Akşama yakın bir saatti. Etrafı uzun duvarlarla çevrili bir malikaneye mercedes bir transporter girdi. Bahçede dolaşan bir onlarca genç yaşta çocuk vardı. Ted pencereden dışarıyı seyrederken birden irkildi. Çünkü fotoğraftaki kız tam ilerde küçük bir havuzun başında oturuyordu herkesin üzerinde beyaz giysiler vardı. Ellerinde sopalar vardı. Ted'in hayretle baktığını gören Sian;
-bunlar şimdilik yeni ailen olacak Ted iyi bak onlara,
Dedi gülümseyerek Ted hem ürkmüş hem de mutlu olmuştu velki buradakiler beni sever diye düşünüyordu. O anda Ref aklına geldi acaba o neredeydi. Çok geçmeden bahçe kapısı kapandı ve araç malikanenin ön kapısına yanaştı. Ted heyecanla arabanın kapısını açmaya yeltendi fakat Sian onu durdurdu. Ted ne olduğunu anlamak için ona bakarken o sırada takım elbiseli düzgün traşlı bir adam kapıyı açtı. Ted anlamıştı olayı. Ted ve Sian aynı anda araçtan indiler. Kapıda onları bekleyen güler yüzlü yaşlı bir adam vardı. Sian çok beklemeden merdiven basamaklarını çıkmaya başladı. Ted de onu takip etti. Basmakları çıkıp kapının önüne gelince. Sian yaşlı adamla tokalaşıp sarıldıktan sonra hal hatır soruştular. O sırada Ted dalgın dalgın etrafına bakıp duruyordu. Bu dalgınlık yaşlı adamın Ted'e seslenmesiyle son buldu;
-Ted sensin galiba değil mi genç arkadaş
Ted bir anda çıktığı dalgınlıktan kekeleyerek cevap verdi;
- e ee evet efendim benim,
O arada Sian söze girdi,
-eh ben kaçayım artık Üstad Rang biliyorsun ki daha gitmem gereken yerler var.
Ted o sırada yaşlı adamın ismini de öğrenmişti. Rang gülümseyerek ;
- tabii Sian. Hmm peki Kırgızistana ne zaman gideceksin?
-birkaç gün buralarda olacağım üstad.
-neyse tamam Sian ama gitmeden önce yanıma kesin uğra.
-elbette Üstad Rang nasıl istersen.
Tüm bunlar konuşulurken Ted tüm dikkatiyle havuzdan tarafta oturan kıza bakıyordu. Sian giderken yeni birisi Rang'a yaklaitı ve;
-Üsrad Rang yemek hazır gongu çalalım mı efendim.
Ted başını sesten tarafa çevirdi, bu aşçı olmaşıydı diye düşünürken Rang ;
-çalın!
Emrini vardi. Sonra başını Ted'e çevirdi,
-bugün benimle beraber yemek ye. Hmm valizin yok gibi gözüküyor.
-şey efendim dün hapishanede kalmış her şeyim.
- neyse zaten artık o tip şeylere ihtiyacın olamayacak yarın terziye gider beyaz giysilerini diktiririz.
- nasıl isterseniz efendim,
Dedi, Ted ama Rang haklıydı üzerinde deri bir ceket bazı yerleri yırtık beyaz bir t-shirt ve bir de siyah kot pantolon vardı. Boynundaki kolyenin ipleri hafif gözüküyordu. Onlar konuşurken gong çalmış herkes kapıya doğru geliyordu. En sonda da o kız geliyordu. Rang gelenleri sayarken herkes Ted'e bi bakış atıp geliyordu. Ve en sonda kız gelince. Rang saymayı da birirdi. Kız hızlı adımlarla geldi o sırada Rang da öne yanaştı ve Ted'i geride bıraktı. Kız bir anda ranga sarılarak;
-babaaam! Nasıl geçti bugünün,
Dedi. Ted donup kalmıştı. O anda kızla gözgöze geldiler Ted saçları dağılmış üstü başı yırtık bir sokak çocuğu gibi gözüküyordu ama kız uzun boyu beline kadar gelen sarı dalgalı saçları yeşil gözleri ve tertemiz beyaz teniyle bir meleğe benziyordu. Bu bakışma çok uzun sürmemişti. Rang arkasını döndü ve kızını da yanına alarak;
-bak Seyl bu sana bahsettiğim Ted. Ha bu arada Ted bu da benim kızım Seyl. Neyse ilerde daha iyi tanışırsınız şimdi yemeğe gidelim. DediBirkaç dakika sonra yemekhaneye girmişlerdi. Ted oturacak yere bakarken Rang onu yanında özel masaya götürdü ve oraya oturdular Ted'in karşısında Seyl oturuyordu. Ted sürekli Seyl'e bakmamaya çalışsa da gözü kaçıyordu. Yemekhanede herkes Ted'e doğru bakıp sonra bişeyler konuşuyordu ama ortamdaki gürürltüden duyulmuyordu. Çok geçmeden yemek geldi Ted'in Seyl'in ve Rang'ın önüne birer tabak pilav ve ikişer tane çubuk koymuşlardı yemekhanede herkes afiyetle yemeye başladılar. Ted çubuğu kullanamıyordu. Mişlete bakıyor herkes hızlıca yerken Ted öylece kalmıştı. Sonra Rang durumu farketti ve gülerek;
-ahh siz amerikalılar yok mu...
Dedi ve ekledi;
-sana çatal getirteyim bekle. Dedi
Ted utanmış kızarmıştı Seyl de ona tatlı tatlı gülüyordu ama Ted'in utandığını farkedince;
-merak etme ilerde öğrenirsin,
Dedi. O arada Rang çatalı getirtmişti ve Ted eline çatalı alarak afiyetle önündeki pilavı bitirdi. Ted'in aklına bir anda bi soru geldi ve hemen Rang'a sordu;
-efendim siz çinlisiniz ama ingilizceyi nereden biliyorsunuz ki.
Rang çok düşünmeden en mantıklı cevapı verdi;
-yıllardır Amerikadaydım ve bu okulun büyük kısmı çevre ülkelerden toplama burada sıkı bir dil dersimiz de var.
-evet anlıyorum efendimBu konuşmadan sonra yemek bitmiş herkes dışarıya çıkmış bahçede oturuyor dinleniyordu. Ted bütün heryeri gezince buranın malikaneden daha çok eski bir manastır olduğu kanaatine ulaştı. Ve en sonunda dışarıya o da çıktı küçük havuzun başına oturdu ve dolunayın suya vuran yansımasının iine dalıp gitti nerden nereye geldiğini düşündü. On onbeş dakika kadar dalgınken birden gong sesi ile irkildi. Herkes manastırın arkasındaki eğitim alanına gidiyordu. Ted'e buraya eğitim için dövüşmeyi öğrenmek için geldiğini söylemişlerdi ama bunu niçün öğrendiklerini kimse hala söylememiş sır halinde kalmıştı.
Ted tüm bu düşüncelerden tek bir seferde çıkarak arka tarafa doğru ilerleyen kalabalığı takip etti.Üstad Rang herkese bir şey gösteriyor haraketleri yaptırıyordu. Bazıları aletlerle bazıları birbiriyle çalışıyordu. Üstad Rang Ted'e yanaştı. Eline bir sopa verdi ve işte şu gördüğün sırıkların arasından sopayı havaya kaldırmadan beş saniyede geçmesini istedi. Ted'e göre bu imkansızdı ama karşı koyma gibi bi lüksü yoktu. Deri ceketini çıkardı kot pantolonunu sıvadı ayakkabılarını çıkardı ve dişini sıktı. Herkes durmuş onu izliyordu. Hatta Seyl bile manastırın terasına çıkmıştı. Ted var gücüyle girdi elindeki sopayı bi o yana bi bu yana geçirerek giderken sadece sırıkların üstüne bakıyordu en sonunda sona doğru yaklaşmıştı sevinç hayalleri kurarken zamanın tükendiğinden haberi yoktu . Bir saniye bile sürmeden bu hayaller bozuldu. Şimdi yerdeydi ve herkes ona gülüyordu.kalkamadı.çamura saplanmış ve düşümüştü. kafasını çevirdi ve yukarıya bakınca Seyl'in de ona güldüğünü gördü. Ted çok sinirlenmişti ki çok geçmedi Üstad Rang geldi;
-7 saniye geç arkadaş. Ve bi de bundan sonra yere bak olur mu?
Dedi gülümseyerek. Ted ayağa kalktı. Arkasına bile bakmadan havuzun başına eski oturduğu yere oturdu. Sinirliydi. Üstad Rang işine devam etti çünkü bir insana hırs ancak böyle kazandırılırdı...Ted birkaç dakika bekledikten sonra Seyl yanına geldi yumuşak sesiyle;
- Üzülme Ted ilerde herşey olur merak etme. Ha bu arada babam hayat hikayeni anlattı pek iyi değil galiba ama burada onları da unutursun.
-biz buraya niçin geldik?
-bunu inan ki ben de bilmiyorum Ted. Ama üzülme burası güvenli.
Ted'in biraz olsun içi rahatlamıştı. Ama hala merak ediyordu. Seyl de havuzun başına oturdu. Güldüler. Üzüldüler. Sonra yine güldüler. Böylece Ted ilk arkadaşını bulmuştu. Üstad Rang manastırın kapısına çıkmış bu iki gence bakıyordu tam onların yanına gidip ayıracaktı ki durakladı düşündü ve bıraktı. Tanrıdan Ted'in ii olmasını diledi. Eğitim sahasına döndü...