Ölümün kurtuluş olduğunu düşündüğüm ilk zamana kaydı aklımı bulandıran anılar, altı yaşıma kaydı.
Altı yaşımdaydım, küçücük bir kız çocuğuydum. Boyama kitaplarını renklere boğmam gereken yaşta ben bedenimi kan kırmızısına bulamak istedim, ruhumun elinde uçurtma olması gerekirken intiharın muazzam siyahını düşlüyordu.
Yaşıtlarımın sorunları ödevlerken benim ailemdi. Bana yaptıkları işkenceler, zorbalıklardı benim problemim. Ve o beni yere yatırdı. Çığlık attım, duyulmadılar. Neden beni kimse korumuyordu? İntiharın özü, her gece babası tarafından tecavüze uğrayan kızın hıçkırıklarında gizliydi. Benim göz yaşlarımın arasından kaçıp gitmiyordu, boğazıma oturuyor haykırmaya itiyordu. Kalbim yarışa başladı bu düşüncelerimle.
Ölüm beni istiyordu. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
Hıçkırıklarımın sebebi on dört yaşında hamile kalmamdı belkide, kim bilir? Ben değil. Ben artık hiç bir şey bilmiyordum. On dört yaşında hamile olduğu öğrenilince ailesinin o bebeği zorla düşürtmesiydi, o yumrunun arasına hapsolmuştu bu acı gerçekler. Elim istemsizce karnıma gitti. Bu yüzden kendimi hiçbir zaman affetmeyecektim. Zorla öldürülen çocuğumda affetmeyecekti.
Hiçbir zaman güzel bir çocukluk yaşamamıştım. Ergenliğim desen, o da öyle. Gençliğimin en deli dolu yıllarını akıl hastanesinde geçiriyordum, ta ki düne kadar. Ağır bir biçimde Aybars'a döndüm. Gözlerine baktığımda düşüncelerim kılıftan kurtularak Aybars'ın göğsünü ağlayarak yumruklamaya başladı, neden diye sorar gibi... Bana zarar verdiler abi, beni niye korumadın? Haykırdım ve defalarca çığlık attım, kendimi koruyamadım abi. Kimsem yoktu, nerelerdeydin abi? Derin bir nefes alıp saydam düşüncelerime yeni bir kılıf buldum ardından anılarımın en tozlu sırasına yerleştirdim. Gözlerimi bir kaç saniye yumarak kendime dinlenmek için biraz izin verdim.
Odada bulunan diğer iki kişinin nereye kaybolduğunu bilmiyordum ama minettar kalmıştım. "Pardon ama daha yeni başlıyoruz derken?" Kafam cidden çok fazla karışmıştı.
"Artık saklanamazsın Aydan. Aura'n artık fark ediliyor." Derin bir nefes aldı. "İstersen her şeyi baştan alalım? Önce sen mi anlatmak istersin ben mi?"Gözlerini birbirine bastırıp bir kaç saniye içinde açtı. İlk önce ben anlatmalıydım. Olağan bir sinir krizi geçirme ihtimalim vardı. Eğer geçirirsem de krizden önce yaklaşık bir veya iki saat önce olanları hatırlamıyordum.
"Aydan'ın acı dolu dünyasını hoş geldin." Gözlerime iğne batırılıyormuş hissiyle başa çıkarken fısıldamam kulaklarıma ulaştı ardından anlatmaya başladım. "Öncelikle birkaç sorum olacak Sen nereden benim abim oluyorsun? Babalarımız bir, annelerimiz ayrı falan mı?" Bu soru çok kafama takılmıştı. "O kadar olay oldu ve sen sadece bunu mu kafana taktın Aydan?" İç sesimin alayla konuşmasını beynim ayakta alkışlarken benliğim gözlerini kocaman açmış vereceğim tepkiyi bekliyordu. İç sesime sadece gözlerimi devirdim.
"Ah, Aydan. Onlar senin gerçek ailen değil. Bunları da sana anlatacağım. Onlar senin koruyucu ailendi. Artık yaşamıyorlar ya... Neyse." Pek anlamamıştım ama anlatmaya devam ettim.
"Annem çok zorba bir kadındı. Babamsa bir o kadar idealist ve kasıntı. Dört yaşına kadar her şey güzelken bir anda her şey tersine döndü." Kaşlarımı sert bir biçimde çattım. "Her gün işkence görüyordum." Dişlerimi sıkıp kelimelere bastırarak konuştum. "Her gece tecavüze uğruyordum." Yıllarca sesli söylemediğim itirafın can yakıcı sertliği ruhumda iz bırakırcasına ilerliyordu. "Yıllar boyu buna katlanmaya çalıştım." Gözlerim ağlamak için sızlamaya başladı. "Ta ki on dört yaşında hamile olduğumu öğrenene kadar." Boğazıma ekşi, ama beni kendime getirecek kadar büyük bir yumru oturdu. "Küçükken gördüğüm işkencelerin kaç katını gördüm. Hem de ne için biliyor musun?" İstemsiz bir kıkırtı kaçtı boğazımdan. "Hamile kaldığım için. En sonunda bebeği düşürtmüşlerdi." Ağlamasam bile burnumu çekmeye başlamıştım. "Ama ne vardı biliyor musun? O bebek gibi bende ölmüştüm. Şimdi bana gelip sen masumsun ayaklarına yatma." Gözlerimi birbirine bastırdım ve bundan sonrasını düşünmeye başladım. Söylediğim şeyle birlikte ruhumda büyük, siyah bir kelebek kanat çırptı, bu sesli bir biçimde yutkunmama sebep oldu. "Ben kötülüğün ta kendisiyim abi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN NEFESİ
FantasyBazen karanlığı dinlerim, sessizliğimde pek ses olmadığı için. İnsanlardan saklarım kendimi, ruhumu derinlerindeki tahta sandıklara gömer üstüne de zincir vururum.