1| Actually I'm A Bad Girl

166 11 3
                                    

" Hey Calum! Ciddi misin sen?" Diye çığlık attım telefonda. " Sakin ol Andromeda Abigail Brooks!" Tam adımı söylediğine göre sinirlenmişti.

" Bugün izin günüm Calum! Justin ile dışarı çıkacaksın da ne demek? Sen kafayı mı yedin? Sakin falan olamam," Bende sinirlenmiştim.

Kaç gündür çalışıyordum ve şu kötü çocuk bozuntusuyla görüşecek havamda değildim. Yorgundum ve dinlenmek istiyordum.

" Bu anlaşmayı sen kabul ettin Abigail! Çabuk hazırlan ve Justin ile buluş. Sevgili olduğunuzu medya bilmeli,"

Yanaklarımı şişirerek ofladım ve " Iyi," diyerek telefonu kapattım.

Dolabımdan siyah ile I'm somebody DUFF yazılı beyaz sıfır kol bir tişört, dizleri yırtık kot bir pantolon ve topuklu çizme çıkarıp üzerime geçirdim.

Uzun tırnaklarıma siyah oje sürüp beş dakika kurumasını bekledikten sonra bileklik, saat, yüzük ve kolye gibi takıları taktım. Gözlerime siyah kalın göz kalemi çektikten sonra siyah rimeli uzun kirpiklerime sürdüm. Hafif pembe tonunda bir ruju dudaklarıma yedirdim. Makyajım bittikten sonra kumral saçlarımı düzleştirip küçük siyah süs bir sırt çantası aldım ve içine ipod, kulaklık, cüzdan, makyaj malzemelerimi ve ev anahtarını koydum.

Aynada son kez kendime bakıp telefonumu ve araba anahtarımı elime alıp evden çıktım.

Siyah Jeep'e binip arabayı çalıştırdım. Sürerken yan koltuğa bıraktığım telefonu elime alıp Justin'i aradım. Çaldı, çaldı ve sonunda!

" Nerede buluşuyoruz Bieber?" Sırıtan suratı gözümün önüne geldi. " Ya da dur. Benim aklıma bir yer geldi. Favori mekanlarımdan biri olan Alfred Coffee and Kitchen'a gidelim,"

Kıkırtısı kulaklarımı doldurdu. Kadife sesiyle " Pekala," dedi. " Orda görüşmek üzere," Ve kapattık.

Bugün -sahte- sevgili olduğumuzu herkes öğrenecekti. Heyecanlı mıydım? Belki biraz.

Kafeye geldiğimde arabamı park edip indim. Justin'in orada oturuyor olduğunu görünce gülerek onun yanına gittim. Ayağı kalkıp beni kolları arasına alınca şaşırmadım. Heyo, hani meyda'nın bilmesi gerekiyor ya?

Sarıldıktan sonra oturduk. On sekiz yaşında gibi gösteren bir kız yanımıza gelip " Ne alırsınız efendim?" Deyip bize bakınca şaşkınca kaldı. " Aman Tanrım! Andromeda Brooks ve Justin Bieber!"

Heyecanla bana dönüp " Senin büyük hayranınım. Lütfen bir resim çekilebilir miyiz?" Deyince güldüm. Ayağı kalkıp " Tabi ki tatlım," dedim.

İkimizle de resim çekildikten sonra siparişlerimizi alıp gitti.

Justin alayla kaşlarını kaldırarak " Ee sevgilim, bugün ilk günümüz. Ne hissediyorsun?" Deyince sırıttım. " Bir Playboy'u toparlamaya çalışan iyi kız gibi hissediyorum,"

O da çekici gülümsemesini yüzüne yerleştirdi. " Iyi kız, ha?" Omuzlarımı silktim. " Aslında kötü bir kızım ama sana bir sır vereyim mi?" Deyip ona yaklaş işareti yaptım.

Bana yaklaşınca " Ama medya bunu bilmemeli," Deyip kahkaha attım. Justin de gülerek " Seninle iyi anlaşacağız," dedi.

" Bana biraz kendinden bahset. Sonuçta sevgilimsin," deyince boğazımı temizleyip konuşmaya başladım.

" Babam ingiliz, dolayısıyla bende öyleyim. Ama ben Amerika da doğup büyüdüğüm için Amerikan sayılırım. Annem de Türk asıllı Amerikan. Şimdi nasıl diye soracak olursan, annem aslında bir Türk ama onun annesi Amerikan olduğu için Amerika da doğdu ve büyüdü,"

" Demek Türk," dedi şaşırdığını belli ederek. Gülerek onayladım. " Ee büyükbabamın genini taşıyor,"

" Herneyse, işte. Ailem Ingiltere de yaşıyor, bende burdayım. Konservatuvar okudum ve 15 yaşındayken bir şekilde keşfedildim,"

Onun da hayat hikayesini dinledim. Birçok zorlukla karşılaşmış ama bu zamana kadar yıkılmamış. Sonra barlarda gezmesinin, Playboy diye anılmasının sebebinin Selena Gomez ile ayrıldığından dolayı olduğunu anlattı.

Biraz daha sohbet ettikten sonra Justin hesabı ödedi ve kalktık.

Kafeden çıkarken elini tuttum. Elini tutmamla bedeni kasıldı ve gözlerime baktı.

Omuz silkip onu çekiştirdim ve yürümeye başladık. " Ee sevgilim," diyerek sırıttı. " Ne yapalım?"

Aklıma bir fikir gelmesiyle gülümsedim ve cebimden telefonumu çıkarıp Justin ile yanaklarımızı birleştirdim. Kamerayı tutunca anlamıştı.

Dudaklarını yanağıma bastırırken bir resim çekildik. Ve bunu instagrama atıp;

" Sevgilimle zaman geçirmek @justinbieber xx"

Yazıp paylaştım. Tanrım, dudaklarının deydiği yer adeta yanıyordu.

" Reklam işte," diyerek ağzımda geveledim. Bana gülüp " Yanlış anlamadım zaten. Yoksa anlamam mı gerekiyordu?" Deyip elini belime atıp beni kendine yasladı. Gözlerimi devirip " Sapık," diye mırıldandım.

Justin Bieber ile çok işim vardı.

*

" Bu çok iyi bir fikirdi Meda!" Dedi Calum telefonun ucundan. " Teşekkür ederim bebeğim," Deyip kıkırdadım.

" Şimdi kapatıyorum. İşlerim var. Görüşürüz," deyince " Görüşürüz Cal," Deyip kapattım.

Televizyonun karşısına geçip zaplarken televizyonda kendi resmimi görmemle durdum. Justin ve benim kafede otururken ki resmimiz vardı.ve manşette de şöyle yazıyordu; " Andromeda Brooks ve Justin Bieber'ın Sürpriz Aşkı"

Dünyaca ünlü şarkıcı Andromeda Brooks ve Justin Bieber bir kafede oturduktan sonra oradan el ele ayrıldılar. Ve sonra ünlü yıldız Andromeda Brooks'un instagram da paylaştığı resimle sevgili oldukları kanıtlanmış oldu.

Gibi şeyler.

Bunun gibi haberler internette dolanıyordu. Kısacası artık Dünya öğrenmişti birlikte olduğumuzu.

Bence Justin Bieber ile takılmak o kadar da kötü değildi.

Televizyona gözlerim dalmışken aklımdaki tek şey bugün yanaklarıma deydirdiği dudaklarıydı.

***

Merhaba! Diğer bölüm tanıtım gibi bir şeydi ve ben ilk bölümle karşınızdayım! Ben severek yazıyorum umarım beğenirsiniz. Onun dışında Snapchat// jb diye bir hikayem var. Onu okuyabilirsiniz.

Vote ve yorumlarınızı bekliyorum.

PassionsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin