Jongin, Sehun'un evinin kapısını çaldığında karşısında sadece en arkadaşını görmeyi umuyordu. Bir eliyle kapının kolunu tutarken diğer eliyle kucağında tuttuğu küçük Lulu'yu görmeyi gerçekten beklemiyordu. Çünkü 'lanet olsun' bu gerçek olamazdı? Jongin bağırarak kaçıp gitmek ve bulunduğu yerde bayılmak arasında hızlı bir seçim yapmaya çalışırken bir el onu kuvvetlice içeri çekti.
"O şekilde bakmayı kes, çünkü devam edersen senin gözlerini oyarım Kim Jongin."
"Appa!" Lulu ince kaşlarını çatmış, küçük kollarını göğsünün üstünde çaprazlamış bir şekilde Sehun'a kızarak seslendi. "Sadece şaka yapıyordum, aşkım." Sehun eğilip perisinin saçlarını yumuşakça öperken bir yandan da en yakın arkadaşına uyarıcı bir bakış atıyordu. Hayır, şaka falan yapmıyordu.
"Sana appa dedi!" Jongin şokla parmağını Sehun'a uzatarak bağırdı.
"Lütfen bağırma Jongin amca." Lulu ürkerek söylerken Jongin başka bir çığlığı basmak üzereydi.
"Bana amca dedi!" Olduğu yerde soğuk terler dökerken parmağıyla bu sefer kendisini işaret ediyordu.
"Sen appamın arkadaşı değil misin? Arkadaşısın sanıyordum... Appa! O senin arkadaşın değil mi?" Lulu'nun kafası karışmış gibi görünüyordu.
Sehun gözlerini devirerek içeri geçti, televizyonun karşısındaki kırmızı koltuğa oturdu. Muhtemelen Jongin'in şaşkınlığını ve üzerine aniden yüklenen şoku atlatması biraz zaman alacaktı. Lulu gözlerini televizyona dikmiş, küçük baş parmağını ağzına sokmuş bir şekilde onun geniş göğsünde dinlenirken Sehun perisinin sırtını sıvazlıyordu.
Koltuğun yan tarafı çöktüğünde Sehun arkadaşına baktı.
"Ona dokunabilir miyim? Kucağıma alabilir miyim? Ama ya elimi ısırırsa?! Çığlık atabiliyor mu? Ona dokunursam ağlar mı!?..."
"Jongin kes şunu." Sehun gülerek söylerken parmaklarını Lulu'nun sırtından çekmiş, parlak kanatlarında dolaştırıyordu.
"Kafasının üzerindekiler de ne öyle?!" Jongin dehşetle soludu, ardından arkasında duran duvardaki tıklatılan cama döndü. Cama vuran şey, Sehun'un kucağında tuttuğu şey ile neredeyse aynıydı.
"Kyungsoo!" Lulu sevinç dolu bir çığlık eşliğinde appasının kollarının arasından çıktı ve cama doğru uçtu. Pencerenin önündeki mermere ayak bastı ve küçük ellerini cama koydu.
"Kyungsoo!" Elleriyle cama vurdu.
"Lulu?" Sehun endişeli bir şekilde koltuktan kalktığında minik perisinin gözleri hala diğer periye kenetlenmiş bir şekildeydi.
"Appa pencereyi açar mısın? Appa, hadi!" Lulu heyecanla yerinde zıplarken söyledi ve appası pencereyi açar açmaz kendisine çok benzeyen periye sıkıca sarıldı.
"Lulu! Seni çok özledim." Kyungsoo, Lulu'ya sarılı bir şekilde ağlamaya başladığında Sehun derince bir nefes aldı. Kafasını tekrar içeriye çevirdiğinde Jongin'i koltuğunun üzerinde bayılmış bir şekilde bulmayı kesinlikle beklemiyordu.
....
"Yani sen Lulu'nun kardeşisin?"
Sehun dalgınlıkla aynı soruyu üçüncü defa sorduğunda Lulu kıkırdadı. Appası, Jongin'i yattığı koltukta öylece bırakmış, endişelenen perilere hiçbir sorun olmayacağını belirtmişti ve şimdi bahçedeki havuzun kenarındaki renkli, büyük puflarda oturuyorlardı. Kyungsoo , Lulu'nun parlak, beyaz kanatlarının aksine mavi-mor desenli kanatlara sahipti ve saçları siyahtı. Fakat bir şekilde yüzüne yerleşen can alıcı gülümsemesiyle Sehun'un kalbini hemen çalıvermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my baby deer // hunhan
Fanfictioniddia ediyoruz; okuyacağınız en tatlış hunhan hikayesi!