1 Ekim 2015 19.37
Ankara
Ben Fatma. Siz bilmezsiniz belki beni. Babamın kızıyım ben, hayattaki en değerlimin... Ama şu an hayatta değil. Ve ben hala onun kızıyım. Sonsuza kadar da öyle kalacağım...Lisede ailemden ayrı okurken bir Söz vermiştim kendime. Hayatta var olmama sebep olan kişi için kendime vermiş olduğum bir 'Söz'dü bu. Onun için bir şey yapacaktım. Ama hayatta bile olmayan birisi için ne yapılabilirdi? Ben onun için ne yapabilirdim?..
Düşündüm sonra. Benim en iyi yaptığım şey neydi? Cevabı bulmam zaman aldı ama bütün çıkışlar hep o yanıta ulaştı. Yazmak... Evet yapabildiğim en iyi şeydi belki yazmak...
Sonra tekrar düşüncelere daldım, kaldığım lise yurdunun arka bahçesinde gezerken... Ne yazacaktım? Nasıl yazacaktım? Of Allah'ım birisi için bir şey yapmak ne kadar da zormuş böyle... Ama hayır, hayallerimden, verdiğim sözden dönemezdim. Babamın kızıydım ben. Bu bana yakışmazdı.
Derin bir nefes alarak o masmavi gökyüzüne baktım. Ardından yanıbaşımdaki çalılıktan kanat çırpan bir kuş sesi ile irkildim. Arkama bakarak geldiğim yola baktım. Yurttan epey bir uzaklaştığımı fark ederek ani bir adımla geri dönerken hemen az ilerde iki kedinin çöp kutularını devirdiğini ve yiyecek arayışlarına geçtiklerini gördüm. Gülümseyiverdim istemeden... Her canlı başka şey derdinde... Ama kedilerin derdi bugün de hayatta kalabilmek anlaşılan... Benim derdim ise...
Elimi yüreğimin üzerine koydum. Derler ki, yüreğin sana en doğruyu söyler her zaman. Onu dinle... Yüreğim bana ne diyordu? All is well? Hayır hayır, bu değil elbet, doğru cevap 'yapabilirsin'. Evet yapabilirdim. Ben babamın kızıydım çünkü.
Düşünceler deryasına tekrardan daldım. Her şeyden önce ben tarihleri seviyordum. Tarih atmayı... Yıllar geçtikten sonra geri döndüğümde o tarihe bakar o gün neler yaptığımı hatırlamaya çalışırım. Bu benim alışkanlığım. Bu yüzden karar verdim tarih atarak yazılarımı yazacaktım...
Nasıl yazacağımın kurgusunu yaptıktan sonra sıra ne yazacağımdaydı. Ne yazmalıydım? Ne yazabilirdim? Şiir? Kompozisyon? Tam bu anda aklıma bir şey geldi. Çok güzel bir şey... Tabi yapabilirsem eğer...
Bir kitap okumuştum. Mektuplardan oluşan bir kitap... Kitap karakteri küçük bir kızdı ve o da hiç görmediği, uzakta bildiği babasına mektuplar yazıyordu. Sonra da postalıyordu. Ama hiç cevap alamıyordu babasından... Çok sonra öğreniyordu, babasının öldüğünü. Öyle bir kitaptı işte, beni derinden etkileyen...
Benim postalayacak bir adresim yok elimde ama düşündüm ki; mektuplardan oluşan bir kitap yazıp, bunu yayımlayabilirsem babam için gerçekten de bir şey yapabileceğim.
İnanın bana böylesi bir şey yapmak çok güç. Hayatta olmayan birisi için üstelik hiçbir geri dönüt alamayacağınızı bile bile ona hitaben mektuplar yazmak... Kitabım siz okuyucular tarafından beğeni ve ilgi almayabilir. Bunu saygıyla karşılarım. Zaten amacım belli bir hayran kitlesine ulaşmak değil. Sadece hayatımda sahip olduğum tek prensime vermiş olduğum 'Söz'ü' yerine getirebilmek... Tek amacım bu. Yine de beğenerek okuyabilirsiniz umarım.
O benim sahip olduğum tek prensimdi. Yemyeşil gözlere sahip prensim... Beyaz atı yoktu belki ama baktığınızda gözlerinizi alamadığınız yemyeşil gözleri vardı. Yani ben öyle hatırlıyorum...
Benim yegane prensim, bu mektuplar senin için... Bana yazamadığını fakat ne kadar çok yazmak istediğini biliyorum. Olsun yazama. Senin için bir şey yapabilme duygusu var ya, işte bu beni ayakta tutuyor. Bana güç veriyor. Sen bize gelemesen bile bir gün Rabbimin bizi kavuşturacağını biliyor, o gün için sabırsızlanıyorum...
Son olarak yazımı şöyle bitirmek istiyorum:
Babacığım, benim yegane prensim, seni çok seviyor ve çok özlüyorum...Küçük Meleğin...