Multimedia; Emre
Uyandığımda gece olmuştu. Şimdiye kadar hiç bu kadar rahat uyuduğumu hatırlamıyordum. Birden dudaklarıma ve yanaklarıma değen nefesle irkildim.
Olamaz! Öğlen yanıma yatıp bana her şeyi anlattıktan sonra bende oda uyuyakalmıştık. Yavaşca gözlerimi aralayıp yanımda yatan Emre'ye baktım. Dün gece uykusuz kalmıştı ve bu çok normal diye düşündüm. Hala yorganın üstünde bana doğru dönük haldeyken onu orada bırakıp odadaki banyoya girdim. Üzerimde hala onun pijamaları vardı. Aklıma hemen teyzemin hastaneye getirdiği kıyafetlerim geldi. Girişe bırakmıştık. Yani öyle olmalıydı.
Kıyafetleri almam, duşa girmem sonra saçlarımı kurutmam yarım saatimi almıştı. Baktığımda Emre hala bebek gibi uyuyordu. Onu uyandırmak istemedim. Üzerime beyaz bir t-shirt ve altına eşofmanımı geçirmiştim. Saçlarımı kurutup serbest bırakmıştım.
Odadan çıkıp giriş katındaki salona gittim. Salonun ortasındaki sehpahta izmaritlerle dolu bir kül tablası ve Emre'nin boş sigara paketinden başka bir şey yoktu.
Mutfak acaba nerede diye düşünürken merdivenlerden inem Emre'yi gördüm. Hemen Büyük mavi bir L koltuğun kenarına oturup onun gelmesini bekledim. Merdivenlerden inerken bir yandanda saçlarını düzeltiyordu. Solanun ortasında durup bana baktı.
"Öğle seni kaldıracaktım ama çok tatlı uyuyordun. İlacınıda içmedin ben yemekleri ısıtayım bari"
Yerimden doğrulup o mutfak sandığım yere giderken konuştum
"Sana yardım edebilirim"
O bana dönüp ifadesiz bir bakış attıktan sonra
"Mutfakta bana karışılmasını sevmem, bence sende gidip yarana kremini sür"
Dediğinde elim istemsiz bir şekilde sol gözümün üstündeki yaraya gitti. Ben bir şey diyemeden o çoktan mutfağa gitmişti. İlaçlarım neredeydi. Teyzemin benim için hazırladığı çantada yoktu.
Sormak için mutfağa Emre'nin yanına gitmeye karar verdim.
Kapıyı açtığımda kulaklıklarını takmış. Ocaktaki yemeği karıştırıyordu. Benim geldiğimi görmemişti. Mutfak çok büyüktü. Dolaplar onun tarzına uygundu. Yani siyah ve altın sarısıydı. Birden benim kapıda olduğumu fark edince bir kulaklığını çıkardı ve 'ne oldu' anlamında göz kırptı.
"İlaçlarım nerede biliyormusun?"
"Üçüncü katta.. Koridordaki banyoya koydum kremini. Hapların burada."
"Tamam sağol" deyip mutfaktan çıktım . Merdivenleri hızlı adımlarla çıkıp üçüncü kattaki banyoya attım kendimi.
Aynanın karşısında soluk yüzlü, ve alnında ufak bir yara olan kıza baktım. Dün akşamki gibi baş ağrım yoktu. Hemen kremi sürdüm.
Aşağı indiğimde Emre hâla mutfaktaydı. Koltuğa oturdum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Yabancı bir yerde yeni taşındığım biriyle birlikteydim. Aslında o benim sözlümdü ama...
Dün akşam olanlar ve sonra bana anlattıkları onu anlamak çok güçtü. Ne yapacağını kestiremiyordum. Farkında olmadan elimdeki alyansla oynadığımı farkettim.Emre'nin sesiyle irkildim.
"Mutfağa gel".Bir şey söylemeden içeri girdim. Emre masaya oturmuş. Bardağına meyve suyu koyuyordu. Oturmam için sandalyeyi işaret etti. Tabağımda karnıyarık, pilav ve patetes püresi vardı. Bir şey demeden yiyordu. Bende öyle yaptım yemeye başladım.
Allah'ım müthişti. Neden onun bu kadar başarılı olduğunu şimdi anlıyordum. İstemsiz olarak "Ellerine sağlık çok güzel" dedim. Tabi ağızım dolu olduğu için ses biraz boğuk çıkmıştı. Ama o bir şey demedi bir tepki falan göstermedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜMÜŞ (KARI-KOCA)
Roman d'amourNefretle başlayan bir evlilikten daha kötü ne olabilir. Ceren'in hikayside böyle başladı. Evlilikten daha kötü ne olabilirdi. İşte bütün cevap onların hikayesinde. Sigarasından bir duman alıp "GERDEK GECEMİZ BÖYLE OLSUN İSTEMEZDİM AMA BANA BAŞKA ÇAR...