1

12 0 0
                                    

Yeter artık, diyordu Rıza'nın annesi.

Dinle beni, ölmeyeceksin tamam mı?

Fakat hayata karşı bir beklentisi olmayan Rıza, tüm bu sözlere rağmen iyiden iyiye bağırıp çağırıyordu. Daha fazla umut bağlamayan Rıza tüm bu yaşamına rağmen hayattan zevk alamıyordu. Neler yapmamıştı ki...

Yine böyle bir gün evden çıktı ve kendini yollara bıraktı. Nereye gittiğinin bir önemi yoktu, yoksa olmalı mıydı? Ne de olsa bir şey değiştirmeyecekti. O bir kere aklına koymuştu, hayatına son verecekti. Önüne boydan boya uzanan bir ucuzluk pazarı çıktı, epey kalabalıktı. Yer yer insanlar, özellikle de bayanlar incik boncuk tarzı takılara bakıyordu. Mavi bir safire benzeyen taştan kırmızı yakuta benzeyen bir taşa, gümüşe benzer kolyeden zümrütü andıran bir yüzüğe ve daha neler neler... Hemen sola döndü ve ilerledi. Yanında çok güzel kabarık sarı saçları olan son derece bakımlı ve alımlı bir bayan geçiyordu. Rıza bu bayana göz ucuyla baktı ve kalbinin küt küt diye attığını tüm bedeninde hissediyordu. Yoksa onu tekrar hayata bağlayacak olan güzel bir bayan mıydı? Sağından geçmekte olan bayan Rıza'ya bakındı ve gözlerini tekrar önüne çevirerek çantasından çıkardığı güneş gözlüğünü gözlerine götürdü. Rıza arkasından bakıyordu ama kadın önüne bakınıp yürümeye devam ediyordu. Bir kez daha yıkılmış olan Rıza kendini yine yollara verdi.

Biraz ötede bir sokak kedisi gördü. Çok güzel siyahlı beyazlı tüyleri vardı. Rıza'ya baktıktan sonra hemen gözden kayboldu. Rıza yine kendini derin düşüncelere vermişti, geçmişini düşünüyordu. Öğrencilik hali aklına geldi. Ne kadar da haylazdı, öğretmeninden sürekli dayak yerdi. Dersleri ise çok iyiydi. Okulun 21.'si olmuştu. Liseyi ise harika bir lisede okumuştu. Dört yılını parlak zekasıyla en üstte tutmayı becermişti. Üniversite olarak ise Anadolu'nun bilindik tıp fakültelerinden birini kazanan Rıza ilk iki sene boyunca derslerini üstün başarıyla sürdürmüş ve sonraki senelerinde takıldığı Meltem'e karşı başka duygular beslemeye başlamıştı. Araları her zaman iyiydi ve daha da iyi olacaktı. Birlikte öğrenci evinde yemek yapmaktan, baş başa gün batımını izlemeye kadar tüm güzellikleri paylaşmışlardı.

Bir gün Meltem eve biraz sıkkın gelmişti. Neyin var sevgilim, diyen Rıza'ya sadece mutsuz gözlerle bakan Meltem hüngür hüngür almaya başladı. Meğerse gönlünü başka bir erkeğe kaptıran Meltem tüm gizlediklerini Rıza'ya açıkladı. Rıza o gün hayal kırıklığına uğradı. Ne ailesi ne de okuduğu okulun bir önemi vardı. Halbuki gelecekleri için harika planları vardı. Birlikte miami sahillerinde küçük bir yazlık sahibi olmayı ve serin kumsalda sarmaş dolaş el ele, göz göze gelip küçük bir ateşin çevresinde ona hayattaki başına gelen en harika şey olduğunu söyleyecekti. Tabi tüm bunlar sadece hayalden ibaretti. Meltem'e gönlünü kaptırdığı kişinin kim olduğunu sordu. Meltem ise onların ders hocaları olan Prof. Dr. Mert Akkuş ile beş-altı aydır ilişkilerinin olduğunu söyledi. Bu ilişki hocaları Mert'in bir ders çıkışı Meltem'e dersinden aldığı yüksek not karşılığı bir yemek ısmarlama teklifini sunmasıyla olmuştu. O günün akşamı Mert her şeyi itiraf etmiş ve Meltem ani bir hareketle masadan kalmış. Bir kaç gün hiç görüşmeyen Meltem bu olanları Rıza'ya belli etmeden hayatına devam etmişti.

Yine bir gün ders çıkışı hocaları Selin Hanım Meltem'i yanına çağırtmıştı. Apar topar hocasının odasına gelen Meltem kapalı olan kapıyı iki kez tıkladıktan sonra içeri girdi ve karşısındaki masanın boş olduğunu görünce biraz rahatladı. İçeri girip kapıyı arkasından kapattıktan sonra rahat adımlarla önündeki boş koltuklardan birine oturdu. Yüzü koşmanın etkisiyle damlacıklar halinde ter olmuştu. Üzerinde mavi ve kısa kollu çizgili bir gömlek, altındaysa uzun ve beyaz bir pantolon vardı. Bir kaç dakika sonra kapı açıldı ve sert bir hareketle içeri Mert girdi. Meltem'e doğru yürüyen Mert, Meltem'e bir tokat attı. Demek benim yerime o zavallıyla berabersin. O gece beni rezil ettin. Seni gerçekten seviyorum niçin anlamıyorsun?, dedi Mert. Meltem ise onun Rıza'ya aşık olduğunu söyledi. Mert ise Meltem'i tek bir hareketiyle ayağa kaldırdı ve pencereye sürükledi. Meltem yüzünü kaldırıp pencereden dışarı baktı ve dışarıdaki binaların her birinde resim olduğunu gördü. O resimler sanki bir bütünün parçaları gibi duruyordu. Bunları gösteren Mert iki dakika içerisinde kendi odasına çıkmasını söyledi ve Meltem'in kolunu bıraktı. Gitmeden önce de odasının anahtarını bıraktı. Üzerindeki anahtarlıkta ise çok şık süslemeleri olan bir kalp bulunuyordu. İçinde ise Benim olan her şey artık senindir, yazıyordu.

Meltem istemeyerek de olsa Mert'in odasının yolunu tutmuştu. Kapı önünde bir not vardı ve notta: Sadece sahibimin araması içindir, lütfen girer girmez ara, yazıp arkasında bir dahili numara yazıyordu. Meltem anahtarı deliğine soktu ve içeri girince gözlerine inanamadı. Oda oda değiş bir aşk yuvasıydı sanki. Yerler gül yaprakları ile doluydu. Oda çok hoş kokuyordu. İçeri girer girmez kısık seste romantik bir şarkı eşlik ediyordu. Masanın üstünde küçük ama şık kalp şeklinde çikolatalı yaş pasta üzerindeki notta da Ruhum senindir yazıyordu. Pastanın yanındaki dect telefonu eline alan Meltem nottaki numarayı aradı. Gördükleri çok hoşuna gitmişti. Numarayı açan kişi 1 dakika sonra kapı önüne çıkar mısınız Meltem Hanım, dedikten sonra telefon kapandı. Meltem saniyeleri sayıyordu. Sonunda kapı önüne çıktı ve karşısındaki manzarayı görünce tamamen şok oldu. Koridor boydan boya kırmızı halı ile kaplanmış. Üstünde yine gül yaprakları ve aynı koku, duvarlarda ise süsler asılmıştı. Tam koridorun ortasında Benim için penceremden bakar mısın?, yazan bir pankart vardı. Arkasına dönüp yine Mert'in odasına girdi. Pencereden dışarı baktı ve tüm o anlamsız resimlerin aslında kendi resminin parçaları olduğunu gördü. On saniye sonra Mert'in telefonu çaldı. Kararsız kalan Meltem telefonu açtı. Telefondaki Mert'ti.

Penceremden her çıktığımda seni görüyorum, benim tek manzaram senin güzelliğin.

Lütfen bana bir şans ver. Eğer teklimi kabul edersen çekmecenin gözündeki paket senindir.

Seni seviyorum.

Meltem çekmeceyi açtı içinde küçük hediye paketi vardı. Paketi açtı ve bir kafesi kafesin içinde de bir kalp vardı. Notta Yüreğim Sende. Onu açmakta kilitli tutmakta senin elinde. Kafesin kilidi de sende anahtarı da...

Rıza daha fazla duymak istemiyordu. Hemen ayağa kalktı ve kapıya yumruk attı. Zamanla okulunu bıraktı, kendini alkole verdi. Artık hayattan zevk alamıyordu. Hayattan yediği en büyük kazık sevdiği kadının onu aldatmasıydı. Peki bu basit bir depresyon muydu? Kesinlikle hayır.

Tüm bu olanlardan sonra her şey bir biri ile bağlantılıydı sanki. Önce babası vefat etti. Sonra iş bulamadı. Ne de olsa tıp fakültesinin beşinci sınıfında okulu bırakmıştı. Elinde bir mesleği yoktu. Annesi ise kocası öldüğünden ona maaş bağlanmıştı ama o da ikisine yetmiyordu. İlk başlarda iş bulmak amacıyla ilanlara bakındı ancak hiç bir mesleği kendine uygun göremiyordu. Sonra babasından kalan mirasın büyük bir kısmını alkole yatırdı. Evde gürültü patırtı eksik olmadı. Annesi ile sürekli tartışıyordu. Zaman içerisinde kendini bile tanımaz hale gelmişti. Kendi odasına kimseyi sokmuyordu. Odasına ışık girmemesi için ders notlarını camlara yapıştırdı. yeterli olmadığını görünce eski fotoğraflarını yapıştırdı. Bir tek ışık huzmesi kalmamıştı. Sürekli içiyor sürekli ağlıyordu. Kendisini asmayı düşündü canına kıyamadı. Sonra yine bir gün evden dışarı çıktı ve uzun bir ucuzluk pazarı gördü. Bir çok bayan alışveriş yapıyordu, yolunu değiştirdi ve güzel bir bayan ise yanından geçti ve gözlüğünü taktı ilerledi, gitti. Sonra derin daldı.

Kendine getiren bir yabancının sesi oldu. Güneşli bir günde güneş gözlüğü ve footer şapka takan bıyıklı, yazlık gömlek ve uzun pantolon giymiş bir adam yanında belirdi. Bu kadar haksızlık etme kendine, nedir bu halin konuş benimle, dedi adam. Rıza başta konuşmak istemedi ancak adamın tipi, tipik bir turiste benziyordu. Zarar gelmeyeceğini düşündü. Yinede konuşmak istemedi. Yüzünü çevirdi ve elinde sigarasına baktı. Sonra adam Ne istersen bende mevcut, hele bir anlar derdini, dedi. Rıza ise istemeyerek de olsa anlatmaya başladı. Zaten her şey işte böyle başladı.

Rızanın bu adamla tanışması hayatına yeni bir sayfa açmasını sağladı. Hayattan beklentisi olmayan bir adamın artık bir beklentisi vardı. O da kendisine verilen görevleri yerine getirmekti. Kaşılığında ise istediği her şeye sahip olabilecekti.


GörevBazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin