Onur yanımıza gelip durduktan sonra;
"Güneş, nasılsın?" diye sordu tebessüm ederek. Bu sırada Bensu bana 'Bu kim?' dercesine bakıyordu. Ben de Onur'a dönüp tebessüm ettim ve;
"İyiyim. Yani ne kadar iyi olunabiliyorsa o kadar iyiyim." dedim. Onur da kafasını anlayışla aşağı yukarı salladı. Sonra Bensu'yu işaret edip;
"Tanıştırmayacak mısın?" dedi. Ben de Bensu'yu işaret edip;
"Bensu. En yakın arkadaşım, kardeşim." dedim tebessüm ederek. Sonra Onur'u işaret edip;
"Bu da Onur. Sahilde tanıştık. Arkadaşlığımız daha yeni. Ama güvenimi kazandı doğrusu." dedim tebessüm ederek. Onur da bu dediğime karşı güldü ve;
"Memnun oldum Bensu." dedi. Bensu da;
"Ben de." dedi. Sonra tokalaştılar. Onur'a ayıp olmasın diye;
"Otursana." dedim.
"Olur." dedi ve Bensu'nun yanına oturdu. Bir bankta üç kişi. Harika! Ben oturmaz sanıyordum. Sıkışmıyorduk ama rahatıma baya düşkün bir insan olduğum için rahatsız olmadığım söylenemez.
Üçümüzün arasında bir sessizlik oluştu. Sessizliği bozan Bensu'nun telefonu oldu.
"Efendim anne?"
"..."
"Tamam anne."
"..."
"Tamam. Geliyorum. Görüşürüz." dedi ve telefonu kapattı.
"N'oldu?" diye sordum Bensu'ya.
"Bir şey yok ya. Teyzemlere gidecekmişiz. Annem onun için çağırıyor." Üzülerek;
"Yaaa." dedim.
"Üzülme ya. Daha çok buluşuruz." dedi yüzümü ellerinin arasına alarak. Sonra ellerini yüzümden çekti ve ayağa kalkarken;
"Neyse ben kalkayım." dedi. Ben de ayağa kalkıp sarıldım. Ayrılınca Onur'a dönüp;
"Tekrar tanıştığıma memnun oldum." dedi tebessüm ederek. Onur da;
"Ben de." dedi ve Bensu el sallayıp gitti.
Evet kaldık Onurla. Ben yanımıza oturmasını söyledim ama ne konuşacağız ki diye düşünürken Onur;
"Şey Güneş." dedi utana sıkıla.
"Efendim." dedim ben de merakla.
"Şey diyecektim ki." dedi. Yine aynı şekilde.
"Ne diyecektin?" dedim. Yine meraklı bir şekilde.
"Şey ya. İşin yoksa yarın bir şeyler yapalım mı?" diye sordu. Sonra devam etti. "Ha sakın yanlış anlama. Sadece arkadaşça. Yani evde otur otur canım sıkılıyor. Arkadaşım da yok zaten." dedi. Ben de şaşırarak;
"Hiç arkadaşın yok mu gerçekten?" diye sordum. O da güldü ve kaşlarını hayır anlamında kaldırarak;
"Gerçekten yok." dedi. O zaman içe kapanık biri. Ya da o bir bad boy. O yüzden hiç arkadaşı yok. Tabi ben durur muyum? Tabiki de hayır. Hemen sordum.
"Sen bad boy falan mısın?" dediğimde güldü. "Tabi ya biliyordum. Beni kandıracaktın değil mi? Beni kötü emellerine alet edemezsin. Ben senin bildiğin kızlardan değilim!" diye bağırdım. Sinirlenip ayağa kalktım. O da benim bağırdığımı ve sinirlendiğimi görünce gülmeyi bıraktı.
"Hey, saçmalama." dedi. "Ben bad boy falan değilim." dedi gülerek. "Sadece biraz utangaç ve haliyle biraz içe kapanığım." dedi.
"Haa öyle desene." dedim gülerek ve tekrar yanına oturdum.
"Ee hala cevap vermedin?" diye sordu. Ben de;
"Neye?" diye sordum.
"Ya, bir daha sordurtmasan." dedi ensesini kaşıyarak. Hem de gülüyordu. Ben de bu haline gülerek;
"Tamam tamam." dedim. "Gidelim. Ama nereye gidicez?" dedim.
"Nereye istersen." dedi tebessüm ederek.
"Imm." diyerek düşünür gibi yaptım. Sonra parmağımı şıklattım. "Aha bildiğim çok güzel bir cafe var oraya gidelim. Hem fiyatlar da uygun. Sana uyar mı?" dedim. O da başını aşağı yukarı sallayarak;
"Uyar." dedi. Sonra "Tamam o zaman. Yarın 1'de sahilde?" dedi sorar gibi.
"Tamam." dedim ben de başımı onaylar gibi sallayıp. Sonra "Neyse, ben kalkayım. Yarın görüşürüz." dedim ve ayağa kalktım. O da ayağa kalktı ve;
"Görüşürüz." dedi. Sonra yavaşça yürümeye başladım. Acaba ona güvenmemeli miyim? Ya kötü biriyse? Off ben de ne yaptığımı bilmiyorum. Yarın göreceğiz.