kucağında bir bebek, arkasında feryat eden bir kadın bıraktı. Şoförüne "Gidelim." dedi buyurgan bir ses tonuyla. Gitti. Yarattığı ateş hattını terk etmenin zamanı gelmişti. Her saniye kilometrelerce uzaklaşıyordu kaderinden.

Tekin merakına yenilip patronuna "Defne Hanım gelmeyecek mi?" diye sorduğunda, Arslan'ın öfke kıvılcımlarından payına düşeni aldı.

"Sana ne söylüyorsam onu yap! Havaalanına gidiyoruz." Hiç sevmemişti Defne'yi. Ya da kendisini böyle kandırmak daha kolay gelmişti. Daha gözleri gözlerine değdiğinde vazgeçmek istemiş ama biricik kardeşi Dilek'in her hıçkırığı beyninde yankılanırken geri dönememişti. Bile bile yürümüştü ateşe, hiç sakınmadan. Kendisini Defne'ye farklı biri gibi tanıtmış, kanına amansız bir zehir gibi girmişti. Aklına girip mantığını devre dışı bıraktığı gibi kalbine de girmeyi başarmıştı. En sonunda da amacına ulaşmış, içine ondan bir hatıra bırakmıştı, yokluğunu Defne'ye en acı şekilde hissettireceği acı bir hatıra... Oysa onun yanında hep başka biriydi, şimdiyse kardeşinin çığlıklarını aklından çıkaramayan, onun acılarını dindirmeye çalışan bir abiden başkası değildi. Daha bir kaç saat önce doğmuş bebeğiyle havaalanına giderken şoförüne gaza basmasını söyledi. Kalbi her ne kadar geriye dönmek istese de bedeni kilometrelerce uzaklığı aşmış gidiyordu bile. Defne'yi kandırmak da onun hayatına girmek de oldukça zor olmuştu ama yılmamış, başarmıştı. Onu kendisine bağlamış, adeta bağımlı hale getirmişti. Ta ki kardeşi Dilek'le telefon konuşmasını duyana kadar... Sonrasında kaçmaya çalıştıysa bile Arslan buna müsaade etmemişti. Bir Kahireli olmanın, bu soyadı taşımanın bedelini ödeyecekti.

Dilek her aradığında bebeğin ne zaman doğacağını sorup duruyordu. Kendi bebeğini kaybettikten sonra abisinden tek istediği o aileden bir bebekti, kendisinin yetiştireceği bir bebek... Dilek bebeğin kendisine anne demesini istiyordu ama Arslan buna izin verecek değildi. En azından bunu yapmaması gerektiğinin ayrımındaydı. Kızı halasına anne diyemezdi, aksi takdirde kendisine baba demesi de mümkün olmazdı. Bu detaylardan daha önemlisi vardı aslında, daha fazlası... Her şeyin dönüm noktasındaydı adam. Bu attığı adımla birlikte artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordu.

*

Çığlıkları odada acımasızca yankılanıyor, kimse onu sakinleştiremiyordu. Çünkü kaybettiğinin yerine hiçbir şeyin konamayacağını biliyordu. Bedenini yataktan kaldırmak istese de yapamıyordu Defne, kasıklarında öyle bir baskı vardı ki, nefes dahi alamıyordu. Biran öleceğini sanmıştı ama ne olursa olsun gitmek istiyordu. Ölse bile. Kızını o adamdan almak, ölmek üzereyse bile son kez, bir kerecik olsun minik meleğini bağrına basmak istiyordu. "İzin verme!" diye bağırdı ebe kadına. "Kızımı götürmesine izin verme! Durdur! Durdursana, bir şey yapsana!" Bir çığlık daha boğdu sözlerini. En derinlerinden bir çığlık daha koptu. Dayanamıyordu artık.

Ebe kadınsa gözündeki yaşları silerken bir yandan kızın kanamasını durdurmaya, diğer yandan da ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Niye durmuyor ki kızım senin sancın, hastaneye götürmemiz lazım seni!" Eğer bu kız onun ellerinde ölürse kendini asla affetmeyecekti. Bunu yapamayacağını defalarca kez söylemişti. Ebelik geçmişi geride kalmıştı, artık çok yaşlanmıştı. Hastaneye gitmeleri konusunda ısrar etse de Arslan'ı ikna edememişti.

Günaha Bulanmak | Günah Serisi 1 ღRAFLARDAღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin