Merhaba canlarım. Uzun zamandır reklamını yaptığım hikayem Vurgun ilk bölümüyle hem sayfamda. hem de wattpadda . Bölüm kısa olabilir . Çünkü kısa da olsa yazdıkça paylaşacağım. Bu hikaye Kalbim sana çattı gibi düzenli gelemeyecek ne yazık ki. Ne zaman ders çalışmaktan kafamı kaldırdım o zaman yeni bölüm sayfada. Haftada bir de olabilir. Yada ay da bir de. Bu bölümün altına etiket isteyenler lütfen belirtsin smile ifade simgesi Umarım beğenerek okursunuz grin ifade simgesi
VURGUN BÖLÜM 1.
Martın soğuk ayazı yüzüme vuruyordu. Aldırış etmeden sokakta ilerlemeye devam ettim. Ne kadar yürüdüm bilmiyorum ama sonun da istediğim yere gelmiştim. Özel medipol hastanesi. İşte buradaydı istediğim bilgi.
Danışmaya uğramadan üçüncü kata çıktım. Doktorun odası bu kattaydı. Kapının önüne geldiğim de içeriden sesler geliyordu. Sekreter masasından yoktu . Bu da işime gelirdi.
Kapı aöıldı. İçeriden uzun boylu oldukça güzel esmer bir kadın çıktı. Doktorsa arkasından sinirle saçlarını karıştırıyordu. Ne konuştuklarıyla ilgilenmiyordum ama oda bana boşken lağzımdı.
İstediğim isim o dosyalardan birisindeydi ve öğrenmek için fazla zamanım kalmamıştı.
Bekleme koltuklarından birisine oturup , saatin ilerlemesini bekledim.
Kendime mani olamıyordum. İçimdeki merak gittikçe artarken , tek istediğim ondan bir parça bulmaktı.
Üç gündür bu şehirdeydim. İstanbul'da. Hayallerimin katili olduğu bu soğuk şehir benden sevdiğim adamı almıştı. Benden uzaktayken vermişti son nefeslerini .. Son kez görememiştim , elini tutamamıştım . Yaşaması için dua etme hakkım bile alınmıştı elimden.
Oysa sadece bir haftadır ayrıydık. Gereksiz bir seminer almıştı son anlarımızı elimizden. Gitmek istemesem de , çağrının ısrarına dayanamamıştım.
"Git demişti " bana. " Bu son ayrılığımız ondan sonra hep benimsin "
Artık şimdi hiç kimseye ait olamayacaktı sevdiğim adam o hep bende kalacaktı. Ama başkasında ona ait bir şey vardı. Benim her gece sesini dinleyerek uyuduğum KALBİ.
Çağrıyla altı yıldır beraberdik . Üniversitesinin ilk yılında tanışmış , sonra da kopamamıştık.
İlk yılında kavgalarımız olsa da Çağrı benim için huzur demekti. Dingin bir ruha sahipti , ve beni arzu ettiğim gibi seviyordu. Kırmadan , dökmeden incitmeden usulca yaralarıma merhem oluyordu.
Asiydim .. Dik kafalının tekiydim ama bun da benim suçum yoktu. Yalnızlık beni bu hale getiren. Annem ve babam şehre uzak bir köyde öğretmenlik yapıyorlardı. Köyde büyümüştüm yani. Çoğunlukla yaşlıların olduğu köyde sayılı çocuk vardı onlarda benden yaşça küçüktüler.
Sustukça hırçınlaşmıştım , kafamın dikine gitmeye başlamıştım. Ama bir süre sonra bütün bunlar bana fazla geldiğinde içimde tutamamıştım hiçbir şeyi. İşte o zaman başlamıştı asıl benin ortaya çıkışı.
Önce korkularım çıkmıştı ortaya. Sonra krizlerim. İşte o anda girmişti Çağrı hayatıma. Tam kriz anımın ortasında. Duvarın dibinde nefes almaya çalışırken , kimseye , bana bile aldırmadan sıkı sıkı sarıp hapsetmişti göğsüne.
O zaman anlamıştım asıl derdimi. Benim sarılmaya ihtiyacım vardı. Sıkı sıkı sahiplenilmeye. Kim olduğuna bakmadan dolamıştım kollarımı boynuna. Yüzüme değen kirli sakalları , boynundan yükselen teninin kokusu , sıcacık kolları kendime getirmişti beni.. Sakinleşmiştim. Şimdi ise her şeyim dediğim adam yoktu.
Ne kadar uzun süre kaldım o koltukta bilmiyorum ama açılan kapıyla kendime geldim. Sekreter daha gelmemişti ve Doktor çıkıyordu odadan.
İşime gelirdi bu durum !
Koridorda kimsenin kalmadığından emin olduğum da sessizce odaya girdim. Zaten doktor odaları ayrı bir bölümdeydi ve fazla insan yoktu. Tek korkum sekreterdi ki , istediğim bilgiyi öğrendikten sonra gerisi umurumda değildi.
Ay ışığının aydınlattığı oda fazla büyük değildi. Dosyaların olduğu dolap duvara yaslanılmıştı ve büyük bir ihtimalle kilitliydi. Kilidi açmak işin kolay kısmıydı .
Zor olan okumaktı o dosyadakini. Dolaba yaklaşıp kapağını açtım. Şanslıydım ! Kilitli değildi. Telefonumun ışığıyla kocaman harflerle NAKİLLER yazan dosyayı aldım. Geriye sadece tarihi bulmak kalmıştı. 11 mart 2014 Ölüm tarihim.
Gözlerim yavaş yavaş kağıt'ın sonuna inerken istediğim isim tam gözlerimin önündeydi işte.
Ali Yiğit Yücesoy ....************
*- Bana bir hediye verildi. O da gözlerimi açtığımda kulaklarıma dolan kalp atışlarımdı. -*
Göz kapaklarım açılmamak için direnirken sonunda bedenime hükmedebildim. Neredeydim ? Gözümü kamaştıran beyaz ışıkta neydi böyle ? Ölmüş müydüm ? Ama parmaklarımı hareket ettirebildiğimi hissedebiliyordum. Görüşüm berraklaştığında bembeyaz bir tavan karşıladı beni .. Kulaklarıma dolan garip sesler başımı ağrıtıyordu. Ağzımın içi kupkuruydu .. Dudaklarım çatlamış olmalıydı . Sahi ne zamandır su içmiyordum.
Beynim öylesine yorgundu ki düşünebildiğim tek şey bunlardı.
En son derste olduğumu hatırlıyordum ve gerisi yoktu...
Kapı açılıp da yanıma birisi yaklaştığında başını çevirebildim sadece.
"Neredeyim ben ? " Beyaz önlüklü doktor bana sadece gülümsüyordu.
"Hastanedesiniz Yiğit Bey kendinizi nasıl hissediyor sunuz ? "
"Yorgun çok yorgun hem de "
Yatağın başına asılı olan dosyaya bir şeyler yazdı. Hala beynim de boşluklar vardı.
"Neden buradayım ? " dedim en sonunda.
"Çok şiddetli bir kalp krizi geçirdiniz Yiğit bey buraya geldiğiniz de kalbiniz durmuştu ve kötü durumdaydınız "
"Tek hatırladığım dersteydim ve göğsüm ağrımaya başlamıştı "
Doktor başını salladı. " Daha önceden bir kalp rahatsızlığınız varmış zaten , ve ihmaller sonucu son raddeye gelmiş "
"Ritim bozukluğu " dedim yüzümü buruşturarak. "Hayatımı benden alan lanet hastalık "
Çocukluğumu gençliğimi almıştı benden. Tüm geleceğimi bu hastalığa göre şekillendirmek zorunda kalmıştım.
"Sadece hayatınızı değil canınızı da alıyordu yiğit bey Tedavinizin ilerleyen yıllarında akut kalp yetmezliği tanısı koyulmasına rağmen hastaneye yatmamışsınız "
"Hastaneleri sevmiyorum doktor , ve burda günlerce kalıp o makinelerle yaşamayacağım . Doğru dürüst çalışmayana kalbim benden çok şey aldı. Kalan günlerimi de bu soğuk odada harcayamam " dedim. Bu doğruydu. Eğer öleceksem de bu hastane de olmayacaktı. Kimsenin o kapının ardında benim ölüm haberimi beklemeyecekti.
Doktor güldü. " Merak etmeyin buna gerek kalmayacak. Bundan sonra ki iki ay kendinize dikkat ettiğiniz taktir de , istediğiniz hayatı yaşayabilirsiniz. Göğüs kafesinizde , saat gibi çalışan yeni bir kalp var " dedi.
Göğsümde ki bant sadece Ameliyat izini kapatmıyor muydu ? Bir başkasının kalbini mi gizliyordu altında.
Kulaklarıma dolan kalp atışları bir başkasının kalbine mi aitti.
Gözlerimi kapattım. Ne düşüneceğimi bilmiyordum ama makineden elen şiddetli sesler , kalbimin daha hızlı attığının göstergesiydi. Duymak istemiyordum ! Parmağıma bağlı olan kabloyu çıkardığım da oda sessizliğe gömüldü..
*********
Ali Yiğit Yücesoy İki gün önce takılmıştı sevdiğim adamın kalbi o adama . Durumu hakkında bir şey yazmıyordu. Sadece Akut kalp yetmezliği vardı adamın ve Çağrının kalbiyle belki de gözlerini açmıştı.
Dosyayı göğsümün üzerine bastırıp bekledim. Hazmetmek için. Artık en azından hayatıma devam etmek için bir sebebim vardı. O adamı görmek istiyordum.
Ben Çağrımı ait olanı istiyordum.
Kimseye görünmeden hastaneden çıktım. Yarın büyük bir ihtimalle anlaşılacaktı belki ama ben o zamana kadar buradan gitmiş olacaktım. Hastanenin önüne park ettiğim motoruma binip Çağrının ailesinin evine gittim.
Önce çantamı almam lazımdı.
Kimseye aldırmadan eve girip çantamı aldım. Deli gibiydim. Doğru dürüst düşünemiyordum ve belki de yaptığım hataydı. Ama elimden başka bir şey de gelmiyordu. Ya çağrısız olmayı kabullenip yanına gitmek için her şeyi yapacaktım. Ya da ondan kalana sahip çıkacaktım.
Sabaha doğru normal odaya alınmıştım. Artık kalbim kusursuz çalıştığı için normal bir hastaydım doktorların gözünde. Sadece kanımda pıhtı oluşmasından korktukları için biraz daha uzun süre kalacaktım hastanede. Süreli aldığım kan sulandırıcı ilaçlar beynimi de sulandırmıştı artık.Kapının sesiyle başımı çevirdim. Canım Annem gözü yaşı bana bakıyordu. Ne kadar üzmüştüm hayatımın aşkını . Elim uzattım. Hıçkırıklarla sarıldı bana. Yarama dikkat ederek kokumu içine çekiyordu. Ah safiye sultanım.
"Ağlama artık ne olur , bak iyiyim ben " Ellerimi dudaklarına götürüp öptü.
"Nasıl ağlamam Alim , sen bana babanın emanetisin canımsın tek evladımsın. Sana bir şey olsaydı nasıl yaşardım ben " Gözünün yaşı eksik olmuyordu bir türlü.
"Bitti annem bitti. Bak bundan sonra korkacak bir şeyim kalmayacak. Endişelenme iyiyim ben " Tombul yanaklarını okşadım .
"Allah bin kere razı olsun o aileden. Bir daha evlat acısı yaşatmasın Rabbim onlara " dedi.
Bir ananın canı ona bağışlanırken diğeri ateşlerde yanıyordu. Nasıl bakacaktım ben o ailenin yüzüne. Nasıl diyecektim çocuğunuzun kalbiyle yaşıyorum diye. Nasıl sokacaktım gözlerine aldığım nefesleri.
Allah'ım nasıl bir imtihandı bu böyle .. Görmesem , tanımasam .. Ama o ananın ellerinden öpmem lazımdı.
"Bak demeliydim çocuğun benim içimde yaşıyor"
![](https://img.wattpad.com/cover/42511806-288-k313728.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VURGUN *- Aşkın Son Dansı -*
General FictionAşk her zaman mutluluk vermiyordu. Bazen öylesine acıtıyordu ki canını ; Birisi elini göğsünüze sokup nefesinizi kesmiş gibi hissediyordunuz. İşte şimdi ben de aynısını yaşıyordum. Birisi içimi oyuyordu sanki. Gözlerim görmeyi ret ederken yutkunamıy...