Hastalıkla Tanışmak

109 10 0
                                    

Gözümü açmadan burnuma dolan koku çok tanıdıktı. Galiba yine hastanedeydim, acaba bu sefer nerede bayıldım? En son evden çıktığımı hatırlıyorum ama gerisi yok. Gözümü araladığımda bir hemşire tansiyonumu ölçüyordu.

- Hanımefendi iyimisiniz ? Ağrınız var mı ?

Ağzımı aralayacaktım ki konuşamayacak kadar kuru olduğunu fark ettim. Sürahiye uzanıp bardağı doldurdum ama birden dengemi kaybedince sürahi elimden büyük bir gürültüyle yere çarpıp dağıldı. Hemşire korkuyla geri zıplayınca bende yatağa tutundum. -Tamam sakin olun. Ben hemen doktor beyi çağırıyorum.

Hemşire odadan çıkarken, ben yerdeki dağılmış camları izliyodum. Ne oluyordu bana bu üçüncü bayılışım , kimse bilmesin diye söylemiyordum ama daha da kötüye gidiyordum.

Doktor içeri girdiğinde o tarafa döndüm. Yaklaşık 25-30 yaşlarında gösteren saçları dağınık esmer ve uzun boylu bir doktordu. Başka zaman olsa kızlarla çok konuşurduk üstünde ama hem o elindeki kağıtlarla çok meşkuldu hemde ben çok yorgundum, yani hiç sırası değil.
-Ayşegül hanım kendinizi nasıl hissediyor sunuz ?

-Başım ağrıyor ve dönüyor.
-Normal, hastalığınız çok ilerlemiş.

-Hastalık mı ?
Doktor uzun bir nefes çekip bir iki adım yaklaştı. Bende arkamdaki yastığa daha çok sinip yutkundum.

-Bakın Ayşegül hanım, kafatasınızın sağ kısmında bir kist var. Bu normalden biraz daha büyümüş.
-Yani ne anlatmaya çalışıyorsunuz ? Ne olacak ?

-Çok az ümit var. Beyninizin 4'te 2'sini kaplamış. Kendinizi her an her şeye hazırlamasılınız.
Ve işte bir cümle, sadece bir cümle hayatınızı bitirebilir miş. Bu kadar kolay olamazdı değil mi ? Daha yeni yen geçen hafta 22 yaşına girmiştim. Sonra Onur o sensiz yaşayamam diyordu, annem, babam, arkadaşlarım, işim. Hepsinden bu kadar kolay mı vazgeçecektim ? Hiç bir yerim kıpırdamadan doktora bakarken sadece iki ya düştü. Ölmek ; ölecektim belki bir daha ki bayıldığımda hiç uyanmam. Her an her şey...

-Tedavisi yok mu peki ?
-Aslında var. En azından yayılmasını yavaşlatır.

-Peki tedavisi nasıl ?
-Yurtdışında tanıdığım çok iyi bir cerrah var. Daha önce birçok hasta onun sayesinde hayatta şuan. Ama eğer bu tedaviyi kabul eder ve giderseniz birde geri dönmeme seçeneği var. Dediğim gibi fazla ilerlemeden bana ulaşırsanız size yardımcı olabilirim.

Her şey bu kadar güzelken bir şey çıkmak zorunda mı ? Her zaman...
Doktor odadan çıkınca hemşirede kolumdaki bitmiş serumu çıkarıp arkasından çıktı.

Ne yapacaktım şimdi ? Gidecek miyim ? yoksa oturup ölümün beni bulmasını mı bekleyecektim ? Tek kararım kimseye söylemeyeceğimdi. Söyleyemezdim dönmeme seçeneğimde vardı.
Spor ayakabılarımı giyip sedyeden indim kapıdan çıkıp kalabalık hastane kolidorunda yürümeye başladım. Ne karar verecektim herkesi geride bırakıp gidecekmiydim ? Bunu yapabilirmiydim ?

Dışarı çıktığımda ekim 'in serin havası çarptı yüzüme elimi kapşonumun cebine sıkıştırarak yürümeye başladım. Elime telefonum geldiğinde çıkarıp saate baktım 6 'da Onur ile buluşmak için evden çıkmıştım. Saat şimdi 9' a beş vardı. Cevapsız aramalar 35 taneydi 15 tane de mesaj vardı. Cevapsız aramaların 25 'i onur 6 tane annem 4 tane de babamdı. Muhtemelen onur bana ulaşamadığında bizimkileri aramıştır. Mesajların hepsi ise onur 'dandı. Hepsinde onu aramamı ve onu bu kadar meraklandırmamın hesabını soracağı yazıyodu.

Ben sana nasıl veda edecektim? Benim yüzümden hayatını kısıtlıyamaz bana göre yaşayamazssın , benim yüzümden üzülemezssin ayrıldığımızda en azından hergün acı çekmez , üzülmessin. Umarım öyle olur. Direk annemi arayıp merak etmemelerini söyleyip onunda geç kalma onur 'a haber ver öğütünü dinleyip kapadım. Telefonu cebime koyup Elif 'e doğru yola koyuldum. Eve gitmek istemiyordum.
Zaten evde değildir haftasonları genellikle ailesinde kalıyordu. 15 dk sonra apartmanın önüne geldim. 1. kata çıkıp kapının üstündeki çiçeğin içindeki anahtarı alıp kapıyı açtım. Işığı açıp içeriye göz gezdirdim tahmin ettiğim gibi evde yoktu. Direk kolidorun sonundaki misafir odasına girip yatağın üstüne yığıldım. Ayakabılarımı çıkarıp yorganın içine girdim.

Yeterince düşünecek sorunum olmasına rağmen ben boş boş tavanı seyrediyordum. Aslında en kötü durumda bu ağlayamıyorsun , gülemiyorsun sadece ruh gibi etrafta dolaşıyorsun ve yaşadıklarını izleyip sadece yorum yapabiliyorsun. Telefonum titreyince cebimde olduğunu fark ettim , onur arıyordu. Ne diyecektim ki zaten şarjım bitmek üzereydi şimdi açmazssam telefon kapandığında bu sefer hiç ulaşamayacaktı ve daha çok sinirlenecekti.
-Efendim

-Ayşegül şükürlen olsun açtın neredeydin sen ? Neden açılmıyodu bu telefon ne kadar merak etti haberi var mı?
-İyiyim onur endişelenme. Şarjım çok az.

-Ayşegül ne demek endişelenme ya kaç saattir seni bekliyorum haberin var mı senin ? Birde endişelenme diyor deli olucam ya!!!
-Bak onur...

Arama sonlanınca şarjın bittiğini anladım. Zaten kafamda o şey varken kldıramazdım bu saatte ışığı kapatıp yatağa sindim. Böyle uyuyamayacağımı anlayıp çekmeceleri karıştırmaya başladım. Kulaklığı bulduğumda MP3 'ü yastığın altına sıkıştırıp gözlerimi kapadım. Ne olursa olsun kulaklığı takınca benim her şey bitiyordu, aynı bu gün gibi...

Günaydın GecemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin