Bayramınız mübarek olsun :D Evet arkadaşlar, bu yıl biz yazarlar Teog'a gireceğiz. Yani kitabı askıya alıyoruz. Ama arada sizi şaşırtabiliriz.Savaş'tan
Kendimi silkeledim. Ne olduğunu idrak etmeliydim. Gerçekten ne oluyor? Biri bana anlatabilir mi? Şöyle bir etrafa baktığımda kollarımda baygın bir Rüya görmeyi beklemiyordum. Olanları hatırladığımda ne yapmam gerektiğini çözmeye çalıştım. Aptal kafam çalışmayacak zamanı bulmuştu. 'Kime ulaşabilirim?' diye düşünmeye başladığımda Yağız Abi geldi aklıma. Hass... Yağız Abi'nin bende numarası yok. Rüya'nın telefonu. Mutlaka onda vardır. Rüya'nın çantasını karıştırmaya başladım.
Anahtar, geç. Çikolata, geç de bir kız niye çantasında çikolata taşır ki? Neyse. Ruj, geç. Rimel, geç. Maskara, geç. Pudra, geç. Eyeliner, geç. Göz kalemi, geç. Bir kızın çantası nasıl dolar anlamış oldum. Ne gerek var ki bu kadar malzemeye?... Telefon yok kafayı yiyeceğim. Çantayı karıştırmaya devam ettim. Elime son olarak bir yumuşak bir sert şey çarptı. İlk olarak yumuşak olanı çıkarttım. Turuncu poşedin içinde bir şey var. Sanırım 'ped' deniyordu. Neyse. Sert şeyi çıkarabildiğimde zaferle gülümsedim. Telefonun açma- kapatma düğmesine basmamla ekran kilidini gördüm. Lanet telefon! Lanet ekran kilidi! Kendi telefonumu çıkarıp abim olacak insan müsvettesini aradım. Yağız Abi'nin yanında değilmiş. Çok önemli olduğunu ve hemen numarasını mesajla yollamasını emrettim. Müsvette yalnızca 'Tamam' dedi.
Bu arada Rüya'yı arabamın arka koltuğuna yatırdım. Hıyar abim numarayı hâlâ atmamıştı. Gereksize tekrar çağrı bıraktım ama beyefendi kız becermekten telefonuna bakamıyor. Rüya'nın çantasından ses gelmeye başladı. Telefonu çalıyormuş. Ekrana bakttım: 'Mavi Boncuk arıyor...' telefonu hemen açtım. Bir kız çene çalıyordu:
* Rüya neler oldu inanamayacaksın.
- Suss!! Ve beni dinle! Hemen Yağız Abi'yi arıyorsun ve Rüya'nın telefonunu aramasını söylüyorsun! Hemen!!
Diyerek, pardon GÜRLEYEREK telefonu kızın suratına kapatarak itiraz etmesine izin vermedim. Aradan 5 dakika ya geçti ya geçmedi ekranda yazı beliriverdi: 'Kas Yığınım arıyor...'
Bu kim diye düşünecektim ki telefonu açıp öğrenmek daha mantıklı geldi.
# Sen kimsin lan?!!
Diye bağırdı telefonun diğee ucundaki ses.
- Asıl sen kimsin?!!
Diye bağırdım ben de.
#Kardeşimden ne istiyorsun lan?! Gel derdini benle hallet!!
Der demez benim jeton düştü.
- Yağız Abi, benim Savaş.
# Nerdesiniz, noldu?
- Rüya baygınlık geçirdi ve nerde olduğumuzu bilmiyorum.
#Tarif et bulunduğun yeri, çabuk!
Bunu bağırarak söylemişti ve sesi endişeli çıkıyordu. Tarif etmeye başladım.
- Bir uçurum kenarı. Bağırırken 'Benim sinir kaynağım burası. Sinirimin doğum yeri, sizin ölüm yeriniz.' diye bahsetmişti bu uçurumdan.
# Tamam, biliyorum orayı. Ambulans gönderiyorum. Sen de Rüya'ya astım ilacını solunumuna katılacak şekilde ver. Torpidoda mutlaka vardır. Çabuk ol!
Son cumleyi ses tonunu yükselterek söylemişti.
-Tamam.
Diyerek konuşmayı sonlandırdım. Direk Rüya'nın arabasın yöneldim. Torpido gözünü açtığımda karşımda astım solunum ilacı karşımdaydı. Vakit kayetmeden soluğu arabamın arka koltuklarında aldım. Nefesini zorlukla verebildiğinde ilacı ağız yoluyla verdim. Biraz lahatlamış görünüyordu ancak hala baygındı.
- Hadi Rüya, aç gözlerini.
Resmen şehir dışındaydık. Ambulans kim bilir ne zaman gelecekti. Arabanın ön koltuğuna yerleşip bastım gaza. Geldiğim yollardan geri dönecektim artık. En kısa zamanda hastaneye yetiştirilmeliydi belli ki. Tek elimle direksiyonu tutarken diğer elimle navigasyonu çalıştırdım. İnternet bağlantısıyla konumumuzu ortalama buldu. En yakın hastane bu hızla ortalama 10 dakikaydı.
- Dayan Rüya!!
Dayanmalıydı. Hastaneye doğru sürerken hızımı daha da arttırdım. 7 dakikanın sonunda hastaneye varabilmiştim. Rüya'yı hemen kucağıma alarak arabadan çıkarttım. Bir yandan da bağırdım.
- Sedye getirin!! Çabuk! Acil hasta var!!
Nihayet birilerinin dikkatini çekebilmiştim. Ama bunların magazinci çıkması ayrı bir dertti. Ama şuan hiç ilgimi onlara veremem. Kucağımdaki Rüya'yla birlikte mümkün olduğu kadar koşarak hastaye girdim. Kuş gibi hafifti. Bir hemşirenin sedeye getirmesiyle Rüya'yı sedyeye yatırdım.
* Beyefendi hastanın nesi olduğunu biliyor musunuz?
Diyen hemşireye:
- Sanırım astım krizi geçirdi. Gelirken ilacını verdim.
Diyebildim. Peşimden gelen güvenliği sonradan farkedebildim.
#Beyefendi arabanızı öylece bırakamazsınız.
Dediğinde bağırarak cevap verdim.
- Araba umrumda mı?!
Ardından cevap beklemeden sedyenin peşinden koştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ODUN ÜNİVERSİTELİM !! {Askıda}
ChickLitYerde öylece oturmuş dağınık bir haldeydim. Karşımda yüzünü görmekten bıktığım Savaş denen çocuk duruyordu. İçimden '' Tam bir odun. '' diye geçiriyordum.İnsan bir yardım eder hem önüne baksa şu anda yerde yerde olmazdım diye düşünürken konuşmaya ba...