15 YIL SONRA

67 4 0
                                    

Deniz istediği mesleği olmuştu.Kayranın resimlerini çizerken, Kayra biliyordu başarılı bir mimar olacağını. Mutluydu. Bir kızı vardı kendisine çok benzeyen bir kâr tanesiydi. Babasının göz bebeği olan Eda. Annesine benzeyebilir ama babası gibi davranana kadar. Onun her şeyine özenen tam bir baba-kız tablosu. Ve babası Denizin kâbuslu günlerine çıkagelen Deniz'in tabiri ile Beyaz Atlı Prens. İki yaş büyüktü ve bu onlar için tabikide sorun değildi. Romantik bir ev babasıydı. Her gün kızına çikolata almayı ve özel günlerde karısının papatyasını eksik etmeyen biriydi. Biran da Deniz'in hayatına girip herşeyi olmayı başarmıştı.Ve Kayra Denize yaptığı ihanetten ve onun sonuçları yüzünden alkolik bir sokak gitaristi olmuştu. Denizi düşünerek yaptığı parçalar yakın arkadaşlarının hoşuna gitmesine rağmen onu başka kimsenin duymasını istemediği için kimseye çalmıyordu.

Çünkü; Deniz'le dolup taşan duygulara hitap ederken başkalarının bunları okuyarak kendi hayallerini kurmasını istemiyordu.

Her gece kendi evinin iki sokak ilerisindeki cadde de gitar çalmayı eksik etmiyordu.Ve o gün gelene kadar. 10 Ekim Cumartesi günü saat 23:18, sokakta yarı sarhoş halde o parçayı (Halil Sezai-Gitme; Deniz gittikten sonra ağzından hiç eksilmeyen parça)
çalarken o adamın gelmesiyle hayatının dönüş noktası orada gerçekleşti. O adam Kayra'yı alıp kendi barına götürüp çalışmasına ısrar ederek bir işe sahip olmuştu. Fazla para değildi ama en azından düzenli bir geliri vardı ufakda olsa.

Çalışmaya başladıktan 2 hafta sonra kendisine peçete ile getirilen notta yazan şarkıyı görene kadardı hayat hikâyesi.

O nottaki şarkıyı çalmadı ama kafasını kurcalamaya yetmişti. Ve saat 12:30 geldiğinde barın kapısından çıkıp motoruna binerken o kızın bir anda karşında belirmesi onu şaşırtmaya yetmişti. Ve döküldü kızın ağzından:

-Neden o şarkıyı çalmadın ?

Birşey demeden motorunu çalıştırdı.

- Hey! Sana diyorum ?

Ve yoluna devam etti. Ve motoru sürerken kalbi sanki acıyor gibiydi. Her nefes aldığında boğazı düğümleniyordu.

Evinin yakınlarındaki Tekel Bayiden bir rakı alarak evin kapısını açmaya koyuldu.

Güya saat 10 dan sonra satılması yasakmış. Lan Derdin,acının saati mi var gece içilmesse ne anlamı kalır kadehlerin ?

Mezesi Denizin resmiydi. Bir bardak rakı doldurup dayadı bardağa Denizin resmini. Ve içmeye başladı. Konu Deniz olunca kadehlerin sayısının önemi kalmıyor. Ve gitar ve bir defteri alıp başladı Deniz ile satırlarda sevişmeye..

Ertesi gün aynı kız tekrar bara geldi. Gözleri arada bir buluşuyor rakı kokan bar havasında.

Tekrar gece bitene kadar bekledi. Kapıdan çıktığında ağzında sigara olan siyah deri ceketli ve siyah pantolonların içinde sigara paketini uzatan bir kız ile karşı karşıya kalmıştı.Sigara paketinin içinden bir sigara alarak yürümeye devam ettiler susarak. Etrafta çöp konteynılarının üzerinde duran kediler, kartonlara sarılmış sakalları karışmış insanlar ve siyah duyguları olan insanlar ile doluydu.

Ve bir köprüye geldiklerinde durdular. Oturdular, ayaklarının altından geçen arabalara aldırış etmeyerek.

-Herkes gider mi ?

Sigaradan bir duman alıp dışarı üfledi.

+ Bilmem.Şöyle diyelim kim kaldı ki ?

Kız ufak bir tebessüm etti.

-Kimin var ?

+Dertlerim. Dermanları olmayanlarından olan.

-Anlatmak ister misin ? Dinleyebilirim.

Gökyüzüne baktı ve derin nefes alarak:

+Neyse gitmem gerek.

Tamam bile diyemeden yürümeye devam etti. Ayağa kalkan kız bi sigara daha yaktı ve tam tersi yönde yürümeye devam etti.

Eve geldi. Ve yatağına yattı onca uykusu var olmasına rağmen dertler uyutur mu insanı ? Tavana bakarak düşüncelerin içine daldı.

Bazen insanlar, bazı insanlar tarafından kalpleri kırılır,paramparça olur. Hangi birimizde varki sapasağlam bir kalp ? Dertler yorar insanı. Hemde öyle bir yorar ki insan "Lan ben daha napayım " diye bağırası geliyor.

Kulaklığını taktı ve uyku ya daldı.

***

-Babaaa hadi kalk. Hani tatile gidecektik ?
+Gideceğiz kızım :)

Deniz çoktan hazırlanmıştı.Ve. Bahadır uykulu yataktan kalkıp gözlerini öfeleyerek salona geçerken ;

-Günaydın hayatım :)

Diyerek öptü dudağından Deniz.

+Günaydın Hayatım :)

Hazırlıklarını tamamlamış olan çekirdek aile Antalya'ya gitmeye koyuldu.

Ve önceden ayırttıkları pansiyona yerleştirdiler.Sonra saat 3'e gelirken kumsala gittiler.
Şezlonguna uzanarak Eda'nın kumda oynamasını izlerken yüzlerinden tebessüm eksik değildi.

Yemeği yiyip yakın akrabaları olan Hafize Teyzesi gile gittiler. Tabi Edayla yaşıt olan torunu varken Eda'nın sıkılması söz konusu değildi. Eda'yı onlara bırakıp Antalya sokaklarında mutlu karı-koca geziyordu. Bi bara girip içki içmeyi düşündüler. Zaten Eda Hafize Teyze de kalacaktı. Bardan içeri girdiler. İki bira alıp geçtiler bir kenara. Ve konuşmaya başladılar. La akorunu basarken arpejini atan çocuğa bakakaldı Ezberlenmişti artık en sevdiği şarkıyı. Bir zamanlar öğrenmişti bi adamdan gitar çalmayı. Ve sahnenin o puslu loş ışığı gitaristin bedenini okşarken Deniz'in nefesi kesilmişti âdeta.
Kayranın onu görmesini istemiyordu. Onca yıl..Allahım..Hatıralar bi anda gözlerinin önüne geldi. Kayra'nın onu görmesini istemiyordu.Emre'nin koluna girip sahile gitmesi için ısrarında başarılı olmuştu.

Sahilde geziyordu Emrenin koluna girerek. Ama aklı başka yerdeydi. Bunca yıl sonra.
Ne yapacağını bilmiyordu.

Son bir geceleri vardı. Denizin içini yiyip bitiriyordu bu durum...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 22, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Silinmeyen HatıralarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin