1; Miras

1K 70 33
                                    

1 yıl önce

Kutlama eşyaları bölümüne gidip mum aldı. Bu marketten bu gece alacağı tek şey bu mumlardı. Kapatmak üzere olan market rafları toparlamaya başlamış, içeride çok fazla kişi kalmamıştı ve ortama çöken uğursuz sessizlik sanki her an bir olay olabilecekmiş gibi insanı huzursuz ediyordu. Kız başına, genelde ürkerdi.

Kasada ödemeyi yaparken başka biri arkasından geçti. Ama... Başından aşağı kaynar suların döküldüğünü hissetti. Bir şey yapamayacağını biliyordu ve en acısı bunu bilen başka birinin daha olmasıydı. Hışımla arkasından geçen kişiye döndü. Kötücül, soğuk ve pis bakışlarıyla karşılaşmasıyla geri adım atması bir olmuştu. Bu dünyanın üstünde barındırdığı bu insanlardan nefret ediyordu ve elbet baş etmenin bir yolunu bulacaktı.

Mumların parasını ödedikten sonra koşarcasına uzaklaştı ve hep gitmeyi sevdiği, küçük teknelerin bağlandığı kıyıya indi. Kek yoktu, pasta yoktu. Sadece mumlar. Kökenleri annesiyle yaptıkları küçük bir kutlamadan geliyordu.

Mumu cebindeki çakmakla yaktı. Küçük alevi ancak yüzünü aydınlatabiliyordu. Reşit olmasını, kendisini kısıtlayan iplerden kurtulmasını o gece, sessizce kutladı.

Günümüz

Serçe parmağındaki, kenarlarının yapışkanı gidip siyahlaşmış, sürekli takıp çıkardığı kalitesiz yara bandıyla oynamaya devam etti. Yaralara yara bandı takan biri olmamasına rağmen birkaç gün önce ahşap yontarken dikkatsizce sıyırdığı parmağında kullanmak istemişti. Sırf bunun için gidip marketten kendine yara bandı bile almıştı, kendi huyu olmayan gereklilikleri uygulamaya çalışması oldukça komikti. Eli kolu durmayan ve sürekli çevresindekilerle oynayan biri olarak inatla yara bandını çıkarmıyor ve hatta içindeki çıkarma hissiyle savaşıyordu. Hiç yüzük takamamasının nedeni de bu olmalıydı herhalde. Zihni küçücük bir düşüncenin açtığı yoldan okulda karalayıp durduğu defterlere kadar giderken sonunda yara bandıyla oynamayı bıraktı.

Belki de, bugün derslere gitmemek kötü bir fikirdi. Her ne kadar hayatını düzenlemek için uğraşsa, sağlıklı beslense, erken yatsa da sabahları gelen ölümcül tembellik hissiyle yine baş edememişti. Sadece uzanmak ve tavana bakmak istiyordu. Çevresindeki çoğu insan bunu bir depresyon durumu olarak tanımlasa da o bundan gayet mutluydu, her daim. Odanın diğer yarısındaki yatak ve masa kendi yaşamının onlarınkine ne kadar ters olduğunu kanıtlıyordu adeta. Evde beraber yaşadığı arkadaşlarından biri olan Özge, her sabah kalktıktan sonra yatağını toplar ve eşyalarını hep düzgün bırakırdı. Aslında bu, incirin kabuklarını özenle soyarak yemesinden de belliydi. Nilsu da olmasa ev Özge'nin hakimiyetine girerdi çünkü Nilsu biraz daha rahattı.

Hemen başucunda duran çizim defterine uzandı ve yataktan hafifçe doğruldu, çok fazla değil. Hala uyku pozisyonundaydı. Kahverengi kaplı, orta boyuttaki çizim defterini açtı. Kenarları çantalarda oradan oraya taşınmaktan burkulmuş, sayfaları da çevrilmekten buruşmuştu. Canı sıkıldığında saçma sapan şeyler karalayarak sayfaları doldurmakla beraber, yontacağı şeyleri ilk önce çizerdi. İlk sayfanın kenarında düz bir yazıyla yazılmış ismi duruyordu. Alçin Özer.

Bu defteri annesi hediye etmiş ve kızının ismini ilk o yazmıştı. Alçin, aklına gelen güzel anılarla iç çekti. Sanata el yatkınlığı olduğunu keşfettiğinde verdiği bu defteri o zamandan beri kullanıyordu, defterin neredeyse tamamı dolmuştu. Son kalan birkaç sayfayı da boşa harcamak istemiyordu Alçin. Bu defter, onun hayatının en güzel kısmını belgeleyip saklamasını sağlamıştı. Şimdi ise annesi ona bu defterin ilk başlarında karaladığı saçma sayfalar kadar uzaktı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 15, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KİMLİKSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin