2

14 1 0
                                    

Gözlerimi açtığımda son anda firen yapan arabayı gördüm. Nefesim kesilmişti adeta. Kalbimin ağızımda attığını hissettim. Olayın şokuyla hala mal gibi arabaya bakarken arabanın içinden 55-60 yaşlarında ki adam çıktı.

Hızlıca yanıma gelip baktı bana.

"İyi misin? Hastaneye gidelim mi?"

Sorularını yöneltti. İyi olduğumu yağmurla beraber aceleci olduğumu filan söyledim ama dalgınlığım yüzünden ölecektim nerdeyse. Adamın telaşını atmasını sağlamaya çalışıyordum ama adam benden daha çok telaşlıydı. Zaten o sırada arabaların sıkılmış korna sesleri kendini gösterdi. Adam cebinden kartını çıkartıp,

"Bir şey olursa ulaşabilirsin yavrum diyerek" arabasına binip gitti.

Ben de doğruca lokantaya yöneldim. Yemekten sonra Pek bir işim kalmadığı için ayaklarımı masama uzatıp kitap okudum. Çıkış saatim yaklaştığında da montumu giyip çıktım ofisimden.

Ufak bir kasabaydı taksi zar zor bulurdu ama bina tam merkezde olduğu için de en kötü 15-20 dakikaya gelirdi taksi. Taksi durağını arayıp çıktım 5:20 gibi kapıya zaten 5 dakika sonra da gelmişti taksi. Yağmur şiddetli olmasa da hala yavaş yavaş yağıyordu. Eve gidene kadar cama vuran yağmur damlalarını izledim.

Eve girdiğimde annem elimdeki paketleri görünce afalladı neyin nesi bunlar bakışlarını yöneltti. Kadın da haklı şaşırmakta. Bayram değil seyran değil. Elimdeki paketler ve omuzlarımı kaldırarak ,

"Naz'ın doğum günüymüş bu gün." dedim buruk bir sesle. Annem yanıma gelip sarıldı yanaklarımı öptü .

"Ben de kek yapmıştım çay da demleriz kutlarız Naz'ın doğum gününü" dedi. Gülümsedim paketleri odama bırakıp üstümü değiştirdim. Bağlı saçlarımı salıp geçtim mutfağa anemin yanına. Binada bana sürpriz bir doğum günü düzenlediklerinden bahsettim, o da bana yan apartmanda oturan Zehra teyzeyle pazara gittiklerinden.

Durduk yere derin bir nefes aldı gülümseyerek bana bakmaya başladı. Ne oldu bakışlarımı yönelttim. Şu sıralar artık eskiye oranla çok daha huzurluydu.

"Baban yaşıyor olsa seninle gurur duyardı" dedi. Gözlerim yanmaya başladı ama hissettirmedim anneme. Babamın konusu açıldığında hep içimde bir yerde ufak bir kırık oluşuyordu.

"Küçücük yaşta bilmediğin bir şehrin bilmediğin bir kasabasına geldin bilmediğin bir kimlikle. Sırf beni bırakmamak için küçükken hep istediğin meslek olan avukatlıktan vazgeçtin. Ama yine de mesleğini en iyi şekilde yerine getiriyorsun. Baban görebilseydi..." lafı kesildi, gözlerinden düşen damlaları elinin tersiyle silmeye çalışırken durdurdum onu. Ben sildim göz yaşlarını.

"Babam beni de seni de gittiği yerden görüyor anne ve senin her göz yaşında sana hep kızıyordur. Çünkü babam güçlü Güçlü bir Zeynep'e aşık olmuştu sulu göz bir Göksu ya değil Hem evet bir çok hayalim olmadı ama şu an mutluyum ve huzurluyum. Ben dert etmiyorum, sen de dert etme. "

Öptüm ellerini sımsıkı tuttum, güç verdim ona. Gözleri yaşlı da olsa tebessüm etti.

Annemin elinde tabancası vardı. Gözlerini kapatmış sessizce ağlıyordu. "Sen yoksan ben de yokum artık" diyordu. etrafıma baktım . Annemle babamın yatak odasındaydım. Olanları sadece izleyebiliyordum. Tepki veremiyordum. Tabancayı ilk bana doğru doğrulttu. Sana da bu kederi yaşatamam kuzum dedi. O anda başka bir silah sesi duydu. Koştum cama.

Babam evimizin bahçesinde benimle dans ediyordu. Annem de bizi izliyor etleri mangala yerleştiriyordu. Hepimiz huzurluyduk. Yanlarına inmek için kafamı çevirdiğimde babamın morg da gördüğüm yüzünü gördüm.

Güz GünüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin