6.Bölüm

35 4 8
                                    

"Kavga ettiğinizi duydum."

Okulun bahçesindeki bir ağaca sırtımı dayamış oturuyordum.Öğleden sonraki hiçbir derse girmemiştim, Jeremy'nin okuldan çıkmasını bekliyordum.Meraklı öğrencilerin olmadığı ve hastaneye yakın bir yerlerde konuşmak istiyordum, dayak yeme olasılığım yüksekti.

"Bağrışmaları mı duydun yoksa?" Alayla karşılık verdim.Gelen tabi ki Mary'ydi.

"Hayır, birinci sınıflar fazla dedikoducu.Ne oldu?" dedi ve benim gibi ağaca yaslandı.Ağacın dibindeki otlardan bir avuç yolup oynamaya başladım, oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi somurttuğuma emindim.

"Bilmiyorum.Sabah okulun girişinde gördüm, sinirli gibiydi.Öğlen yanına gittim." Otları sinirle parçalıyordum. "Sürekli dikkati üzerime çektiğimi ve bundan hoşnut olduğum hakkında bir şeyler bağırdı.Sonra da aptal olduğumu söyleyip gitti"

"Eh, pek haksız sayılmaz." Ölümcül bakışlarımdan birini gönderdiğimde güldü. "Şaka yapıyorum."

O da benim gibi otlarla oynarken zil sesi duyuldu.Son ders bitmişti ve herkes dağılmaya başlamıştı.Önümüzden geçenlere tek tek baktım.O sırada Mary ayağa kalkmış, pantolonundaki tozları temizliyordu.

"Jeremy için bakıyorsan gitti, seninle konuşmak istediğini de hiç sanmıyorum." dedi ve çantasını omzuna taktı. "Bu kadar kalın kafalı olmasaydın, sorunu anlardın Max."

Onu taklit edip ben de ayağa kalktım. "Ne olduğunu biliyor musun?" Tek kaşımı havaya kaldırıp sordum.

"Okulun biraz ilersinde bir kafe var, orda oturup konuşabiliriz.Olur mu?" Olur anlamında kafamı salladım.O ise en büyük gülümsemelerinden birini bana verdi.

                                                                                                   ***

Limonatamdan bir yudum alıp arkama yaslandım.Küçük, şirin bir kafeye gelmiştik.Bir kaç lise öğrencisi dışında boştu, arkada hafif bir müzik çalıyordu.Üzerinde turuncu bir forma olan garson Mary'nin siparişlerini getirdi, arkasına dönüp gitmeden hafifçe gülümseyip "Afiyet olsun." dedi.

Mary çikolatalı pastasından bir çatal daha aldı, bu ikinci pastasıydı. "Buranın pastaları harika, kesinlikle denemelisin." dedi ve elindeki pipeti soğuk çayına daldırdı.Çok yediği halde kilo almayan tiplerdendi.

"İlk tanışmamız bir pasta sayesinde olmuştu, ne kadar ironik." dedi. "O zaman da huysuz bir çocuktun."

Kendimi tutamayıp güldüm, haklıydı.Bitmiş limonatanın dibindeki dilim limonu alıp ısırdım.Biran önce konuya dalmak istiyordum, elimi enseme atım kaşıdım. "Her neyse, artık konuşacak mıyız?"

"Gerçekten ne olduğunu anlamadın mı?" Ellerinin masaya dayayıp bana yaklaştı. "Max, Jeremy senden hoşlanıyor."

Söyledikleri ile elimdeki dilimi düşürdüm.Benden mi hoşlanıyor?Gözlerim istemsizce açıldı, onunla üç yıldır arkadaştık.En yakın arkadaşım diyebileceğim tek insan oydu, böyle bir şey aklımın ucundan bile geçmezdi.

Hışımla ayağa kalktım.Kalkarken önümdeki bardağı devirmiş, birkaç kişinin bizim olduğumuz tarafa bakmasına neden olmuştum. "Ne hoşlanması?Bu da yine o saçmalıklarından biri mi?"

Verdiğim tepkiye şaşırmış, hafifçe geriye sıçramıştı.Telaşla ayağa kalkıp beni sakinleştirmeye çalıştı. "Saçmalamıyorum.Eğer oturup dinlersen anlatacağım, insanları korkutuyorsun." Başıyla köşeye sinmiş bir kızı işaret etti.

Mary ve MaxHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin