İşte Ocak ayı...
Tabi ki bütün öğrenciler bilir ki 25 Ocak'ta hepimiz yarı yıl tatiline gireriz.O zamanlarda kış ayı tüm sevimliliğiyle gelmişti bulunduğum şehre...Çocukların çok sevdiği , büyükleri çocuklaştıran o sihirli şey lapa lapa yağmıştı ve güzelim çimenlerin üzerini çarşaf gibi örtmüştü.Başlarda tek derdim sevilmek , eğlenmek felandı.O akşam küçüklük arkadaşlarımda kalacaktım.Arkadaşlarım derken ben şanslı kesimlerdenim onlar ikiz...Benim ilk kız arkadaşlarım onlar çünkü daha önce oturduğumuz yer merkez esaslı bir yerdi.Tabii anne yüreğidir dayanamaz, korkar bir şey olursa diye salmazdı beni.E malum güzel bir çocuktumda böyle altın rengi saçlarım, renkli gözlerim, elimde ayıcığım, kafamda kırmızı şapkam...Neyse 5 yaşındayken tanışmış olmak bize bugünün kattığı en büyük ayrıcalık , hala dostuz.O akşama dönecek olursak işte evde aile büyükleri yok biz kız kıza tabi peşi sıra çılgınlıklar , eğlenceler , un savaşları felan derken dışarıdakı karın cazibesine dayanamayıp kar oynamak için arkadaşlarla sözleştik.Ben en paspal karda ıslanmalık kıyafetlerimi giymişim , çekmişim botları...Esaslı bir kar rakibi havasındayım çünkü eldivenlerim henüz kuru.Arkadaşlar geldi ve sahile doğru inmeye başladık.Yaşadığım şehri övmek gibi olmasın iyi bir sahili var yani en azından bize yetiyor , huzur bulmaya yeter diyebiliyorum.Sahile inene kadar tatlı tatlı şakalaşmalar var arkadaşlarımızla aramızda fakat o bizimle muhabbet etmiyor , kar savaşımıza katılmıyor resmiyette everest olmuş beyefendi.Sahile vardık mı ? Eh işte vardık.Anacım keramet sahildeymiş sanırsam yok böyle bir açılma...
Ben bir çerkes kızı olarak iyi bir dansçıyımdır da açıkcası şuradanda bir ukalalık çalayım kulağınıza.Tabi arkadaşlarımla açtık müziği oynuyoruz.roman havası, ankaranın bağları felan böyle en sonunda halay ekibine bağlıyorduk da son anda kurtardık paçayı vallahi.İlk konuşmamızı orda yapmıştık ve dansla ilgilendiğini duymuştum.İçimizdeki çocuğu biraz daha bastıramayıp hepimiz kar savaşına başladık.Arada pisleşip birbirimizi kara yatırıyorduk.Hasta olsak tabi evde çorba yapanımız var mutluyuz bu durumdan şükrediyoruz.Kar savaşı yaparken tatlı tatlı atışmalarımız oldu onunlada...Koşuyordum , kaçıyordum arkamı dönmemle beraber tamamen görmemeye başladığımı falan sandım.Çünkü tam anlamıyla bir sıkıştırılmış kar topu gözümü oracıkta delip geçmeye meyilliydi.Çok yanmıştı canım , çok sinirlenmiştim ve kendime geldiğimde bunu yapanın o olduğunu farkettim.Bende anlık görüntü gitmişti ve acıdan mavi ekran vermiştim.Yanına langur lungur yürüyerek gittim ve gözlerimi gözlerine diktim.
'' Gözlerime bakar mısın ? Bu gözlerden sadece bir tane var! '' dedim.
''Tabi bakarım.'' dedi ukala bir tavırla gözlerini gözlerime dikerek.
Ya tabi o sırada karın etkisiyle silmeyi unuttuğum makyajımın komando makyajına döndüğünün farkında olmadan çocuğa hava taslıyorum diyorum bak falan.Ben olsam kesin gülerdim , komik gelirdi yani.Tabi o gözlerimin içine bakınca bana bir haller oldu oracıkta kendimi kaybettim sanki.Hani böyle kalabalıkta yürürsünüz ve o anda elinizden çocuğunuz kaçar gider ya kayıplara karışır bu da öyle bir şeydi.Kayboldum , derine daldım en dibe...Böylesi etkilenmeninde sonuna tabi bizimkilerin gülme sesleriyle son buldu.Saat geç olmuştu ve eldivenlerim yeterince ıslanmıştı.Ellerim üşüyordu artık.Evet eve gidecektik ama ellerimi hissetmeyi oracıkta bırakmış sanki iki elden mahrumcasına donmuştu ellerim...Eve geri dönüş yolunu tutmuştuk.Hep beraber yorgun ıslak ve yanakları kızarmış bir biçimde yürüyorduk.Biraz daha ilerlediğimizde artık ellerim şikayet edecek şekilde üşümüştü.Bir an kendime hakim olamayıp sesli düşünüverdim öylece...''Ellerim çok üşüyor ya!'' diye çıkıverdi ağzımdan.
Tabi o üç mert erkeğin içinden o atlamıştı hemen bu sesli düşünceme.Yumuşak bir sesle yani sanki saçlarımı okşarcasına '' Benimkileri al , bunlar deri birazda olsa elin ısınır.'' demisti.
Bunu derken bir yandan eldivenlerini üşümüş ellerime giydiriyordu.Benim ıslak eldivenlerim onun ellerine küçük , onun deri eldivenleri benim ellerime büyük gelmişti.Böyle yolda şakalaşarak evin önüne nasıl geldiğimizi anlamadık.Evin önüne geldiğimizde gerçektende dediği gibi ellerim ısınmıştı ve halimden gayette memnundum.Ayrılık vakti gelmişti artık ıslak elbiselerimizden kurtulmamız gerekiyordu.Hep beraber tatlı bir vedayla akşamı sonlandırdık.Eldivenlerini uzatırken tatlı bir şekilde ''Teşekkür ederim , dediğin kadar varmış ısındı bak.'' deyip ellerimi kızarmış yanaklarına doğru götürdüm.Fazla uzun sürmedi vedalaşmada kısa bir şekilde bitti..İçimde oluşan kendimi onda unutmuşluk hissine engel olamıyordum.Merdivenleri üçer beşer çıkıyordum demek isterdim fakat sevincimizi yaşacağımız , eforumuzu atacağımız merdivenlerinin yerini kabin gibi yukarı-aşağı giden asansörr almıştı.Eve girmiştik sonunda kızlarla...
Üstümdeki ıslaklığı atmadan önce sanırım aptallığı atmam gerekiyordu ki kendime geleyim.Üstümüzü değiştirip yataklarımızı sermiştik.Kızlar beni yıllardır tanıdığı için hemen ondan etkilendiğimi anlamışlardı.Sorular sormaya başlamışlardı ve hepsinin cevabının başıda '' Ne alakası var zaten daha görmeyeceğim'' sitemiyle başlıyordu.Çok uzun sürmedi.Sinef'in eski sevgilisi aradı.Eski sevgili denebilir mi bilmiyorum çünkü hiç eskimemiş gibi yanyanalar.Onlar konuşurken umursuz davranmaya çalışıyorum çünkü biliyorum ki o da orada ve arada sesini duyuyorum telefondan...Dayanamayıp yattım.Ertesi sabah karşılaşacağımızı tahmin etmiyordum bunun içinde pek bir mutsuz yatmıştım.
Ve sabah olmuştu...
Gece boyunca etkilendiklerimi rüyamda görmemem beni şaşırttı.Çünkü o unutulacak ya da bilinçaltının bastırabileceği türden biri değildi.Uzun boylu , sarışın ve kahve gözlüydü.İnanır mısınız kahverengi gözleri olmasına rağmen deniz gibi içine çekerdi bakışları ve boğardı orada öylece seni.Nasıl anlatsam böyle derler ya büyüklerimiz okka gibi dudaklar felan...Onda beni çeken şey neydi bilmiyordum ama sürüklüyordu.Sabah kalktığımda gözüm sızlar gibi oldu.Koşarak ayna karşısına geçtim.Biraz şişmişti.Ondan sonra anlamıştım ki bedene verilen acının tesiri yoktu.Ruhsa acıyı çeken beden hikayeydi onun yanında...Kızlarla kahvaltı hazırlayıp güzelce karnımızı doyurduk.Bir fil kadar aç oluyorum kahvaltıda ben...Sonra hazırlandık.Yani kadınların hazırlanmalarını bilirsiniz
''Ay saçım ! Ay eyelinerım ! ''
Bizde tam anlamıyla böyle bir faciaydık.Kadınlar kısmen karmaşık yapıda görünürler fakat sadece duygusal yapıtlarız aslında.Her kış bordo rujumun altına sakladığım bir asiliğim , bir güçlü duruşum vardır benim.Her kadının vardır gerçi...
Ben yine bordo rujumu sürdüm.Tabi ki sarışınlara bordo ruju yakıştırıyorum fakat gülmemek şartıyla...Çünkü gülünce seni jokere dönüştürebilen çok ince bir çizgidir bordo ruj.Ya kadın olursun ya da Joker...Hiç gülme demiyorum ama tabi yaptığın makyajın, giydiğin elbiseninde meziyetinden nasiplen biraz değil mi ?
Hazırlanma sürecimiz böyle eleştiri dolu ve aylak aylak geçti.Yine kendimi böyle yabancı filmlerdeki artistlere benzetmişim , özgüvenim tam.Böyle karda podyum yürüyüşene kalkışacak kadar yürekliyim.Bu kadar süslendikte nereye gittik bir bilseniz.Öyle bir kafeye oturduk.Ha hazırlanmışım ben o ayrı mesela ama nerede kameralar nerede kostümler diye çığlık atmak istedim bir an. Öylesine gelmişim çünkü.Eee neyi bekliyoruz tabiki merak konusu oldu bende de.Onu görür müyüm? Gelir mi ?He buarada aynı yerde oturuyormuşuz bunuda öğrenmiştim dün gece ve ondan beridir acaba gerçekten karşılaşır mıyız ? Aşk tesadüfleri gerçektende sever mi? sorularına cevap arıyordum...Mecnun Leyla'yı soba bacasında bile görür ya bende bir çölün ortasındaydım artık.Bu bölümün ilk şarkısı 'Teoman- Aşk Kırıntıları '
Bu şarkıyı hep ilk onu gördüğüm zamanı hatırlatır bana.Hiçbir şeyim yokken süreklendiğim o koca deniz içinde sonralarda boğuldum.
Devamı gelecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybettiklerimiz
General FictionHer şey tabi ki bir yerlerde hiç tanınmadan , bilinmeden anlaşılmayı istemekle başladı.Bu satırlarımada öyle başlıyorum... Merhaba ! Yalnızlığın sözlük tanımını sayfalarda karıştırırken bu yazıyı bulmuş gibisin.Sadece yalnızlıkta değil bence sorun...