Bölüm 3

60 9 3
                                    

Justin'in bu kadar gevezelik yapıp bana Nicole'un oturduğu evi tam olarak anlatması çok işime yaramıştı. Evi kolayca bulup açık olan bir pencereden içeri tırmanmıştım. O duştaydı, korkmama gerek yoktu. Çantasından bir ruj aldım. Bugün kafede okuduğu kitabı gördüm. Onu alıp ayracın olduğu sayfanın bir arka sayfasına not bırakmıştım. Amacım onu birazcık korkutmaktı, her yeni gelen kişiye böyle bir şaka yapılırdı. Bana yapıldığı günü hatırladım. Ailemle yeni taşınmıştım buraya. Ben de parka gitmiştim. Hava karardığında eve dönerken, o zamanlar çok yakın arkadaş olan Selena ve Steffany beni takip edip evimin birkaç sokak ötesinde önüme atlayıp beni korkutmuşlardı. Bugün öyle bir şansımız yoktu. Ben o gün çok korkmuştum, bu yüzden ona da aynısını yapmak istemiştim. Sokağın köşesinde beni bekleyen Selena'nın yanına gittim.

"Nasıldı?"

"Çok kolaydı. Cam açıktı."

"Tamam. Hadi seni eve bırakayım."

Yolda ikimizde hiç konuşmadık. Bu yaptığımız şaka bize hiç komik gelmemişti. Aslında bunları gülmek için yapardık ama ikimizde çok durgunduk. Sessizliği bölmek için bir şey söylemek istedim ama aklıma hiçbir şey gelmedi. Birden hızla önümüzden bir araba geçti ve Selena sertçe frene basıp durdu. Birbirimize baktık ve sanırım aynı şeyi düşünüyorduk. Hemen gaza basıp arabanın arkasından gitmeye başladık. April'in yanımızda olmaması çok iyiydi çünkü kesinlikle korkuya kapılırdı. Araba çok hızlıydı bu yüzden Selena daha da hızlandı. Şehrin en uç köşelerinde bir evin önünde durdu. Hemen arabayı kenara çekip ışıkları söndürdük. Selena gözlerini kısmış, arabadan inen kişiyi görmeye çalışıyordu. Kırmızı bir palto vardı üstünde. Rengi çok az belli oluyordu ama o kırmızı paltoyu önceden gördüğümü biliyordum. Hatırlayamadım. Oradaki evin zilini çaldı. Buradan birkaç kere geçmiştim ama kimin oturduğunu bilmiyordum. Büyük, koyu renkli bir villaydı. Alt katta ışık yandı, ardından kapı açıldı. Açan kişi bir bayandı ama kırmızı paltolu kişinin kim olduğunu hala bilmiyorduk. Kapı kapanınca Selena arabadan inip evin önündeki arabanın yanına gitti. Arabanın içine bakıp geri geldi.

"İçeride bir şey var mı?"

"Hayır. Bomboş. Neyse, benim eve gitmem gerekiyor. Geç oldu.

"Tamam, hadi"

***

Mandy paltomu aldı ve astı, ben merdivenlere oturup botlarımı çıkardım. Mandy banyodan yeni çıkmış olmalıydı çünkü üzerinde bornozu vardı. Gelemeden önce aramamıştım çünkü annemin, numaraları yazdığı kâğıdı aceleden bulamamıştım. Bu gece kesinlikle evde tek başıma kalmak istemiyordum. Hemen arabaya atlayıp buraya gelmiştim. Mandy endişeli bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Ne oldu?"

"Şimdi çok yorgunum ama evde tek başıma kalmak istemiyorum. Yarın sabah anlatsam olur mu?"

"Tabi ki. Ben bir çay içeceğim. Sen de ister misin?"

"Hayır. Teşekkürler."

Mandy bana kalacağım odayı gösterdi. Duvarlar koyu kırmızıydı ve sadece bir tane pencere vardı. Odanın ışığını açınca oda kırmızı bir renge büründü. Mandy'e teşekkür edip yatağa uzandım Telefonumu aldım ve telefon rehberine girdi. Sadece İki numara vardı. Annem ve Justin. Annemi aradım. Meşgule aldı. Bu "şuan işim var, birazdan ararım" demekti. Justin'e mesaj atmaya karar verdim. Hem biraz kafamı dağıtmış olurdum. İlk mesajımı nasıl başlasam diye düşündüm. Aslında ona hemen kim olduğunu söylemek istemedim. Sadece "merhaba :)" yazdım. Kısa bir zaman sonra cevap verdi "siz kimsiniz?" diye. Yaramazca "söylemem" yazdım. Cevabı da tabi ki de "söyle lütfen" oldu. Onu biraz daha meraklandırıp son olarak "tahmin et" yazdım. Cevabı "Vanessa'mı?" olunca içime garip bir his geldi. Acaba benden hoşlandığı fikrine kapılmam yanlış mıydı? Belki de sadece nazik olmak için arkamdan koşup bana çantamı getirip, eve bırakmıştı. Tam cevap yazacakken annem aradı. Telefonu açtım. İlk önce nasıl olduğunu, yolculuğun nasıl geçtiğini sordum. Annem her zamanki gibi uzun uzun her şeyi anlattı. Bir an için bu akşam olanları anneme anlatmaktan vazgeçtim ama sonra birden sözünü kestim.

"Anne, çok kötü bir şey oldu."

"Ne?"

Annem, onun sözünü birden kestiğim için şaşırdı. Ben de son cesaretimi toplayıp birkaç saatten beri beni korkutan şeyi anneme açıkladım.

"O burada anne. Kitabıma o rujla 'benden kaçamazsın' yazmış.."

***

Eve geldiğimde Justin'den iki tane mesaj vardı. İkisinde de aynı şeyden bahsediyordu. Vanessa ona mesaj atmış ve ne yapması gerektiğini bana sormuştu. Vanessa'yla ayrılalı tam 2 yıl olmuştu. Neden onu bu kadar umursuyordu ki hala? Ona cevap vermesi bile hataydı. Vanessa onu aldatmıştı. Tüm hayatını yıkmıştı. Üstelik Robert'la, o zamanki en yakın arkadaşıyla. Robert kendinden utandığı için intihar etmişti. Sadece 17 yaşındayken. Bunu hiçbirimiz unutamıyorduk. Justin'e iyilik olsun diye Vanessa başka bir şehre taşınmıştı. Şimdi ne hakla Justin'e mesaj atıyordu?

Justin'i aramaya karar verdim. Telefon çaldı ama açmadı. Yaklaşık on dakika sonra beni geri aradı. Duymadığını söyleyip özür diledi. Önemli olmadığını söyledim. Nasılsın, ne yapıyorsun gibi soruları atlayarak hemen asıl konuya geldim.

"Vanessa ne yazdı?"

"Daha bir şey yazmadı ama önceden mesaj attı. Ona nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Sence ne yapmalıyım? Uzun zaman oldu."

"Onun ne yazdığını bana söylersen yardım edebilirim ama şuan onun ne amaçla mesaj attığını bilmiyorum."

"Tamam, ben seni ararım"

"Olur. Ben şimdi uyuyacağım. İyi geceler Justin."

"İyi geceler."

***

Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ama bayağı uzun zamandır yatakta dönüp duruyor, uyuyamıyordum. Aklımda o kadar çok soru vardı ki... Kim benim buraya taşındığımı Megan'a söylemiş olabilirdi ki? Bu kadar kısa sürede nerede oturduğumu nasıl bulmuştu? Bunların yanında bir de Justin vardı. Ondan gerçekten hoşlanmıştım ama o "Vanessa" denen kişinin kim olduğunu öğrenmek istiyordum. Bu yüzden Vanessa benmişim gibi davranıp ona göre mesaj atacağıma karar verdim. Sanırım onu kıskanıyordum. Justin çok iyi birisi ve aynı zamanda çok yakışıklıydı. Hayatında bir sürü kız olabilirdi ama neden kim olduğumu tahmin etmesini istediğimde hemen "Vanessa mı?" demişti? Yani eğer hayatında önemli bir yere sahip olsaydı numarası onda olurdu. Kafam çok karışıktı.

Yataktan kalkıp dolaptaki kitaplara bir göz gezdirdim. Ruh çağırmakla ilgili olan bir kitap dikkatimi çekti. Kitabı raftan aldım. Kitap çok eskiydi ve sayfaları yıpranmıştı. Annem Mandy'nin böyle işlerle uğraştığını anlatmıştı ama ben böyle şeylere hep gülerdim. Mandy'nin neden bu kitabı buraya koyduğunu merak edip kitabı açtım. Sayfaları çevirmeye başladım ve bazı sayfaların koparılmış olduğunu gördüm. Kitabın tam ortasında bir kâğıt vardı. Merakla katlanmış, küçük kâğıdı aldım ve açtım. Birden korkmaya başladım. Kâğıdın üstünde babamın adı ve öldüğü tarih yazıyordu.

Nicholas Mendell 13.07.2006

Biraz daha katılım bekliyorum. Boşuna yazıyor gibi hissediyorum. Yorum ve vote 10+ atın yoksa devam etmeyeceğim. Hikayeyi beğeneceğini düşündüğünüz arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.


Çifte İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin