Hiç Kimsenin

56 9 2
                                    

Multide Can ve Alp var. Onları bu bölümde tanıyacaksınız.

*Gözlerinin içine bakıp

"Tanıyo muyum lan ben seni. Gözüm bir yerden ıssırıyo ama..."*

Çocuk hala yakama yapışmış durumda konuşuyordu ama ben ne ona bakıyordum nede dinliyordum. Aklıma yine Oğuz geldi. Onun gözleri sırıtması ama şuan en çok da beni koruyuşu geldi. Ben onunla mutluydum ama o beni bırakıp gitmişti. Hemde hiçbirşey söylemeden. Sadece arkaşını göndermişti yanıma gittiğini bilmem ve merak etmemem için. Ne düşünceli amaa. Bunları düşünmem beni iyice sinirlendirdi. Sıkılmıştım şuan bulunduğum durumdan. Yakamı tutan şahsın şeyine tekmeyi attım. İki büklüm olduğunda da dirseğimi sırtına geçirdim. yere düştüğünde eğilip saçından kaldırdım. Ve dedim ki

"Ne nedenle olursa olsun bir daha ben kitap okurken bana bulaşırsan sonucuna ben karışmam. Heleki lan o benim en sevdiğim kitaptı."

Bir baktım bütün kantin flim izler gibi izliyor. Onlara da dönüp

"Duydunuz mu lan kitap okurken bana bulaşanın sonu iyi olmaz."

dedim çantamı da alıp sınıfa çıktım. Sırama geçtim ve kafamı gömdüm. Uykum geldi ya. bir süre sonra ders zili çaldı. Hoca içeri girdi, hocadan 5 6 dk sonra nöbetçi öğrenci geldi. Ve tatatatam müdür beni çağırıyor. Çok şaşırdım çooook. Müdürün odasına yol aldım. Kapıyı tıklatıp içeri girdim. Karşımda gene o çocuk. Sıktı ama bu çocuk yaaa.

"Ooo Sude hanım ne zamandır görünmüyodun buralarda. Bitti kavgaların sanmıştım bende."

Ama hoca bana haksızlık yapıyodu bayaa be. Ben Sudeyim haksızlıklara gelemem aga.

" Hocam ama sizin yaptığınız da haksızlık. Hiç bana nolduğunu sormadan hep bi Sude suçlu, her dayağı yiyen mağdur olmuyor hocam. Bu koca cüsseli savunmasız-artık lakabı bu ;)- arkadaş ben herzamanki gibi kantinde oturmuş bir elimde çikilotalı -ay çikilota sjsjsj- sütüm diğer elimde en sevdiğim romanımla duruyordum. Sonra bu koca cüsseli savunmasız arkadaş birden yakalarımdan tutup beni havaya kaldırdı. Hemde kitabım yere düştü hocaam."

diye ağlamaklı bir sesle konuştum. Ve tabiki sonuç ben sınıfa o koca cüsseli savunmasız arkadaş disipline. Okulun geriye kalanı normal geçti. Her zamanki gibi yattım. Müzik dinledim. Çikilotalı süt içtim. Okuldan çıkıp işe gittim. En sevdiğim yer. Bugünkü öğrencilerim benim küçük hayranların oluyor. Çok tatlılar ya . Alp ve Can. İkiside birbirinden beni kıskankıyor. Doğrusu bu durum hoşuma gidiyor. Spor salonuna havalı bir giriş yapim derken üstüme iki yaramaz atladı. Ve Sude'nin hazin sonu ; yer. Gülüşerek ayağa kalktığımızda herkes bizi izliyordu. Bazılarının yüzünde hafif bir tebessüm, bazılarında normal gülüş, bir ayıda ise anırma. Töbe ya bak sinirlendim. Kalkıp çocuğun üstüne yürüdüm.

" Hayırdır birader bir sorun mu var?"

dedim çünkü buradakiler herkesin kendinden küçük olduğunu felan sanıyorlar.

" Oha! Deminki çocuklarla oynayan kıza naptın saniyeler içinde ?"

diyip şaşkın şaşkın yüzüme baktı. Aptal lan bu.

"Ay tamam, sorun yok aptalmışsın sen. Neyse görüşmemek üzere."

dedim ve seri adımlarla çocukların yanına gittim.

"Hadi benim kahramanlarım hazırlansında çalışalım onlarla."

dediğimde ikiside heyecanla hazırlanmaya gittiler. Bende soyunma odasına gittim. Odaya doğru giderken takip edildiğimi hissettim. Arkamı dönüp beni takip edeni duvara yapıştırdım. O sırada çocuktan

"Ooo sertmişsinde bakıyorum."

dedi. Ah yine o aptal çocuk. Ne derdi vardı benimle anlamıyorum ki. Doğru ya ben çocuğun üstüne yürüdüm. Salak kafam ne ugraşıyorsun yapışkanla. Dayanamayıp sordum.

"Ne istiyorsun yahuu."

dedim ve benim böyle dememle gülmeye başladı.

S-Ne gülüyon be.
B(Bilinmeyen Boy)-Senin tatlılığına atarlı güzelim
S-Atarlı güzel ne be olum yumruk manyağı yaparım lan seni.
B- Şiii sakin ya bişe yapacak değilim.
S- Zaten yapaman olum.
B- Sakin ol sakin. Sadece arkadaş olmak istiyorum.
S- O zaman kesin uza bay ba görüşmemek üzere.

diyip soyunma odasına girdim.

Böyleydim işte korkuyordum. Ben kaybetmeye mahkum biriydim. Değil mi öyle olmasa niye etrafımdaki herkes gitsin ki. Ailem, sevgilim, arkadaşlarım , kardeşlerim. Hepsi beni yalnız bırakmıştı bu zor hayatta. Ben kötü biriydim. Bunu anlamıştım yoksa neden hiç kimsem kalmadı. Neden herkes gitti. Neden ya neden. Ben iyi bir evlat olamadım mı? İyi bir sevgili? İyi bir arkadaş ? Hiç mi hiç mi iyi olamadım? Hiç mi eğlenemedik birlikte? Oysaki ben eğlendiğimiz sanmıştım. Ben mutluydum onlarla. Onlarda öyle gözüküyordu. Ailemi anlıyorum kimsenin elinden gelen bişe değil. Peki ya Oğuz o neden bıraktı? Onuda geçtim. Arkadaşlarım kardeşlerim. Bunlar arasında en çok koyan Yılmaz oldu zaten. Söz vermiştik birbirimize ne olursa olsun bırakmayacaktık kardeşimizi ortada. Şimdi ortada ne ben kaldım nede kardeşlik. Bu düşünceleri her zamanki gibi içime itip hazirlandim.

Kahramnlarımın yanına gidiyordum. Gittim ve

"Kahramanlarımm"

diye bağırdım. İkiside koşarak geldiler. Ders bittikten sonra hazırlanıp evin yolunu tuttum. Giderken arkadan

"Hocam hocam Sude hocam bise sorabilir miyim? "

diyen bir aptal belirdi.

"Ne var ya ne arkadaş felan olmak istemiyorum ben anla. Ne senle nede başka herhangi biriyle arkadaş olmak istemiyorum tamam mı?"

dedim şaşkınca yüzüme bakıp

" Hiç mi arkadaşın yok."

dedi. Bende iyice sinirlenip

" Arkadaşa felan ihtiyacım yokk benim."

diye bağırıp koşmaya basladim. Sahile kadar koştum. Göz yaşlarımı tutamıyordum artık. Yağmur yağmaya başlamıştı. Oda benimle birlikte ağlıyordu. Islak bir banka oturup ağlamaya devam ettim. Kimsenin ne düşündüğü umrumda değildi. Düşündüm şuradan atsam kendimi sulara kimin umrunda olacak ki.

HİÇ KİMSENİN

dedi içimden bir yerlerden ses. Hiç kimsenin. Haklıydı kimsenin umrunda olmicaktı, hiç kimsenin. Kenara yaklaştım, yaklaştım, yaklaştım ve serin sulara atmak için kendimi bıraktım.

Lütfen vote ve yorumda yapar mısınız?

Yüzünü MıncırdığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin