Jane David'in Ağzından.
Annem beni delirtiyordu. Onunla daima kavga ederdik. Ona yaraşır, hanım hanımcık her dediğini yapan biri olmamı istiyordu ama ben kalıba sığmak istemiyordum.
Verdiği davete gelmem konusunda ısrarlarına karşı onu kıramamış ve davete gelmiştim. Daha içeriye adımımı atar atmaz beni eleştirmesiyle ise gelmekle ne kadar büyük hata yaptığımı anlamıştım.
"Ben gitmek istiyorum." dedim gayet kısık bir sesle. Etrafımızdakilerin tartıştığımızı anlamaması için yüzümdeki tebessümle söylemiştim bunu. Annem de aynı benim gibi gülümseyerek "Olmaz Janette." dedi "Beklemelisin.".
Tam adımın kullanılmasından nefret ederdim ama bıkkınca nefes verdim. Sırtımı uzun masaya yasladıktan sonra etrafa göz attım ama aradığım şeyi bulamayınca dudağımı büzdüm. "Steven nerede anne?".
Annem bu sefer yüzüne sahte gülümsemesini yerleştiremeden kaşlarını çattı. "Sakın," demesiyle birlikte görüş alanıma giren Steven ile gülümsedim.
Adımlarımı tam karşı masama doğru yönelttim ve ailesiyle duran Steven Watson'a doğru ilerledim.
Beni gören Steven'ın yüzünde yamuk bir gülümseme oluştu. Ailesine "Merhaba." deyip selam verdikten sonra Steven'a kaçamak bir bakış attım. "Oğlunuzu biraz ödünç alabilir miyim?".
Steven ve ben, ilk birlikteliğimizi birlikte yaşamıştık. Aramızda özel bir bağ vardı ve bu bağdan ikimizde şikayetçi değildik.
Onun koluna girip taş zeminde topuk seslerimi bırakarak hızla yürümeye başladığımda "Hayat nasıl gidiyor, seni görmeyeli ne kadar oldu?" diye sordum.
Steven omuz silkti "Sanırım bir ay kadar oluyor.".
Kafamı hafifçe yukarı kaldırdım ve yeşil gözlere, şu an için gayet düzgün olan kumral saçlara baktım. "Nereye gidiyoruz?".
Sorduğu soruya karşın verilen davet bizim evde olduğu için onu kolundan tutup çekiştirdim.
"Odama diyecektim ama daha iyi bir fikrim var benimle gel.".
Kocaman evde zar zor bulabildiğim mutfağa girdim. Buraya uzun zamandır gelmiyordum.
Steven onu getirdiğim yeri beğenmişti. Arsızca gülümsediğimde üzerime doğru geldi.
Seks yaparken yönetilmeyi severdim ve bunu en iyi bilen insanlar biri de Steven'dı.
Ceketini çıkarırken ona bakıyordum. Kırmızı elbisemi üzerimden sıyırdım ve bordo iç çamaşırlarımla kaldım.
"Normalde iç çamaşırı giymiyordun." dedi Steven vücudumu süzerken. Gülümsedim. "Bilirsin annemin yanında daha iyi bir kız olmaya çalışıyorum.".
Yanıma gelip beni kalçamdan tuttu ve iyice sıktı. Parmak uçlarıma yükseldiğinde dudaklarına yapıştım.
Dili arsızca ağzımın içinde geçerken elleriyle belimi okşuyordu. Benim ellerim ise onun kalçalarını sıkmak ve kendimi ona bastırmakla meşguldü.
"Geçen seferden bana bir özür borcun var Jane." dedi gömleğinin düğmelerini çözerken "Bana yalvarmanı sağlayacağım.".
Beni tekrar geriye doğru iterken kocaman masaya yaslandım. Üstüme çıktığında ikimizde masaya yatıyordu. Kapıyı kilitlememiştim ama kimin umrundaydı.
Sütyenimi hızlıca üstümden çıkarttığında göğüslerimin uçlarını ısırdı. Isırdığında inlediğimi duyunca göğüslerimi emmeye, ellerini ise kasık aramda gezdirmeye başladı.
Göbeğimden yavaş yavaş inerken beni emmiyor ve ısırıyordu. Sonunda oraya geldiğinde ise kilodumu bir hamlede üstümden çıkarttı. "İşte." dedi bana bakarken ve yüzünü bacak arama gömdü.
Saçlarının oramı gıdıklamasını seviyordum ve o kesinlikle işini biliyordu. Dil darbeleriyle beni öldürürken çığlık attım "Hadi artık." diye inledim "Çıkart şu pantalonu.".
Steven güldü "Çıkartmamı sağlamalısın Jane." dedi "Beni istiyor musun?".
"Lanet olsun." dediğimde elleriyle o bölgemde geziniyordu "Hadi." dedim bir kez daha "Becer beni.".
Steven güldüğünde tekrar üstüme doğru uzandı ve göğüs ucumu dişledi "Yeterli değil.".
Elimi pantolonunun üstüne götürüp sertleşmiş erkekliğini avuçladığımda inledi. "Hala dayanabiliyorum Jane.".
"Bundan birkaç yıl önce dediğini hatırlıyor musun?".
Ne dediğimi şu an hatırlayacak durumda değildim. Ne istediğimi biliyordu.
"Asla ağzını beceremeyeceğimi söylemiştin.".
Daha önce elbette sakso çekmiştim ama Steven'a yapmayacağım konusunda inattım. Şu an çölde sussuz kalmış gibiydim bu yüzden kafamı tamam anlamında salladım.
Üstümden kalkıp ayağa kalktığında masanın üstünden indim ve pantolonunu çıkarttım. Boxer'ın üstünde elimi gezdirdiğimde baştan çıkartma sırası bendeydi.
O ayaktayken erkekliğimi ağzıma almak için dizlerimin üstüne çökmeden sadece eğildim. Kalçamı avuçlayıp beni kendine bastırdığında dişlerimi boxerını aşağıya çekiştirdim.
Erkekliğini ağzıma aldığımda vakumlayarak emiyordum. Saçlarımı eline doladığı için kafamı ittiriyordu ve erkekliği boğazıma kadar giriyordu.
Onun boşalmasını beklemeyip işimi bitirdiğimde ise yüzüme baktı. Bellerimden tutup beni kaldırdığında bacaklarımı beline doladım. Beni hızlıca tezgaha oturdu ve sertçe içime girmeye başladı.
İniltilerimiz odayı dolduruyordu. Onun boğuk bir şekilde adımı söylemesi, benim çığlıkla adını haykırmam... Seks yapmayı birlikte öğrenmiştik bu yüzden ne istediğimizi gayet iyi biliyorduk.
Zevkten doruktayken bağırarak boşaldım. O boşalmamıştı. İlk kez onu boşaltamamıştım bu yüzden şaşkındım.
Ayrıldığımızda "Arkanı dön." dediğinde söylediğini yaptım.
Beni belimden kavrayıp hafifçe üstüme eğildi ve aniden içime girerek inlememi sağladı. Birden hızlandığında ise içimden çıktı beni döndürdü ve eğilmemi sağlayarak aletini ağzımın içine soktu. Ağzıma boşaldığında ellerimle aletini okşamaya devam ediyordum.
Birkaç saniye devam ettikten sonra arsızca "Sıkıldım." dedim.
Kıyafetlerimizi giydikten sonra odadan çıktık ve ayrı yönlere gitmeden önce konuştuk.
"Görüştüğümüze sevindim Janette.".
"Ben de Steven.".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sexcuse Me.
Random4 genç kız. Hepsi birbirinden güzel, dikkat çekici ve ateşli. Her bir tanesi bir erkeğin hayalini süsleyebilecek potansiyele sahip. Hepsi kendini hayatın kollarına bırakmış ve seksten başka işi olmayacağını düşünen Zoe, Jane, Maeve ve Naya ile tanış...