***"Umarım beğenirsiniz, okuduğunuz için teşekkürler :)***
"Ev sallanıyor! Yüce İsa! Ev sallanıyor!" dedi Jean, gözlerini açtığında. Önce etrafına bir göz gezdirdi, kılıcı yatağın ucunda bekliyordu ve başında bir komodin duvara yaslanmıştı. Duvar kağıdı ise fleur-de-lys ile boydan boya duvarı kaplamıştı.
Ayaklarını yataktan çıkarıp, terliklerine soktuktan sonra robe de chambre'ın düğmelerini iliklemeye başlamıştı bile.Camı açtığında, bahçedeki duvar açıklığından galeyana gelmiş(daha doğrusu getirilmiş) halkı gördüğünde olayların nereye vardığını anlamıştı. Kralcıların lanetli günüydü bugün. "Liberte! Egalite! Fraternite!" diye bağıran halk sanki patlayan bir lav gibi önüne çıkan her şeyi yok ederek ilerliyordu.
Ardından arkasındaki kapı açıldı.
"Jean! Camdan uzaklaş ve perdeleri çek!" bu Tarfo'nun sesiydi ve endişeliydi. Ancak arkasına döndüğünde Tarfo yoktu ve gerçekten bu halk sınıf ayrımlarını yok etmek için bir aradaydı. Cübbesini çıkarıp düello giysisini giydi. Gelecek tehlikelere hazırlıklı olmak için kılıcını çekti ve odadan çıktı.Koridorda bişey unuttuğunu hatırladı. "Ha! Perdeleri çekmeyi unuttum." Hemen odaya girip camları kapattı ve perdeleri çekip koridora çıktı. Sol tarafına baktığında yine elinde kılıcı olan uzun boylu bir adamın gölgesi göründü. Teker teker kornişlerden gelen sesler, perdelerin çekildiğini gösteriyordu. Bütün kapıları kapattıktan sonra koşarak Jean'ın yanına geldi.
Kızgın ve umarsız bir yüz ifadesiyle; "Jean, bu olaylar oluyor ve sen uyuyup kalıyor musun? Çabuk mahzen tünelinden Devrim Meydanı'na gidelim. Galiba bugün Kral ve Antoinette'ı asacaklar."
Jean şaşırmamış olacak ki,
"Burjuvazi'nin üzerimize bir kara bulut gibi çöküşü yakındır kardeşim. Soyluların devri yavaş yavaş kapanıyor. Artık zenginler soyludur." derken "GÜM!"Tarffois nereden baksan üç metrelik bir yükseklikten aşağı, kılıcı çekili bir biçimde aniden atladı ve kapıya doğru koşarak demirle sürgüledi.
"AÇ KAPIYI!"Tarffois endişeli endişeli bağırdı ve ellerini şaklattı:
"Jean! KOŞ!"Jean Reneé-Guillemot hızlıca merdivenlerden indi ve merdivenin altındaki misafir salonuna geçti. Sonra Tarfo ile birlikte altın oturma takımı ve piyanoyu geçerek şömineye ulaştılar.
Şömine, kışları da çok fazla yakılmadığından yerde çok kurum bırakmamıştı. Şöminenin önünde uzunca bir ahşap çatlağı vardı ki 200 yıl boyunca yandıktan sonra hala nasıl sapasağlamdı? Bu sorunun bir cevabı yoktu işte.
İşte burada Tarffois de Valois çizmesinden Jean'ın daha çoğu kez gördüğü, kabzasında sarı bir yakut bulunan, yine zambak çiçekli bir balçağı ve çatal ucu olan bir bıçak çıkartıp yerdeki döşeme çatlağına sapladı.
Bunun üzerine yerdeki çatlak kısa süreliğine kapandı ve şömine yavaş yavaş dönerek bir boşluk yarattı.
Bu sırada olanları izleyen Jean, şoke olmuş, ağzı açık kaldığı gibi, bu sırada odada uçan bir sinek ağzından içeri girip Tarfo'yu ufak çaplı bir gülme krizine sokmuştu.
"Gel hadi dostum, biz ölmeyiz derken ciddi değil miydin yoksa?" dedi Tarfo birden ciddileşerek.
Tam o sırada kapıdan güm güm sesler gelmeye devam ediyordu.
"Hemen gidelim buradan Tarfo. Ölmeyi istemiyorsak tabii."
Bunun üzerine iki adam, şöminenin yarattığı boşluğa doğru yürüdüler ve aşağı doğru giden bir sarmal merdivenle karşılaştılar. Şöminenin arkasındaki duvarda bir fener ve bir de ucunda zambak arması sallanan tuhaf bir zincirle karşılaştılar.