Blake'in Ağzından ;
Ortamın sessizliğini bozan tek şey çatal bıçak sesleriydi. Kendimi biraz daha zorlayarak brokoliden bir parça daha attım ağzıma. Bu iğrenç derecede sağlıklı yiyecek benim kusma isteğimi arttırıyordu. Zorlukla yutkundum. Biraz sonra ağzımdan çıkacak olan cümleye hazırlamaya çalışıyordum kendimi. Terlemiş avuç içlerimi masa örtüsünün altından eteğime sürdüm. Çatalımı masaya yavaşça bırakırken anne ve babamın suratlarını inceledim bir saniyeliğine.
İkisinin de bana bakması için hafifçe öksürdüm. Sadece anne ve babamın değil, kardeşimin de gözlerini bana diktiğini gördüm. Günlerdir kendi kendime söylediğim cümleyi içimden tekrarladım.
Cesur ol.
"Ben dansçı olmak istiyorum."
Annem sanki yutkunamadı. Babamın da kaşları çatıldı. Yaklaşık bir dakikadır odada derin bir sessizlik hakimdi. Bu tabi ki bir fırtınanın habercisiydi. Kalbim birkaç saniye sonra olacaklar yüzünden küt küt atıyordu ve korkudan artık yüzlerine bakamıyordum.
"Bu harika bir şey." İlk ses kız kardeşim Liz'den gelmişti. "Birkaç kere televizyonda görmüştüm dans eden grupları. Muhteşemdiler. Ablacığım sen tek mi dans edeceksin yoksa-"
"Yeter," diyerek kardeşimin sözünü kesti annem. Bu sefer babam devam etti. "Ablan dansçı falan olmayacak kızım," dediğinde Liz'in gözlerindeki parıltılar sönüverdi. "Sadece şaka yapıyor." Son cümlesinde gözlerini imayla gözlerime dikti.
Verecekleri tepkiyi bilmeme rağmen kalbimin paramparça olmasına engel olamadım. Gözlerimin dolması sadece birkaç saniye sürdü. "Sen doktor olacaksın," dedi annem. "Neden?!"
Bunu sorarken ellerim sandalyenin yanlarına düştü. Gözlerimden çaresizlik akıyorken bir yandan da o gözlerle yalvarıp yakarıyordum dile getiremediklerimi.
"Çünkü öyle istiyoruz."
"Ama ben istemiyorum!" Aileme ilk defa bağırıyordum. Bir yandan da etrafı kırıp dökme isteğimi engellemek çok zordu. Daha söylemek istediğim çok şey vardı ama bunu yapacak cesaretim yoktu. Hızla yerimden kalktım. Arkamı dönüp öfkeyle yürürken babamın otoriter sesini duydum.
"O yemek bitmeden sofradan kalkılmayacak."
Gözyaşlarımı silip onlara doğru döndüm ve yerime oturdum. Ben buydum işte. Anne babasından bile korkan cesaretsiz kızın biriydim. Son lokmamı ağzıma atarken babam ağzını peçeteyle silip masadan kalktı.
"Bende gençliğimde boş hayaller peşinde koştum. Ama yararı olmadığı gibi zararı oldu. Buralara gelmek için çok acı çektim. Sende aynısını yaşamayacaksın. Hayaller geçicidir. Seni daha iyi bir geleceğe getirecek olan neyse onu seçmelisin. Size afiyet olsun."
Odasına çıkmadan önce son sözleri bu olmuştu. Yemeğimi bitirince hızla odama gittim ve kendimi yatağa atıp hüngür hüngür ağlamaya başladım. Benim hayallerim geçici değildi. Nasıl kararlarıma saygı duymazlardı. Bıkmıştım artık hayatımı başkalarının yönlendirmesinden. O zaman bunu sonlandırmalıydım. Fakat bu intihar değil cinayet olacaktı çünkü bu benim hayatım değildi.
Babamın odasından aldığım birkaç ilaç şişesi işime yarardı. Hepsinden avucuma azar azar döktüm. Birkaç dakika duvara boş boş baktıktan sonra emin olduğuma karar verdim. Tam hapları ağzıma atacakken telefonumun titreşimi buna engel oldu. Yerimden kalkıp telefonu elime aldım ve mesajı açtım. Tek dostumdan gelmişti.
"...Yarın gece bu adrese gel. Acil."
Öyle dediyse gerçekten acil olmalıydı. Ya haplar? Ama bu gece bu adrese gitmeliydim. Öbür tarada gitmeden önce değer verdiğim tek insan için son bir şey yapmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sokak Çocukları
AdventureBiz kırık dökük kalplere sahip insanlarız. Acılarımızı anlatmaya kelimeler yetmez. Ama iyi çocuklarız biz. Canımız yanınca bileklerimizi değil saçlarımızı keseriz. Biz aynı yolun yolcusuyuz. Biz sokak çocuklarıyız.