Bölüm 2

83 10 4
                                    

"İnsanlar korunası şeyler elde ettikçe güçlenirler."

Gözlerini açmadan anlamıştı nerede olduğunu burnuna gelen dezenfektan kokusundan. Hastane yatağında uzanıyordu. Annesi refakatçi koltuğuna oturmuş onu izliyordu. Kapı tarafında ki yatakta Kyuri'nin yattığını fark etti. Yanına gitmek için doğrulmak istedi ama annesi ona engel oldu. Dinlenmesi gerektiğini söyleyip tekrar yatırdı yatağına. Kızının kendine geldiğini çıkıp çıkamayacaklarını öğrenmek için doktorla konuşmaya gitti. O gidene kadar uyuyor taklidi yaptı. Kapı sesinden sonra gözlerini açıp Kyuri'nin yatağına baktı ama orada değildi. Sağ omzu karıncalanmaya başladı. Ne kadar zamandır üzerine yatıyordu? Sol tarafa doğru çevirdi bedenin ve aniden Kyuri ile burun buruna geldi. Bir anlığına dona kaldı. Yanakları kızarmıştı utancından. Sonra hızla kafasını geri çekip ürkek gözlerle ona bakmaya başladı. Hayatını kurtarmıştı. Teşekkür etmeli miydi? Ondan önce Kyuri lafa girdi ve nasıl hissettiğini sordu. İyi olduğunu söyleyip teşekkür etti ve bir süre sohbet ettiler. En sonunda başka bir insanla rahat rahat konuşabiliyordu. Her güzel giden şey gibi bunun da bir sonu vardı. Annesi doktordan ona acı çektirecek yasakları öğrenip gelmişti. Eve dönüyorlardı. O ise kalmak istiyordu. Annesi kolundan çekiştirirken odanın kapısından "Yarın okulda görüşürüz!" diye bağırdı. Kyuri gülümsedi ve evine dönmek için hazırlanmaya başladı.

Tüm gece onlarca hayal kurdu Kyuri hakkında. İleride olabilecek her şeyi planlıyordu kafasında. Utanç ve merak yerini yavaştan sevgiye bırakıyordu. Bu kadar çok rastlantı normal miydi? Geldiği günden beri aralarında garip bir bağ vardı sanki. Daha bir gün olmuştu gerçi ama yağmurda yürüdükleri o sessiz anlarda bile varlığı ısıtıyordu içini. Megami duygularına yenik düşüyordu yavaştan. Aklında tek bir soru vardı. Acaba Kyuri neler hissediyordu onun hakkında? Ertesi günü beklemeye karar verdi. Daha yeni bulmuşken onu acele etmeye ne gerek vardı?

Ertesi gün tam vaktinde kahvaltı sofrasındaydı. Saçlarını özenle taramıştı. Parfüm dahi sıkmıştı üzerine. Annesi şaşkınlığını gizleyemedi ve çayları doldururken "Bugün sana ne oldu böyle?" diye sordu. Megami'nin cevabı kesin ve bir o kadar da kaçamak bir cevaptı. "Bundan sonra böyle." Çayını tam anlamıyla bitirdi. Annesine hoşça kal öpücüğünü verdi ve çantasını alıp yola çıktı heyecanla. Kyuri'yi görmek için sabırsızlanıyordu.

Okula vardığında herkes geçen gece ki olayı soruyordu ona. Öğretmenleri bile endişelenmişti. Ders ziline kadar umutla bekledi ama Kyuri gelmedi. Acaba bir şey mi olmuştu dün gece yüzünden? Sadece geç kalmıştır diyerek geçiştirdi kötü hislerini ve beklemeye devam etti. Ama Kyuri bütün gün okula gelmedi. Son zil ile beraber okul boşaldı. Megami ona bakmak için evine gitmeyi düşündü ama evinin nerede olduğunu bilmiyordu. Keşke dün gece telefonunu alsaydı hastanede. Çantasını toparlayıp okuldan dışarı çıktı. Yine kapıdan dışarı adımını atar atmaz yağmur başladı. Ne kadar da şanslıydı ama! Öfkeyle söylenirken kapının önünde Kyuri'nin dışarıda şemsiye ile beklediğini gördü. Hemen yanına koştu.

-Tüm gün neredeydin Kyuri?
-Son dakika işleri özür dilerim. Yağmuru unutacağını tahmin etmiştim.
-Ve sende bunu fırsata çevirdin ha? Akıllıca. O halde beni eve bırakırsan seni affedebilirim.
-Anlaştık.

Sohbet ederek yürüyorlardı bu defa yağmurda. Megami tam ondan numarasını isteyecekti ki garip bir şey fark etti:

-Sen kırmızı lens mi takıyorsun? Yeni fark ettiğime inanamıyorum. Çok yakışmış ama neden bir tane?
-Lens mi? Dur bir saniye... Bir tane mi?
-Birini düşürmüş olmalısın. Yazık olmuş gerçekten güzellermiş.
-Megami koşarak eve git! Hemen!
-Ne?
-Sadece dediğimi yap!
-Anlamıyorum seni? Neler oluyor?
-Artık çok geç. Çabuk beni takip et. İzimizi kaybettirmeliyiz.
-Hala anlamıyorum Kyuri!

Kyuri şemsiyeyi yere fırlattı ve Megami'yi kolundan çekerek sürüklemeye başladı. Megami hala bir şey anlayamıyordu. Kyuri ondan sadece koşmasını istedi. İleride ki parka girdiler ve duvarlarından atlayıp okulun arka tarafındaki çıkmaz sokağa ulaştılar.

-Lanet olsun! Çıkmaz sokak.
-Belki şimdi bana anlatabilirsin. Neler oluyor Kyuri? Daha fazla sinirlenmeden açıkla lütfen.
-Birazdan anlayacaksın, lütfen arkamda dur ve kendine dikkat et.
-Neye karşı?

Tam bu sırada hava kararmaya başladı. Hareket edemiyorlardı. Sanki birisi boğazlarını sıkıyormuşçasına nefesleri kesilmeye başladı. İleride deri ceketiyle bir adam onlara doğru yürüyordu elleri cebinde. Gözleri kıpkırmızıydı. Üzerine düşen yağmur damlaları anında buharlaşıyordu. Megami ince ve titrek bir sesle zar zor konuştu.

-Bu adam kim Kyuri?
-Sizin verdiğiniz isimle şeytan Megami. O benim cennetten kovduklarımdan.

Megami söylenenlerden tek kelime dahi anlamamıştı. Bildiği tek şey o herifin normal bir insan olmadığıydı. Kyuri adamla Megami'nin arasına geçti. Savaşmaktan başka çaresi yoktu ama az önce Megami'nin söylediği söz kafasını kurcalıyordu. Neden sadece bir gözü kırmızıydı? Her neyse bu seviyede ki bir şeytanı öldürmek için tek göz bile yeterliydi. Elini sanki belinde bir kılıç varmışta onu çekecekmiş gibi yerleştirdi. Tam da bu sıra simsiyah bir kılıç beliriverdi elinde. Onu çekip saldırıya geçti. Karşısında ki adam kılıcın saldırılarına pençeleri ve kasları ile karşılık veriyordu. Bu kadar büyük olmasına rağmen biraz fazla çevikti doğrusu. Megami iki elini birleştirip dua etmeye başladı. Ama ettiği dualar kime gidiyordu? Kyuri ayağıyla herifin sağ koluna bastı ve kılıcı savurdu yukarıdan aşağıya. Karşısındaki şeytan sol eliyle kılıcı tuttu ve sağlam bir kafa attı Kyuri'ye. 5-10 metre sürüklendikten sonra ancak durabildi. Megami işinin bittiğini düşünüyordu ama hiçbir şey olmamış gibi anıda ayağa kalktı ve saldırıya devam etti. Yüzüne bir pençe izi aldı tam da kırmızı gözünün biraz altına. Ardından bir tane de karnına. Son aldığı yara epey derindi. Ama yinede nefes nefese ayakta durmaya çalışıyordu. Başından beri olduğu yerde, Megami ile şeytanın arasındaydı. Bir gözün onu terk etmesi bu kadar çok güç kaybettirebilir miydi? Kafasına aniden dank etti. Hangi gözü kırmızı hangisi normaldi? Tam bunu soracakken Megami'ye, şeytan saldırıya geçti. Sol gözünün biraz üzerine hafif bir yara aldı. Akan kan yüzünden önünü göremiyordu. Hızla gelen aparkatı geç fark etti ve Megami'nin yanına kadar uçtu. Yerde öylece yatıyordu. Şeytan canını almak için pençesini savurdu boğazına doğru. Tam bu an Megami kendini önüne kapattı. Kyuri'nin "Hayır!" bağırışları eşliğinde bıraktı kendini şeytanın pençesine. Kyuri tam bu an bir şey fark etti. Megami'nin sağ gözü kıpkırmızı parlıyordu.Pençeyi sırtına yedi ve derin yaralarla Kyuri'nin üzerine düştü. Acıdan dolayı zor duruyordu. Gözünden bir damla yaş süzülerek Kyuri'nin yanağına düştü.

-Özür dilerim.

Kyuri Megami'nin ölümü ile kafayı yedi. Gözü dışarıya kırmızı alevler saçıyordu adeta. Ayağa kalktı ve kılıcını çekti. Bu defa ki aparkattan kaçmayı başardı. Kolunun üzerine sıçrayıp sol elinden kaçtı ve kılıcı ağzından içeri soktu. Sonra sırtından aşağı kayarak ortadan ikiye böldü herifi. Bağırışlar eşliğinde toza dönüşen şeytan okul tarafından esen rüzgârla dağıldı sokak boyunca. Kılıcını geri gönderip Megami'nin yanına gitti. Öldüğüne inanamıyordu. Dizlerinin üzerin çöküp saçlarını okşamaya başladı. Hala sıcaktı bedeni. Ölümünden kendini sorumlu tutuyordu. Ona hiç yanaşmasa belki de bunlar olmayabilirdi. Kollarıyla sıkıca sarıldı cesedine. Tam da bu sırada bir mucize oldu. Megami'nin kalp atışlarını duyuyordu. Zayıftı ama oradaydı.



KyuriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin