TANITIM

32 9 0
                                    


Olmamıştı.

Yapamamıştım.

Ben zaten hiçbir şeyi beceremeyen aptal biriydim. Nefes alamıyordum. Canım yanıyordu. Kalbim sanki isyan bayrağını çekmişti. Neden böyle olmuştu ? Neden ? Kendime bile açıklayamadığım bir sürü soru vardı aklımda

Neden buradaydım ? Niye böyle olmuştum ?

Acım nereye gidersem gideyim hep oradaydı. Başka bir şehire bile gitmek olmuyordu. Kalp ağrısı hep sabitti . Uzaklaştığını sanıp gidersin ama sadece sanarsın. Hatta bunun anılardan uzaklaşınca geçeceğine o kadar inandırırsın ki kendini ve gidersin . Nereye olursa olsun dersin yeterki o iyi olsun . Ama olmuyordu kalbe söz geçirmek sadece dile kolaydı. Kalbe zor söylemesi.

Dolabımın kapağını açıp içindeki buraya geldiğimde değiştirdiğim tarzımaa bakıyordum. Hepsi siyah ve onun tonlarıydı. Hafif bir gülümseme sardı dudaklarımı hep dolabımı açtığımda o dialoglarımız aklıma geliyordu.

Dolabımı açtığında kaşlarını havaya kaldırıp , ''Bunları cidden giyiyor musun ? '' diye soru sorduğunda ona ne var dercesine baktığımda alayla o müthiş gülümsemesiyle kafasını sallamıştı.
Nedense bu gülümsemesini hep saklardı. Ve bu gizli tebessümü hep içimi ısıtırdı. Kendimi toparlayarak ona kızmalıydım. Hep boyle gülünce kızamıyordum. Ama bu sefer öyle olmayacaktı.

"Ne var hiç mi biraz ren-''

''Biraz ? 5 yaşındaki kuzenimin bile boyle renkli dolabı yok ! '' dediğinde yanaklarım kızarmıştı. Yine cevap verememiştim. Sadece dil çıkarmakla yetinmiştim.

Artık renkli kıyafetler giymiyordum. Sanki o renkler üstümde kirleniyordu. Renklerin hepsi teker teker ağlıyordu. Yakışmıyordu artık renkler bana. Eskisi gibi hayat dolu bir Gece değildim. İsmim gibi karanlık bir Gece'ydim. Artık Gece mi aydınlatan yoktu. O yoktu.

Düşüncelerimi ayıran odamın kapısını çalmayı bir türlü öğretemediğim Aksel ' di. Paldır küldür odama dalmıştı bir bana birde valizime bakıp gözlerini devirmişti.

"Oohooo işim var benim seninle ! Daha toplamamışsın eşyalarını! '' dediğinde ona gerçek bir tebessümle bakmıştım. İzmir' e geldiğimde bana destek olan tek kişiyi di. Bana daima destek olmuştu. Ve bana ağabeylik yapmıştı. Yanıma oturduğunda ona sarılmıştım. Beklemediği bu sarılmayı bana geç sarılmasından anlamıştım.

''Emin misin Gece ? Bak eğer hazır hissetmiyorsan gitmeyelim Sahil gelsin bur-'' yine beni düşünen sesiyle konuşurken sözünü kestim.

''Aksel. Artık yüzleşmek istiyorum. Olmuyor. Yapamıyorum. Sende görüyorsun. Ben onsuz yapamıyorum. Sorunlarımla başa çıkamıyorum onsuz. Sanki yavaş yavaş ölüyorum. Ve bu gerçekten acı veriyor. O aklıma geldiğinde vücudumun her zerresi nefessiz kalıyor. Onu...o kadar özledim ki... Belki beni affetmeyecek ama ... " dediğimde durmuştum. Aksel in yanağımdaki ıslaklığı sildiğinde ağladığımı fark etmiştim. Ne zaman ondan bahsetsem ağlıyordum. Elimde değildi.

''Ne demek seni affetmeyecek ! '' diye muzip bir sesle ayağa kalktı. "Ben varım senin arkanda. Aksel. ''. Eliyle saçını karıştırdı ve beni ayağa kaldırarak " Hadi bakalım hazırlan artık. '' deyip odadan çıktı.

Kapıyı kapattığının saniyesinde geri odama girdi ve '' Ha bu arada sadece beş dakikan var. Bu sefer ciddiyim seni beklemeden giderim havaalanına. '' dediğinde dolabımdan kıyafetlerimi almaya başlamıştım bile.
Aksel'e göz ucuyla baktığımda bana o meşhur zafer sırıtışıyla bakınca gözlerimi devirmiştim. Odamdan çıkmıştı. Ama merdivenlerden inerken bile bana laf yetiştiriyordu.

"4 dakikan kaldı. '' dediğinde gözlerimi devirmiştim. Ciddiydi. Aksel'in anlamadığım huylarından biriside buydu. Şaka mı yapıyordu yoksa ciddi miydi bir türlü anlayamıyordum. Aksel'in sesi uzaktan gelmişti bu sefer ama duyuyordum.

"Ve de bana göz devirmekten vazgeç. 3 dakikan kaldı. '' dediğinde dolaptan alacağım tişört elimde kalmıştı. Nasıl görmüştü bu beni. Korkulurdu bu çocuktan.

Valizimin tekerleklerinin çıkardığı ses her zaman hoşuma gitmişti. Ama şuan kısa bir yolculukta olsa başım ağrıyordu. Tam zamanında uçağa yetişmiştik. Uçağa bindiğimizde Aksel direkt uyumuştu. Uçaktan inmiştik. Ve...ve artık İstanbul'daydım.

Havaalanından çıktığım da havayı içime çekmiştim. Şuan onunla aynı havayı soluyordum.

Aksel kolumdan tutup bir taksiye doğru sürüklemişti. Taksiye bindiğimde heyecanlanmıştım.

Yaklaşık bir saattir yoldaydık. Trafik yoğundu. İstanbul'u özlemiştim. İki senedir İstanbul'a ayak basmamıştım. Ama şimdi Sahil'in mezuniyeti bahanesiyle gelmiştim.
Aslında daha önce gelecektim ama gelememiştim. Cesaret edememiştim. Veya birilerinin ısrar etmesi gerekiyormuş.

Taksi o sokağa döndüğünde içimden bir şeyler hareketlenmişti. Gözlerim bulanıklaşmıştı. Gerçekten buna hazırmıydım ?

Hayır.

Onu görmeye hazırmıydım ?

Kesinlikle hayır.

Peki onu özlemişmiydim ?

Deli gibi hem de .

Sonumu bilsem de yapacaktım.

SONSUZ KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin