ÇAM DA BİZİM, KOZALAK DA

304 14 4
                                    

Çiftliğe vardıklarında, Aycan'ın tüyleri baştan aşağı kıpkırmızı olmuştu. Hala kalp atışlarını hissedebiliyordu ama. Sançar kapıyı açtıktan sonra tekrar dışarı çıktı. Kızlar içeri girdi. Sançar dışarı çıkıp sayım yaptı. 2 şehid vardı. 40 kişilik bir grubun tören elbiselerini giymelerini emretti. Şehid naaşlarının da hazırlanmasını söyledi. 40 kişi çiftliğin bodrumuna açılan dar girişten sırayla girdiler. Şehitler hazırlanmıştı. Ordudaki herkes hem yetim, hem öksüzdü. Bu yüzden hepsi birbirinin ailesiydi. Hepsinin içinde fırtınalar kopuyordu. Hepsinin içinde sessizliğin gümbürtüsü vardı. Şimdi susuyorlardı, bağıra çağıra! Tören alanına geçen 40 asker, arkalarından gelen 2 şehid naaşı... Alper pencereden izliyordu. Suçlu hissediyordu kendini. Sançar, elinde kılıcı, belinde yayı ve sadağı, sanki Göktürk çerilerine benziyordu. Diğer 40 asker de... Sançar'ın gözleri, boşluğa bakıyordu. Yüzüne vuran rüzgarı keser gibi, sert ve keskin. Bağırdı; "Dikkat!". Askerler aynı anda kılıçlarını yere vurdular. Dakikalar boyunca sanki hiçbiri nefes bile almadı. Sessizliği bozan, 40 askerden 1 adım öne çıkan gençti. Eline yayını alıp, sadağından çektiği oku, havaya saldı. Islık çalarak giden ok, gök yüzünde kayboldu. En arkadan bir hıçkırık sesi geldi. Ses, bir kızdan geliyordu. Kimse pozisyonunu bozmadı. Ancak Sançar gözlerini kalabalığa dikti. Arkada, beline kadar uzanan saçları ile bir meleği, dik duruşu ve asaleti ile yılmaz düşmanları yıldıran bir ere benziyordu. Şehitlerin gömülmesini emretti ve içeri adımladı. Çiftlikte de işler kesattı. Doktorlar yerlerinde değillerdi. Asena çaresizce koridorda volta atıyordu. Sançar içeri girer girmez kükredi; "Neyi bekliyorsunuz!? Doktorlar nerede!?". Kimse ses çıkaramıyordu. Sançar, Ayçin'e yaklaştı. Bembeyaz teni üzerinde, kıpkırmızı kan ile asil Türk bayrağını andırıyordu. Sançar başında diz çöktü. Elini, Ayçin'in saçlarının arasına geçirdi. Başını kaldırdı. Kurşunlar, ağzının içine gelmişti. Kucaklayıp kaldırdı. Ameliyathaneye yürürken, başını çevirmeden, "Asena, gel!" dedi. Asena abisinin arkasında içeri girdi. Anlaşılan Sançar'ın beklemeye niyeti yoktu. Değişik aletler vardı, "Cımbıza benzeyen şeyi ver!" dedi. Asena titreyen elleri ile uzattı abisine. Vücudundaki en yumuşak bölge ağzı olmasına rağmen, kurşunlar tam girmemişti. Elindeki aletle teker teker çıkardı. Sonra Asena'ya dönüp, "Sıra sende Asenam" dedi. Yapması gerekeni biliyordu, ama yara ağzının içindeydi. Nasıl yapabilirdi ki? İleri, Ayçin'e doğru adımlarken kurda dönüştü. Nasıl yapabilirdi, ne yapabilirdi? O anda kapı hızla açıldı. Sançar elini beline attı direk. Ancak korkulacak birşey yoktu. İçeri giren doktorlardan biriydi. Topallayarak yürüdü. Bacağından sızan kana aldırmadan Ayçin'e yaklaştı. Asena'ya baktı sonra. Devasa kurdun dudaklarından damlayan salyalar dikkatini çekti. Sançar'a dönüp, "Dolap'tan ince, cam tüpü ver!" dedi. Sançar, burda doktorun komutan olduğunu biliyordu. Dolaba yöneldi, tüpleri çıkardı ve doktora uzattı. Doktor ise nabzına bakıyordu o anda Ayçin'ın. "Nabzı çok zayıf, acele etmeliyiz." dedi. Tüpün başındaki mantar kapağı çekip çıkardı. Asena'nın dudağından sızan salyalardan birkaç damla aldı. Tüpün içinden şırınga işe çekti bir kısmını. Geri kalanını ise, uzunca bir çubuğun ucuna geçirdiği beze döktü. Bezi ağzından içeri sokup, yaraların olduğu bölgede gezdirirken diğer eli ile nabzını kontrol ediyordu. Yaraların kapandığını görünce, şırıngayı eline aldı. Kolundaki en belirgin damara saplarken, "Kalbin güçlenmesini sağlayacak, en fazla 20 dakika, bilemedin yarım saat içinde ayağa kalkar. Gönlünü ferah tut genç!" dedi. Ardından, Ayçin'ın yattığı yerden birkaç metre ilerisindeki yatağa uzandı. Bacağını tutarak Asena'ya baktı. Asena tam oraya adımlayacaktı ki, Sançar, başka bir bez alıp Asena'nın ağzının etrafında gezdirdi. Bez ıslanınca doktora uzattı. Bacağına bakarak "Ne oldu? Meslektaşın nerede?" dedi. Doktor da bezi yarasında gezdirirken, "siz yokken geldiler. İkimizi kaçırdılar. Dilleri çok kabacaydı, K*rt olabilirler. Birisi iğrenç bir şiveyle seni sordu. Cevap vermeyince işkence etmeye başladılar. O işkence sırasında öldü. Ben de herzaman gömleğimin kol cebinde olan neşter ile ilk fırsatta elimi çözdüm. Kaçarken sıktılar, çok zarar vermedi lakin, işkence sırasında bacağımı kesmişlerdi. Kaçıp geldim. "dedi. Gözleri dolmuştu. Sançar elini omzuna atarak uzanmasını istedi. Asena, o anda" Abi konuştu, konuşuyor "diye bağırdı. Sançar Ayçin'e yaklaştı hızla. Ayçin gülümsüyordu, gözleri kapalıydı hala. Gülümseyen dudaklarından zorla seçilen birkaç kelime çıktı ;ÇAM DA BİZİM, KOZALAK DA!

Yeniden Ergenekon : AsenaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin