Gördüğüm zaman nefret etmediğim bir insanın varlığını bir annemde bildim ben... Korkmalı mıyım senden ya da kendimden?
Baekhyun, bütün ısrarlarına rağmen marketten aldığı rameni ödemiş oğlanın yemek yemesini izledi. Chanyeol, teklifini kabul etmişti ama tek bir şartı vardı: Ramen satan bir yere gitmek. Yani Chanyeol aslında rameninden vazgeçmiyordu, daha iyisini Baekhyun'a ısmarlatıyordu ve kısa oğlan bunu dert etmedi, hem de hiç... Gerçekten... Kutu rameni istiyordu ve onu almıştı ki kusursuzluklarla bezenmiş hayatındaki yegâne mühim konu buydu.
Chanyeol, kısa oğlana arada meraklı bakışlar atarken köri soslu tavuklu ramenini yiyordu. Anlaşılan o ki, gerçekten de her güne gerçekten de onu yiyerek başlıyordu.
"Hiç bıkmıyor musun?" diye sordu Baekhyun karşısındaki oğlanın iştahıyla dehşete düşmüş bir halde.
Chanyeol başını iki yana salladı. "Çok severim ben."
Baekhyun elindeki kutuya baktı, kendisi sevmezdi bile ama bunun için ne kadar da uğraşmıştı. İç çekti, elini kaldırmak suretiyle restorandaki garsonlardan birini çağırdı, canı et istiyordu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Hayaletlere inanır mısın Baekhyun?" Chanyeol'un sorusu sessiz yemek sofralarında yankılanınca Baekhyun yemeğinden kafasını kaldırdı soran gözlerle. "Efendim?"
"Hayaletler... inanır mısın onların varlığına?" Chanyeol inatçı bir çocuk edasıyla tekrar etti sorusunu. Baekhyun ona yürek ısıtan bir gülümseme verince çatılmış kaşlarını gevşetti.
"Bilemiyorum... Hiç görmedim ve gerçek olsalar görürdüm diye düşünüyorum." Baekhyun parmağını çenesine değdirerek düşündü ve yanıtladı. Dudaklarını yalayarak yemeğine geri döndü.
Chanyeol hafifçe somurtmuştu. "Hayalet olsam... sadece sevdiklerime görünürdüm. Hiç sevdiğin biri öldü mü Baekhyun?"
Baekhyun, boğazında bir yumru hissetti. Hayır, hiç ölmemişti ama neden kalbi bunun aksini iddia edercesine acıyordu. "Neyse ki hayır Chanyeol."dedi kalbine bir anlam vermeye çalışarak. Sevdiklerini kaybetme düşüncesi miydi onu bu kadar etkileyen yoksa bir uyarı mıydı bu?
"Peki sen?"
"A-aslında..." Chanyeol yemeğinden arta kalanlarla oynamaya başlamıştı. Çubuklarla karıştırıyordu kâseyi.
"Anlatmak istemiyorsan sorun değil," Sesinin bu kadar yumuşak ve anlayış dolu çıkması Baekhyun'u da şaşırtmıştı ama Chanyeol o kadar savunmasız ve depresif görünüyordu ki onu zorlamak sınırlarını aşmak anlamına gelebilirdi, onu kırmaksa Baekhyun'un isteyeceği en son şeylerdendi.
"Aslında annemi geçen ay kaybettim... Beni görmeye gelir mi diye merak ediyordum..." Chanyeol gözlerini önündeki kâseden ayırmayı kati bir şekilde reddediyordu sanki. "Ama haklısın, hayaletler gerçek değil..."
Baekhyun düşündü, bunu dileyebilir miydi? Olmayan bir şeyi nasıl gerçek hale getirebilirdi ki? Hiç denememişti. Baekhyun, gücünün sınırlarını hiç test etme isteği yahut ihtiyacı duymamıştı. İnsanlara telkinlerde bulunabiliyordu ve bazı şeyleri rastgetirebiliyordu ama hayaletler? Bu biraz fazla zorlama olmaz mıydı?
"Yani, çocuk değilim tabi ki!" dedi Chanyeol sonunda başını kaldırarak. "İnsanlar ölür, bunu kabullenebilecek durumdayım, sadece... Bana söylemek istediği şeyler var mıydı merak ediyorum... Ben ona her şeyimi anlatırdım ve o beni çok bölmezdi... Onu yeterince dinleyemedim. Ben hep ağızdım, hiç kulak olamadım annem için." Morali bozuk gibiydi. Baekhyun, dileğini bulmuştu. Chanyeol'un annesinin ona son sözlerini iletebilmesini diledi tüm içtenliğiyle.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unanswered Wishes
FanfictionBir tek onun hakkındaki dilekleri gerçekleşmezken bütün dileklerinin merkezinde o vardı.