Bölüm 1

110 13 10
                                    

"Tesadüf diye bir şey yoktur, her şey kader de yazılıdır."

Yüzüne çarpan güneş ışıkları martı sesleri eşliğinde "Günaydın" diyordu ona. Pek oralı olmayan Megami rüya görmeye kaldığı yerden devam ediyordu. Saatinin alarmı doğa anadan daha sert bir şekilde böldü uykusunu. Hiç düşünmeden indirdi bir tane ensesine ve devam etmeye çalıştı rüyasına kaldığı yerden. Birkaç defa döndükten sonra etrafında, başaramayacağını anladı. Lanet saat! Her zaman ki gibi zamanlaması mükemmeldi! Hafiften doğruldu ama hala kalkmaya niyeti yoktu belli ki. Aşağıdan annesinin sesi geliyordu bu defa. Okul saatinin geldiğini hatırlatıyordu. Başta yine tepkisiz kalsa da daha dün okula geç kalmaktan disipline gittiği aklına gelince yataktan fırladı. Hızla çıktı odasından ve lavabonun yolunu tuttu. Uykusunu açmak için buz gibi suları suratına çarpmaya başladı ama uykusunun onu bırakmaya pek niyeti yok gibiydi. Aynı hızla odasına koştu ve üstünü değiştirdi. Okul üniformaları bu denli çirkin olmak zorunda mıydı? Saçlarını hızla taramaya başladı. Kaç telini daha kaybetmişti bugün? İçinden pek saymak gelmiyordu, korkuyordu belli ki. Komodinin üzerinden gözlüğünü aldı ve sırtında çantasıyla aşağı indi. O kahvaltısını ederken annesi kahverengi saçlarına son bir dokunuş yaptı ve üstünü başını düzeltti. Tanrı arkasını toplasın diye vermiş olmalıydı bu meleği. Daha çayının yarısını görememişti ki geç kalmak üzere olduğunu fark etti. Apar topar çantasını alıp annesine hoşça kal öpücüğünü verdi. Bu defa da geç kalamazdı.

Nefes nefese kalmıştı belki ama ilk derse yetişmeyi başardı. Matematik öğretmeni başta şaşkınlığını üzerinden atamadı. Ardından Megami hakkında bir iki espri yapıp derse girdi. "Çok komik!" dercesine bir bakış attı ve camdan dışarı bakmaya başladı. Matematikle arası hiç iyi değildi. Kelimeleri sayılara tercih ederdi. Camdan dışarı sabitledi bakışlarını ve hayaller âlemine daldı. Fantastik şeyler kurgulamak kafasında, başka dünyalara gitmek onu gerçekten de mutlu ediyordu. Aniden matematikçinin bağırışları tırmaladı kulaklarını. Hayalleri bugün yarıda kesilmeye mahkûmdu anlaşılan. Elinde cetvelle onun yanına geliyordu. Dersinin dinlenmemesine tahammülü yoktu. "Ne olur tuzluk olmasın!" diye yalvarırken kahverengi ceketli hafif şişman okul müdürü sınıfa girdi yanında beyaz saçlı bir çocukla. Gözlüklerini eliyle düzelttikten sonra klasik konuşmasını yaptı. "Bu yeni arkadaşınız Kyuri. Artık sizinle birlikte devam edecek okul hayatına. Onunla iyi geçineceğinize dair en ufak bir şüphem yok. İyi dersler." Cümlelerin sırası bile değişmiyordu. Tüm kızlar ondan etkilenmişti. Hepsi yanına otursun diye sıra arkadaşlarını itekliyordu. Matematikçi ona seçim hakkı sunmadı ve Megami'nin yanına yolladı. Tüm bunlar olurken onun aklı hala tuzluktaydı. Öğretmen cetveli yerine bırakınca biraz olsun rahatladı ve şöyle bir süzdü yeni çocuğu. Ön sıralardakiler arkalarına döndü tanışmak için. Dersi takan yoktu. Uğultular artınca matematikçi elindeki tebeşiri sinirden kırdı ve arkasını döndü. Tam bağıracaktı ki teneffüs zili sesini bastırdı. Kyuri sınıfın popüler grubuyla okulu gezmeye çıktı. Megami ise hala hayaller âlemindeydi, üç beş bir şeyler karalamaya başladı pırıl pırıl sıraya.

Tüm gün boyunca hayal kurdu kafasında ve her birini tek tek çizdi sıraya Megami. Nihayet son ders saatine girmişlerdi. Tüm gün boyunca Kyuri dersleri pür dikkat dinlemişti ama tek bir kelime dahi etmemişti. Felsefecinin fikirleri yaratılışa ve tanrıya değince ilk defa el kaldırıp söz istedi. Elini öyle bir hışımla kaldırmıştı ki Megami'nin saçları hafiften uçuştu. Gözlerini yavaşça sola çevirerek özür diledi ve söz alıp kendi fikirlerini savunmaya başladı. O kadar sessiz kaldıktan sonra bir anda böylesine istekle parmak kaldırmasına anlam veremedi Megami. Tekrar kafasını sola çevirdi ve hayal kurmaya başladı. Ama çocuğun sesi ona engel oluyordu. Aniden terlemeye başladı. Bu sesi biliyordu. Aynısını bu sabah ki yarım kalan rüyasında da duymuştu. O andan itibaren gözlerini alamadı ondan. Arka sıralarda kıkırdamalar başladı. Herkes Megami'nin haline gülüyordu. Ders bitiminde Kyuri çantasını alıp hızlıca dışarının yolunu tuttu. Megami bir süre öylece donup kalmıştı. Kendine geldi ve hızla toparlanıp peşinden koşmaya başladı.

Çıkışa kadar takip etti kalabalığın arasından ama bir türlü yetişmedi Kyuri'ye. Tanışmak istiyordu. Rastlantıdan ibaret olamazdı ya tüm bunlar. Tam dışarı çıktığında yağmur yağmaya başladı. Bardaktan boşalırcasına yağıyordu ve Megami'nin üzerinde sadece okulunun hırkası vardı. Kyuri ileride durmuş şemsiyesini açmaya çalışıyordu. Biraz uğraş sonucu başardı ve tam yoluna gidecekken Megami onu omzundan yakaladı.

-Şey, benim şemsiyem yok ve zatüre olmak istemiyorum. Evim birkaç sokak ileride. Bana eşlik eder misin?

Kyuri tek kelime dahi etmedi. Yavaşça döndü ve merdivenlerden aşağı inmeye başladı. Megami'nin surat ifadesi aşırı derece de komikti. Çantasını başının üstüne koyup koşmaya hazırlanmıştı ki Kyuri en son basamakta durup arkasını döndü:

-Gelmiyor musun?

Megami ne diyeceğini şaşırdı bir an. Hızla koşup şemsiyenin altına girdi ve yürümeye başladılar. Dışarıdaki insanların bakışları onu biraz utandırmıştı açıkçası. Yanaklarının kızarıklığı soğuktan değildi. Buna karşın Kyuri ne tepki veriyor ne de tek kelime ediyordu. Eve kadar ikisi de sessizliğini korudu. Megami'nin evine vardıklarında ona teşekkür etti. Kyuri sadece ufak bir sırıtma eşliğinde başını yukarıdan aşağı salladı ve yoluna devam etti. Gerçekten de en az Megami kadar asosyal biriydi ama bu ona çok gizemli bir hava katıyordu. Akşam yemeğine kadar odasına çıkıp depresif şarkılar eşliğinde onu düşündü. Böylesine bir tesadüf nasıl mümkün olabilirdi ki? Ayrıca öylesine bir ortamda dahi tek kelime edememişti. Her şeyi batırdığını fark edince kafasını yastığa bastırıp bağırmaya başladı. Tam sekizde annesi yine bağırıyordu alt kattan. Bu defa yemek vaktiydi. Ne doğru düzgün bir şey yedi ne de ailesiyle iki çift laf etti. "Karnım doydu." diyip tekrar odasına çıktı. Annesin bu tavrına sinirlenmiş olmalı ki ceza olarak onu çöpleri atmaya yolladı. Üstelik sıra kardeşindeyken! Söylene söylene kapının önünden poşetleri aldı. Konteynırı mesken edinmiş birkaç kedi serenat yapıyordu. Sadistçe bir fikir geldi aklına ve poşetleri kafalarına fırlattı. Şeytani bir kahkaha atacaktı tam ama konteynırların arkasından gelen "Ah!" sesi tüm eğlencesini böldü. Poşetten fırlayan cam şişe birinin kafasına falan mı gelmişti yoksa? Ne halt yediğini kontrol etmek için kafasını şöyle bir uzattı. Kyuri yerde kanlar içinde yatıyordu. Bu saatte burada işi neydi? Daha doğrusu neden kanlar içindeydi? Endişeli ve ürkek adımlarla yanına yaklaştı ve yaşıyor mu diye bakmak için kulağını göğsüne dayadı. Hayattaydı. Biraz olsun rahatlamıştı ki aniden çakan bir şimşek onu yerinden fırlattı. En büyük fobisiydi belki de gök gürültüsü. O böylesine korkmuş bir haldeyken Kyuri yattığı yerden fırlayıp ona sıkı sıkı sarıldı. Daha ne olduğunu anlayamamıştı ki Megami üstlerine bir yıldırım düştü. Neyse ki bedenleri akımı paylaştı ve ikisi de hayatta kaldı. Megami'nin son hatırladığı ona bakan o şişman kahverengi kedi oldu.


KyuriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin