GİRİŞ

33 2 1
                                    

06.23.2005

Koşarak geldiği, tam boş arazinin ortasında duran ağacın altına nefes nefese oturdu küçük kız. Derin derin ve yavaşça nefes alarak nefesini düzenlemeye çalıştı. Kendini geriye iterek sırtını ağaca yasladı. Halasının evi koşarak altında oturduğu ağaca çok uzaktaydı. Bu yüzdendi nefes nefese kalması. Derin bir iç çekti ve koşarken zar zor durdurduğu gözyaşları tekrar gözlerinden firar etti. Ağlaması saçmaydı, altı üstü ailesi doğum gününü hatırlamamıştı. Hava kararmak üzereydi ve bu saate kadar ailesinden tek bir kişi bile hatırlamamıştı.

Halası da dahil olmak üzere beş kişilik bir aileydiler. Anne, babası ve halasının hatırlamamasından çok kardeşinin hatırlamamasına üzülmüştü. Fakat hatırlamaması imkansızdı çünkü bugün onunda doğum günüydü. Küçük kız ikiz kardeşinin doğum gününü kutlamamasına çok gücenmişti. Oysaki her yıl bugün birlikte bugünde olduğu gibi halalarının köyündeki evlerine gelirler ve eğlenirlerdi. Birlikte derenin kenarına gider ördekleri izlerlerdi yada dedelerinin evin bahçesine yaptığı oyuncaklarla oynarlardı. Fakat bugün öyle olmamıştı ve küçük kızın kalbi çok kırılmıştı.

Ağlaması giderek içten bir hal alırken yaslandığı ağacın arka tarafından gelen yaprakların çıkardığı hışırtıları duydu. Bir süre sonrada gelen hıçkırık seslerini... Yerinden doğrularak arkasını döndü ve gelen sesin kime ait olduğunu görmek hafifçe yana eğildi. Küçük bir oğla çocuğuydu kendi gibi ağlayan kişi. Kestirilmemiş uzun koyu saçları esmer tenine uyum sağlıyordu ve rüzgar ile birlikte dans ediyordu.

Küçük kız kendi gibi ağlayan bu çocuğu çok merak etmişti. 'Derdi neydi de ağlıyordu acaba' diye düşündü ve ağaca sırtını yaslamış yüzünü ellerinin arasına almış ağlayan çocuğun yanına gitti ve usulca oturdu.

"Merhaba." Dedi. Ses tonu olduğundan daha ince ve tiz çıkmıştı.

Küçük oğlan yüzünü ellerinin arasından kaldırdı ve ağlamaktan kızarmış olan gözleriyle küçük kıza baktı. Ellerinin tersi ile yüzünü yıkamış olan gözyaşlarını sildi ve derin bir iç çekerek konuştu.

"Merhaba."

"Şey, ben senin sesini duydum ve neden ağladığını merak ettim. Tabi bir sakıncası yoksa."

Küçük oğlan derdini anlatmak için biraz çekinse de karşısında duran minik ağlamaktan kızarmış olan kahverengi gözlere baktı. Karşısında duran küçük kızda ağlamış olmalıydı.

"Ama ilk önce sen."

"Peki." Dedi küçük kız kendini ağaca yaslayarak. Kollarını kafasının altında kavuşturdu ve ayaklarını uzatıp üst üste attı ve konuşmasına kaldığı yerden devam etti.

"Bugün benim doğum günüm ve ailemden hiç kimse hatırlamadı. Annem, babam, halam, kardeşim... Aslında kardeşim kesinlikle hatırlamıştır ne de olsa bugün onunda doğum günü. Ama biz hep birbirimizin doğum gününü kutlardık. Bugün gerçekleşmedi. Normalde ailem hep bugünlerde halamın köyüne gelir ve sabah erkenden doğum günümüzü kutlardı. Baksana hava karamak üzere ve hala kimseden çıt yok."

"Doğum günün kutlu olsun." Dedi küçük oğlan suratına zar zor bir tebessüm yerleştirerek. Küçük kızda bunu beklemiyor olacak ki gözlerini baktığı yerden küçük oğlana doğru çevirdi ve irice açmış olduğu gözlerini küçük oğlanın yeşillerinde sabitledi.

"Bugün doğum günümü kutlayan tek kişi sensin. Teşekkür ederim. İşte benim ağlamamın sebebi bu. Ailemin hatırlamaması beni çok kırdı. Peki ya, senin derdin ne?"

Küçük oğlan kendine yöneltilen soruyla oturduğu yerde dikleşerek derin bir iç çekti ve titrek sesiyle küçük kızın sorusuna cevap verdi.

"O gün biz de amcamların yanına geliyorduk. Kış ayıydı ve ben arka koltukta uyuyordum. Gözlerimi karanlıktan sadece dört beş saniyeliğine açabilmiştim. Tekrar eski karanlığına büründüğünde duyduğum tek şey arabanın fren sesi ve bir tırın korno sesiydi. Bugün annem ve babamın öldüğü gün. Her yıl bugünde bu ağacın altına gelir ve saatlerce ağlarım. Akşam olunca da ağacın altına uzanır gökyüzündeki yıldızları seyrederek hayal kurarım. Aslında sadece annemin ve babamın öldüğü gün değil de ne zaman canım sıkılsa gelirim."

"Eda yarım saattir seni arıyoruz, çok korkuttun bizi." İki sesin arasına bir üçüncü ses daha karışmıştı. Küçük kız sesin sahibini çok iyi tanıyordu fakat küçük oğlan ilk defa duymuştu bu sesi. İkisi birden kafalarını sesin geldiği yöne çevirdiler.

"Şeyda senin burada ne işin var?" Küçük kızın şaşırdığı ses tonundan ve yüzüne yerleştirdiği ifadeden bariz bir şekilde belli oluyordu. Ellerini yere doğru bastırarak ayağa kalktı ve iki üç adımda ikiz kardeşinin yanına ilerledi.

"Bu kim?" diye sordu yerinden doğrularak küçük oğlan.

"Bu benim bahsettiğim ikiz kardeşim Şeyda." Dedi eliyle kardeşini göstererek. Diğer eliylede küçük oğlanı işaret ederek kerdeşine döndü ve ekledi. "Buda-" Konuşmasını bölen küçük oğlanın sesiydi.

"Kerim."

"Kerim." Diye yineledi küçük kız.

"Gitmemiz gerekiyor Eda. Annemler çok endişelendi her yerde seni aradık."

"Kusura bakma Kerim gitmem gerekiyor. Belki tekrar görüşürüz. HAYAL AĞACI'nın altında."

Küçük kız yüzüne gülümseme ekledi ve el sallayarak küçük oğlanın yanından uzaklaştı. Küçük oğlanda arkasını dönerek amcasının evinin yolunu tuttu.

Bu, küçük kızın adlandırdığı HAYAL AĞACI beklide onların birbirlerinedayak noktası olmalarını sağlayacaktı. Ama kim bilir belki son görüştükleri yerolacaktı ve onların dünyalarında daima Hayat Ağacı olarak kalacaktı. Dünyanınkarşılarına ne çıkaracağını kimse bilemezdi. Tıpkı bu küçük ağacın nelere kadirolacağını bilemedikleri gibi.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 03, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HAYAL AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin