VURGUN 3 BÖLÜM
Lavin Yiğit'in yanından ayrıldıktan sonra eve geçti. İçinde küçücük bir yer mutlu olmuştu. Onu bulmuş bulmakla da kalmamış- yanına kadar gitmişti. Nefesini kalbini dinlemişti. Orada ve gerçekti. Çağrının sayesinde o adam nefes alıyordu.
İçinde zor zapt ettiği bir heyecanla bilgisayarın başına geçti. Önce maillerini kontrol etti sonra da birkaç yere iş başvurusunda bulundu. Artık bu şehirden ölse gitmezdi. Ona yakın olacaktı..Bilgisayarı kapattığında üzerindekileri çıkartıp yatak odasına geçti. Elinde az sayıda olan kıyafetlerinden birisini giyip saçlarını düzeltti. Neredeyse akşam olmak üzereydi ve onun yapması gereken başka işlerde vardı. Önce bir duş alacak vakti olsa belki kendisini daha iyi hissedecekti ama lanet ona da vakti yoktu. Önce eski – çok eski- bir arkadaşını görmesi lazımdı.
Yoldan bir taksi çevirdi. Bu gün neredeyse tüm günü yollarda geçmişti. Taksi kalabalık bir barın önünde durduğunda gözlerini devirmemek için kendisiyle savaş vermek zorundaydı. Bir pisliğin anca bir pislik yuvasında olurdu. Eteğinin açılmaması için çantasını önüne siper edip indi arabadan. Kendisine dönen sarhoş kafalar beğeniyle bedenini süzerken bu gecenin sorunsuz bitmesini temenni etti. İçeri girdiğinde gürültülü bir müzik ve loş bir ortam karşıladı genç kızı. Gözleri hızla mekanı tararken aradığı adamı tam da tahmin ettiği yerde buldu. Bir kadının altında.
Lanet olsun sana Atilla.
Hızla locaya gidip tam önünde durdu adamın. Atilla öyle kendisinden geçmişti ki gözleri hiçbir şey görmüyordu gen kadın bundan emindi.
Eh Allah affetsin yapacağı şeyden Atilla hiç hoşlanmayacaktı.
İki adım daha atıp kızın saçlarından kavradı ve ayağa kalkmasını sağladı.
"Hey sen ne yapıyorsun bırak saçlarımı ahhh lanet olası sürtük bırak saçlarımı " Lavin kızın saçlarını bırakmadı. Kızı Atilla'nın kucağından kaldırıp yere savurdu.
"Birincisi tatlım sürtük sensin ben değil , ikincisi de kaybol elimde kalma " dedi. Bakışları Atilla'ya döndüğünde sadece sırıttığını gördü.
"Zevzek herif "
"Kaybol buradan buse duydun hanım efendiyi " dedi Lavine bakarak.
Buse uzaklaştığında Atilla karşısındaki kızı beğeniyle süzdü.
"E güzellik Buseyi gönderdiğine göre onun yerini sen almak ister misin " dedi alaycı bir sesle.
"Sende kendine karaca Ahmet'ten yer ayırttırmak ister misin Ati , biraz daha böyle bakmaya devam edersen baya işine yarayacak yakın zamanda ha ne dersin " dedi sırıtarak.
Atilla ayağa kalktı. Kızın tam önünde durup tek parmağıyla çenesini havaya kaldırdı.
"Biliyor musun kuzen seni hiç özlememişim hem de hiç " dedi.
"Emin ol bende hiç özlemedim hem de hiç "
*******Hasan kızlarıyla birlikte geri döndüğünde Yiğit'i bıraktığı yerde buldu yatağında. Bu duruma ne kadar şaşırsa da sevinmeden edemiyordu. Eh artık az da olsa söz dinlemeye başlamıştı galiba. Kızlar çok sevdikleri amcalarını ilgi yağmuruna tutarken bıdır bıdır konuşmalarıyla Yiğit'in kafasını şişirmişlerdi bile. Yiğit kucağında ve hemen yanında oturan prenseslerine büyük bir sevgiyle baktı. Bayılıyordu bu cimcimelere.
İşte sadece bu anlarda aklına geliyordu baba olma fikri. Kucağında kendi kızının olduğu bir hayal bile aklını başından alıyordu. Sarı saçları ve tombul yanakları olan bir prenses .. Genç adam kafasını salladı.. Şimdi saçmalayama başlamıştı. Sarı saçlar mı ? Bu nerden çıkıştı şimdi. O esmerdi bir kere .. Eh annesinin kendisine bulduğu gelin adayı da sarışın olmadığına göre saçmalamıştı.
Kızlarla salona indi genç adam. Hasan masanın başında elindeki dosyaları inceliyordu. Kendisi uzun süredir çalışma iznini alamadığı için tüm her şey onun başına kalmıştı. Babasından kalan inşaat şirketini yönetiyordu ikisi. Ve bu işte oldukça da başarılıydılar.
"Safiye sultan ne var yemekte " diye seslendi.
Safiye hanım önünde mutfak önlüğüyle salona geçti. Oğlunun en sevdiği yemekleri kendi elleriyle hazırlamıştı. Ki sırf bunun için evdeki tüm yardımcıları da göndermişti.
"En sevdiklerin oğlum , Mercimek çorbası , karnı yarık ve sakızlı muhallebi" dedi tabi sadece bir kaçını saymıştı içeri de beş altı çeşit daha yemek vardı.
Ali yiğit yüzünü buruşturdu. Evet bu yemekleri severdi ama canı şimdi hiç bunları istemiyordu. Onun canı deli gibi enginar istiyordu.
"Enginar yok mu " dedi. Safiye hanım hayretle gözlerini sonuna kadar açtı. Hasan da şaşkınca ona bakıyordu.
"Ne " dedi." Ne dedim de bu kadar şaşırdınız "
"Sen enginar sevmezsin " dedi annesi.
"Hatta nefret edersin "dedi Hasan. Yiğit' yemek seçimlerini bizzat kendisi biliyordu. Yiğit damak tadına çok önem veren bir adamdı. İyi bir yemek için altı saatlik yol gitmişliği vardı ve şimdi dünya üzerinde asla ağzıma koymam dediği sebze yemeğini istiyordu.
"Canım istiyor ve ayrıca puding istiyorum muhallebi değil " dedi .
"Değil mi kızlar biz çikolata istiyoruz "
Bade ve Sude aynı anda " evettt" diye bağırırken Yiğit zaferle sırıtıyordu.
Bir saat sonra önünde ki enginar yemeğini büyük bir iştahla midesine indirdi. Daha önce bu yemeği sevmezken şimdi deli gibi canının istemesine aldırmadı. Belki de bünyesi sebze istiyordu.
Yemeğini yedikten sonra iki tabak pudingi de yedinde kendisine gelmişti.
"Yiğit sen iyi misin neyin var " dedi Hasan ciddi bir sesle .
"Gayet iyiyim neden sordun "
"Neden mi sordum sen farkında değilsin galiba ama asla yemem dediğin iki şeyi iştahla yiyorsun " dedi.
"E ne var bunda canım istedi " Omuzlarını silkti. " Hadi çok konuşmada gel oyun oynayalım yat yat bunaldım artık "
"Ne oyunu "
"Araba yarışına ne dersin "
Hasan başını salladı. Sandalyeden kalkıp televizyonun karşısına geçti. Dikkatle yıllardır tanıdığı arkadaşını izliyordu.
" Araba yarışımı ?" Yiğitin oynadığı tek oyun futboldu. Ne oluyordu bu adama böyle ?
Üç gün sonra Yiğit artık her şeyden bunalmıştı özellikle kendisine zombi görmüş gibi bakan bir arkadaştan. Hasan her yaptığına bir kulp buluyordu. Değiştiğin ima etmesi bile sinirlerine dokunurken adam apaçık yüzüne diyordu. Allah korusun bir gün elinde kalacaktı. Ve tek üzüleceği peşin de kalan kızları olurdu. Sude ve Badeye kıyamıyordu. Elinde bir süredir çekmecesine istiflediği çikolatalardan birini aldı. Hasan galiba haklı olabilirdi. O kimdi çekmecesinde çikolata bulundurmak kimdi.. Ne oluyordu böyle..
Yiğit sıkıntıyla çalışma odasına girdi. Yaptıklarına ya da tavırlarına anlam veremiyordu. Yeni yeni huylar edinmişti. Elindeki çikolatadan bir parça daha ısırdı. Damağına yayınlan tatla neredeyse inleyecekti. Neredeyse üç dört gündür her gece kalkıp çikolata yiyordu ve bunlar onu korkutmaya başlamıştı.. Bilgisayarını açıp arama motoruna kendisine bile saçma gelen bir şey yazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VURGUN *- Aşkın Son Dansı -*
Ficção GeralAşk her zaman mutluluk vermiyordu. Bazen öylesine acıtıyordu ki canını ; Birisi elini göğsünüze sokup nefesinizi kesmiş gibi hissediyordunuz. İşte şimdi ben de aynısını yaşıyordum. Birisi içimi oyuyordu sanki. Gözlerim görmeyi ret ederken yutkunamıy...