Ebu Osman el-Medeni şöyle anlatmıştır:
"Medine'ye gittim, halkın bir kimsenin etrafında toplandığını gördüm.
- Bu kimdir? Diye sordum:
- Ebu Hureyre! Dediler. Ona yaklaştım ve önüne oturdum. Halka hadis rivayet ediyordu. Sözlerine son verince ona:
- Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemden işitip anladığın ve hatırında kalan bir hadisi, bana rivayet etmeni istiyorum, dedim. Ebu Hureyre :
- Sana Resullulah sallallahu aleyhi ve sellemin bana söylediği, ezberlediğim bir hadisi rivayet edeyim, dedikten sonra bayıldı. Biz biraz bekledik, Ebu Hureyre ayılınca şöyle dedi:
- Sana Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin buyurduğu bir hadisi rivayet edeceğim. Ben ve Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Beytullah'da idik. Yanımızda bizden başka hiç kimse yoktu... dedi ve tekrar bayıldı. Sonra ayılınca yüzünü sildi ve şöyle devam etti:
- Sana Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin buyurduğu bir hadisi rivayet edeceğim. Ben ve Resulullah Kabe'de idik, yanımızda hiç kimse yoktu, dedi ve bu sözden sonra, Ebu Hureyre tekrar şiddetli bir şekilde bayıldı, neredeyse yüz üstü düşecekti. Ben, düşmemesi için onu tuttum. Ayılınca bana:
- Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kıyamet gününde Allah-u Teala kulları arasında hüküm vermek için tecelli eder. Bütün ümmetler dizleri üzerine oturmuşlardır. İlk sorguya çekilecekler; Kur'an-ı okumayı öğrenen, Allah yolunda şehit düşen ve çok malı olan zengin kişilerdir. Bunlardan Kur'an-ı Kerim'i okumayı öğrenene, Allah-u Teala:
- Sana, Resulüm Muhammed'e indirdiğim Kur'an-ı Kerim'i öğretmedim mi? Der. O da:
- Evet Ya Rabbi, öğrettin, diye cevap verir. Allah-u Teala:
- Öyleyse öğrendiklerine karşılık neler yaptın? Diye sorar. O da:
- Öğrendiklerimin karşılığında gece ve gündüz ibadet yaptım. Kur'an okudum, diye cevap verir. Bunun üzerine, Allah-u Teala şöyle buyurur:
- Yalan söyledin. Melekler de "Yalan söylüyor" derler. Allah-u Teala şöyle buyurur:
- Hayır, sen, 'falanca güzel Kur'an okuyor' denilsin diye okudun. O da söylendi, (karşılığını böylece almış oldun). Zengin de getirilir. Allah-u Teala:
- Sana, hiç kimseye muhtaç olmayacağın kadar mal vermedim mi? Der. Zengin:
- Evet ya Rabbi. Bana çok mal verdin, diye cevap verir. Allah-u Teala:
- Öyleyse bu vermiş olduğum malı nerede harcadın, onunla neler yaptın? Diye sorar. Zengin:
- Akrabalarıma harcadım ve sadaka verdim, diye cevap verir. Allah-u Teala ona:
- Yalan söyledin! Der ve Melekler de "Yalan söylüyor" derler. Allah-u Teala şöyle buyurur:
- Hayır! Sen, 'falanca cömerttir' desinler diye malını harcadın ve bu söz de söylendi.
Aynı şekilde, Allah yolunda şehit düşen de getirilir ve Allah-u Teala ona:
- Uğrunda şehit düştüğün şey neydi? Diye sorar. Şehit:
- Ya Rabbi! Senin yolunda, senin rızan için savaşmakla emrolundum. Ben de şehit oluncaya kadar savaştım, diye cevap verince, Allah-u Teala ona:
- Yalan söyledin! Der. Melekler de "Yalan söylüyor" derler. Allah-u Teala:
- Sen, 'falanca kahramandır' denilmesi için savaştın. Bu da söylendi. Gayene ulaştın, buyurur.
Sonra Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem dizlerine vurarak şöyle buyurdu:- Ya Ebu Hureyre! Bu üç kişi, Allah'ın kulları içerisinde, kıyamet gününde cehennemi tutuşturan ilk odun olacaklardır." (Müslim, İbn Huzeyme)
-
Dersler ve İbretler
Riya; diğer insanların görmesi, bilmesi amacıyla yapılan amellerdir. Riyâ, kalbi bir niyettir. Yani, Allah-u Zülcelal'in rızasını bir kenara bırakıp kalben 'beni görsünler' diyerek niyet etmek, riyâdır.
Bu çok tehlikeli bir iştir. İnsanın, amelini, emeğini boşa çıkarmamak için amelinden önce, Allah rızasını kazanmaya niyet etmesi gerekir. Allah-u Zülcelal insana bir şey vermezse, gösteriş yaptığı insanlar ona hiçbir şey veremez. Onun için herhangi bir iş yaparken, ilk önce Allah'ın rızasını düşünüp daha sonra o işi yapmak lazımdır. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü riyâkar adama; 'Ey facir, ey gaddar, ey gösterişçi, amelin mahvoldu, mükâfatın kayboldu! Amelini, kime gösteriş için yaptıysan, git ondan mükâfatını al!' denir." (İbn Ebi'd-Dünya)
Bu sebeple, insan sanki dünyada hiç kimse yokmuş gibi düşünmeli ve sadece Allah için niyet etmelidir.
Riya, küçük bir karıncanın ayağı gibidir. İnsan, amelini Allah için yapsa fakat aklına, niyetine, insanlar tarafından övülmek, görünmek düşüncesi gelse bir anda o ameli iptal olur. İşte, riya konusu bu kadar incedir.
Yine, kişi amelini ihlaslı bir şekilde yaptıktan sonra, kalben başkaları görsünler diye düşünür ve amelini dili ile de ifşa ediyorsa (etrafa söylüyorsa) bu da çok kötüd bir şeydir. Eğer onun ameli ihlas ile yapılmışsa ve amelini kimseye ifşa etmiyor ise fakat vesvese şeklinde kalbine birşeyler geliyor ise bunda bir sakınca yoktur. İnşaallah, ameline bir zarar gelmez.
Her şey Allah-u Zülcelal'dendir. Kâr ve zararın hakiki faili, ancak Allah'tır. İnsanlar vesiledir, Allah kişiye bir şey vermedikten sonra, gösteriş yaptığı insanlar ona bir şey veremez. İlk önce, Allah'ın rızasını düşünüp o işi yapmalıdır. Mesela kişi, 'bir namaz kılayım da insanlar görsün' diye niyet etse bir milyon rekat da kılsa Allah için olmadığından, ona bir feyda sağlamaz.
Onun için dünyada hiçbir kimse yokmuş gibi düşünüp Allah için amel yapmalıdır. Ancak, insanoğlu zayıf olduğundan dolayı, riyadan korunmak olmak için Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin emrettiği şu duayı her sabah üç kez okumalıdır: "Allahumme innâ neûzu bike min en nuşrike bike şey'en na'lemuhu ve nestağfiruke limâ lâ na'lemuhu."
(Allah'ım! Bildiğimiz şeyi sana ortak koşmaktan sana sığınırız. Bilmediğimiz şeyler için de senden bağışlanmamızı dileriz.) (Ahmed bin Hanbel, Taberani, Ebu Ya'la)
Kim, bu duayı her sabah üç defa okursa Allah-u Zülcelal o kimseyi, inşaallahu teala, riyâdan muhafaza eder.
Herkese Teşekkür Ederim ^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSLAMİ KISSALAR
SpiritualGüzel hikayelerin ve İslami kıssaların bulunduğu bir kitap. :) Sizlere Yardımcı Olabilecek Birkaç Hikaye :) Hayatınızda küçük bir değişikliğe bile yardımcı olursa ne mutlu bizlere ^^ Umarım beğenirsiniz. :))) Yazım Tarihi: 01.07.2015