Bölüm 1 *Kısım 2*

73 4 4
                                    

Hayatınız gözünüzün önünden geçmez, siz hayatınızı nasıl boş şeylerle kaybettiğinizi düşünürsünüz o anda.

Carry hayatı gözlerinin önünden akıp giderken ölümü tatmanın nasıl bir şey olduğunu merak etmiyordu artık. Bacakları tutmuyordu şimdi. Yere yavaşça yakınlaştı, bunun nasıl olduğunu bile anlayamadı. Elleriyle yüzünü kapattı ve göz yaşları aniden yanaklarından aşağı süzülmeye başladı.

“Lütfen, Staz lütfen." diyebildi sadece. Sesi kısılmıştı, zar zor duyuluyordu. O kadar çaresizdi ki tek yapabileceği yalvarmaktı. Yakarışlarını tekrarladı. Elinden geldiğince konuşmaya çalışıyordu. Göz yaşları bir sel olup gitse de Staz’ın yüzünde en ufak bir değişiklik sezememişti.

Staz ağır adımlarla ona yaklaştı ve kadının minik ellerini tuttu. Yanaklarına götürdü ve kırmızı büyük gözlerini kadına dikerek konuşmaya başladı.

“Seni üzmeyi istemiyorum, insan; ama bunu yapmak zorundayım. Merak etme, acıyı sana en güzel haliyle tattıracağım. Çok zevk alacaksın.” Bu sözleri üzerine Carry daha da korktuğunu hissetti. Aşık olduğu adam bir caniye dönüşmüştü gözleri önünde.

Staz onu birden omzuna aldı ve ayağa kalktı. Kadın hareket edemiyordu, bu ona çok garip geliyordu. Felç olmuş gibiydi. Sesi vücudunda boğuluyordu sanki, çığlık atmak istiyor ama boğazında öylesine ağır bir güç ve sıcaklık hissediyordu ki…

Uzun holde ilerlerlerken kadın ellerini çok az da olsa hareket ettirebildi ve duvarlara tutunmaya çalıştı; ama elleri sadece duvarların üzerinden kayıyordu. Gözleri yarı kapalıydı ve bilincinin sürekli gittiğini hissediyordu. Ne olmuştu birdenbire? Staz’ın ona ne yaptığını anlayamıyordu.

 Kadının yatak odasına geldiklerinde Staz onu yavaşça yatağın üzerine indirdi. Kadını boylu boyunca yatağa yatırdı ve ayakkabılarını çıkardı. Kadın bir put gibiydi, kolları vücudunun yanlarından tam olarak yapıştırılmıştı sanki. Düzgün bacakları da bir bütün halinde yatağın ucuna kadar uzanmıştı.

Carry hala yarı baygındı, gözyaşları şakaklarından süzülüyor; ancak ses çıkaramıyor, hareket edemiyordu. Staz kadının üzerindeki kırmızı elbiseyi yırtarcasına çıkarı ve kadın çırılçıplak kalana dek soydu. Ardından kadının üzerine çıktı ve boynuna tatlı bir öpücük kondurdu. Carry kulağında sıcak ve hırıltılı bir nefes hissetti, vahşi bir hayvanınkine benziyordu. Ölüm meleği konuşmaya başladığında kadın için artık her şey bitmişti.

“Seni kendi ruhlarıma almak için kutsuyorum. Ruhun her zaman benim ağacımda özgür olsun ve bana tapsın. Bilsin ki ona bir gün hakkettiği değer benim tarafımdan verilecektir.”

  ***

Olay yerine geldiklerinde bu ayki kaçıncı kadın olduğunu sorgulamaktan nefret etti genç polis. Artık bu genç ve hayat dolu bedenleri her tarafı kesik içinde ve göz yuvalarının içi boşken görmek istemiyordu. Gerekli insanlara detay soru sorduktan sonra kurbanı görmek için yatak odasına doğru  ilerledi. İçeri girdiğinde odada keskin bir kan kokusu vardı, o tanıdık metalimsi koku. Yatakta bulunan dehşet verici manzara ona tanıdık geliyordu artık;  öyle olmamasını için her şeyini verebilecek durumdaydı.

1.70 boylarındaki sarışın kadın boylu boyunca yatakta uzanıyordu. Gözleri yoktu, her zamanki gibi, içleri simsiyah bir oyuktu sadece. Dudaklarının kenarı acıdan ve bağırmaktan yırtılmıştı belli ki. Boyun çevresi kesiklerle doluydu, tıpkı vücudunun diğer kısımları gibi. Ellerindeki parmakların hepsi kırılmıştı ve mosmordu. Ayak bileği ve el bileği de.

Diğer cinayetlerden farklı olan tek şey, duvara kan ile yazılan yazıydı. Aslında her cinayette bu tarz yazılar oluyordu ama her seferinde ne yazdığı değişiyordu katilin.

Mavi Karanlığın ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin