Ahmet hergün olduğu gibi yine okula on beş yıldır gidip geldiği taş kaldırımlı, daracık yollu minik bakkallarıyla sevimli ve bu sevimliliğini belkide en çok borçlu olduğu balkondan balkona konuşma yapan kadınları dinleyerek ilerliyordu. Köşe başındaki Rasim ustanın pastanesi , hemen karşı kaldırımında pastanenin o nostaljik havasını çağrıştıran köşem bakkal , pastane ve bakkalla aynı sırada olan Ahuların evinin karşısındaki minik bir berber. İşte bu sokağı belkide bu kadar sevmesinin ikinci nedeni buydu. İlk neden kesinlikle Ahu'nun o sokakta oturuyor, nefes alıyor, ve heran duymak istediği o şen kahkahasını burada atıyor olmasıydı.
Ahu...
Onu ilk gördüğü zaman geldi aklına. Daha birinci sınıfa yeni başlayacağı zaman okuldan nefret ettiğini düşünmüş ve ilk gün gitmemek için elinden ne gelirse yapmaya karar vermiş, bunun sonucu olarakda sabah herkesten önce uyanıp mahalladeki en büyük meşe ağacına çıkmaya başlamıştı. Bunu yaparken hemen meşenin karşısındaki evde Ahu'nun oturduğunu bilmeden ,o günü, okulun ilk gününü astığını düşünerek yüzünde kocaman bir gülümsemeyle ağaca tırmanıp annesi ve babasının ayrılmalarını beklemeye başlamıştı.
Babası ve annesi aşagıda Ahmet ağac tepesinde beklerken karşı evin kapısı açıldı ve Ahu'yla babası göründü.Ahmet daha ilk anda Ahu'nun o yüzünde ki temizliği saflığı bakışlarında ki masumluğu çocuk aklıyla kavramıştı. Artık gözü ne ağacı ne babasını ne de Ahu'nun elinden tutan hem Ahu'nun babası hem okul müdürü olan Şefik beyi görüyordu.
Şefik bey karşıda ki manzarayı bir süre evde izlemiş ama çocuğun inmeyeceğini anlayınca olaya el atmanın zamanı geldi diyerek yeni okula başlayacak küçük kızını alıp gelmişti. İki fırçayla aşağı iner bu kerata diye düşünüyordu. Ne kadar da küçümsemişti oysa ki Ahmet'i. 7 yaşından 24 yaşına gelmiş hala aynı inatçılıkla devam ediyordu. Bunun en büyük kanıtı da Ahu'ydu. Hala ilk gördüğü güzellikte ve masumluktaydı. Aynı kendisi gibi hiç değişmemiş diğer insanlar gibi başkalarının onu yoğurmasına izin vermemiş kendi kendini pişirmişti. Nasıl ki ilk gün okula gitmesini sağlayan şey Ahu'ysa şimdi de onu teşvik eden şey aynıydı.
Okulda ki son senesiydi ve öğretmen olacaktı. Ahu'yla nişanlanmışlardı geçen yıl. Ne de zor olmuştu kız isteme merasimi. Şefik beyden hala çekiniyordu. Ahu'nun ailesi tutucuydular ama zaten Ahu da özgürlük sevdalısı değildi. O her zaman uzun salaş etek giymeyi ,sacını rüzgarda savurmayı ve sadece en yakınında ki insanlarla sohbet edip gülmeyi severdi. Okumak istememiş babasıyla bu konu da çok çarpışmış yine de galip gelmişti. Genel olarak insanların benimsemiş olduğu düşüncenin dışında olarak herkesin okumak zorunda olmadığını kendince göstermişti. Annesine dikişte yardım etmeyi, evde aklına gelen her hangi bir şeyi hemen yapıp yemeyi seviyordu. Ne yalan söylesin Ahmet'te onu destekleyince çok sevinmişti. Tabi Ahmet'in içinde ki 'böylece kimse Ahu'yu görmez benim de içim rahat eder' düşüncesini nereden bilsin.
Ahu o gün, annesinin yanına yardıma gitmiş annesi de onu patrikhaneye yollamıştı. Her sene yapılan büyük tören için, kilise patriği her zaman olduğu gibi Ayşen Hanımla anlaşmıştı. Bugün de Ahu gidip kumaş seçimini,renk seçini yapacaktı patrikle beraber. Patrik Agos Efendiyi severdi Ahu, kilisede ki o havasını dışarıda göremez o mistik havasının yerine İstanbul beyefendisine dönerdi. Galiba en çok bu tür insanlar hoşuna gidiyordu.Etrafında böyle insanlar bulunmadığından ortama uyum sağlayan, değişime karşı gelmeyen bunu da uyum sağlanması gereken bir şey olarak gören kişilere imrenmiş ve böyle kişilerle yaşamak isterdi. Babası bunun tam tersi biriydi. Herkes ona uyum sağlamalı o ise sadece değişimi belirlemeliydi, Ahu okuyacaksa bölümü o belirlemeli, annesi terzi açacaksa yerine o karar vermeliydi.Ahu kaldırım da yavaş adımlarla İstanbul'un bu çok ruhlu semtini yaşayarak ilerliyordu.Acaba birazdan göreceği kişinin hayatını tam anlamıyla tepe taklak edeceğini bilse yine böyle sakin ilerler miydi?
Yavaş adımlarla patrikhaneye girdi, hava serinlemişti sonbahardan ziyade artık kış kendini göstermeye başlamıştı. Rüzgarla mücadele edeyim derken saçları iyice karışmıştı.Kafası önünde üstüne başına çeki düzen verirken bir yandan da Agos Efendiye sesleniyordu.Tam kafasını kaldırdığında onu gördü. Saçlarının düzensizliğinden üstünde ki kısa kolu görmüyor, belki de bunun nedeni kaşında ki piercing ya da sağ kolunda ki boydan boya dövme olabilirdi. Ahu'yu en çok ilgilendiren bu kadar çok karmaşanın içinde ki kendisine kilitlenen yoğun kahvelerdi. Bazen insanlar bazı şeyleri o an hisseder ve Ahu o an Ares'le karşılaşmalarının büyük sonuçlar doğuracağını anlamıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rum Aşkı
RomanceBu hikaye ne tek bir aşkı anlatacak ne de tek bir pişmanlığı. Bu hikaye her insanın kendi hayatında başrol olduğunu anlatacak. Ahuzar... Kimisine göre tek suçlu kimisine göre en suçsuzu olacak. Onun aklının bir köşesinde aşk bir köşesinde sevgi olac...