AZRAİLİM

21 3 1
                                    

Bugün kalktığımda D.o yeniden yanımda değildi. Ve herkes aşşağıda oturuyordu. Ben bu aralar nedense çok geç kalkıyorum. Yavaşça yatağımdan kalkarak doğruldum. Gözlerim yarı açıktı. Kapı yavaşça açıldı ve içeri bir kız girdi. O kişi Seniha olmalıydı. Yanımda oturdu. Yüzüne iyice baktım ve Seniha olduğunu doğruladım. Elini omzuma koydu ve bana sarıldı. Ben sanki felç olmuş gibiydim kendimi oynatamıyordum. Sonunda uzun uğraşlar sonunda elimi kaldırdım ve tam o sırada içeri birisi daha girdi. Bu sefer çevremde büyük bir enerji hissediyordum. Gözlerimi hızlıca açtım. Yüzüm güldü. İşte şimdi kendime gelmiştim. Gözlerimi açtıpımda karşılaştığım manzara karşısında şaşkına döndüm. Karşımda Seniha duruyordu. Ve yanımda da Seniha vardı. Ben şaşkınlıkla bir yanıma bir karşıma bakıyordum. Karşımdaki Seniha şaşırmıştı ve bağırdı.
"YAH!!!"
yanımdaki kız telaşla itti beni neye uğradığımı şaşırdım. Karşımdaki Seniha hızlı bir şekilde bana koştu. Beni yeniden yana ittirdi. Bugün ittirme günümü? Yanımdaki kıza hızlıca vurmaya başladı ve kız birden kayboldu. Bu sefer anladımki gerçek Seniha şuan yanımda duran kızdı. Seniha bana döndü ve telaşla sordu
"Bu ne zamandan beri oluyor?"
Ben biraz düşündüm ve karşılık verdim.
"Yaklaşık bir haftadır. Yani sen bayıldığından beri. Ama ilk defa sabah geldi. Genelde akşam gelirdi. Ve ben rüya zannediyordum."
Sözlerimi bitirdiğimde çok sinirli görünüyordu.
"Aşşağılık şey. Aishh. Ben ona güvenmiştim." Diye söylenmeye başladı. Ve birden gözleri kapandı. Ve yatağa düştü.
SENİHA'NIN AĞZINDAN
Bu kızın Suho'ya yaptıklarından dolayı çok sinirliydim. Benim kılığıma girip neler yapmıştı. Gözlerimi kapattığımda genelde onunla buluştuğumuz yerde buldum kendimi. Her gözlerimi kapattığımda o pislik ruhtan kurtulmak için buraya gelir ondan yardım isterdim. O bana önerilerde bulunurdu. Ben Suho ile yeni tanıştığım zamanlarda ona herşeyi anlatmamı söylemişti. Bende zaten Suho'yo güvendiğimden dolayı ona herşeyi anlattım. Arkadaşlarına da öyle. Sonra bana okula gitmemiz gerektiğimi söylemişti. Ve gittik bu sefer okulda neler yaşadık öyle. Ben bayıldım 1 hafta boyunca. Sonra bana uyanırken spor salonuna falan gitmemi söylemişti. Ondan önce ilk Suho'yu gördüğüm zaman bana ona çok yakınlaş demişti. Oysa ne oldu. Benim kılığıma girdi ve benim yerime ona yakınlaştı. Kim bilir daha neler yaptı. Şimdi onun bulunduğu tahta doğru gidiyorum. Onu bulacağım ve bunun hesabını soracağım. Uzun bir yürümeden sonra onu tahyında otururken buldum. İntikam dolu gözlerle ona baktım. Kafam hafif eğik ve sağa doğru yatmıştı. Dilim sol yanağımı içten itiyordu. Bu yüzyılın kapışması olabilirdi.
PİNK BLOOD & DAXIN
Onun bakışlatında pek nir kötüşük göremiyordum. Çünkü suçlu olduğunu o da biliyordu. El hareketiyle yanımda benim hep oturduğum Koltuğu getirdi. Dilimi yanağımdan çektim. Kafamı aşşağıdan sapa çevirdim. Koltuğa baktım. Sırıttım. Ve kafamı sağdan kaldırdım. Şimdi ona dik dik, intikam dolu gözlerle bakıyordum. Belki gözlerim kırmızı değildi ama gözlerimden ateş fışkırıyordu adeta. Ve sinirle kendimi tutarak konuştum. Sesimde bir soğukkanlılık vardı, ne bağrıyordum ne çok kısık sesle konuşuyordum.
"Sahtekar." Biraz durdum ve sinirle, intikam dolu gözlerle ona baktım.
"Senin arkadşlığınada sana da. Sen sadece kendi hayatını düşünüyorsun."
Elimi göğsüme vurdum birkaç kez.
"BEN NE KADAR ACI ÇEKTİM SENİN HABERİN VAR MI!!!!!?"
Elimi yumruk yaparak aşşağı indirdim. Sesim sinirden fazlasıyla yükselmişti.
"BEN SENİN YÜZÜNDEN SEVDİĞİMDEN UZAKLAŞMAK ZORUNDA KALDIM!!!! BEN ONUNLA ÖMÜR BOYU MUTLU OLABİLİRDİM!!!! BU LANET OLASI GÜÇLER YÜZÜNDEN ONDAN UZAKLAŞTIM BEN!!! GİTTİĞİM,BULUNDUĞUM HRRYERDE UCUBEYDİM BEN!!! TAM MUTLU OLDUM, AŞIK OLDUM DEDİM SEN VE BU LANET OLASI DARK BLOOOD YÜZÜNDEN ONDAN AYRILDIM BEN!!!!!" Dediğim anda ağzım açıldı ve içimden gri birşey çıktı.
"Biri DARK BLOOD mu dedi?
Şaşkınlık ve nefret dolu gözlerle o gri, b*kumsu şeye baktım. Oda ne ben onun ismini söylediğimde dışarı mı çıkıyordu? Demek herşey bu kadar kolaydı.
"Sen DARK BLOOD." Dedim gülerek.
"Seni böyle b*kumsu görmeye planlamıyordum." Hala gülüyordum.
"Merak ettiğim birşey var ama. Pink Blood..." kafamı sağdan kadırdım ve dik dik ona baktım.
"Bana neden bu kadar kolay olduğunu söylemedin. Bak sana ne kadar basit..." elimi o ruh bozuntusuna doğru uzattım kendime çektim ve onu yedim.
Pink Blood onu yediğim anda tahtından yere düştü. Bense kin ve intikam dolu gözlerle ona baktım sadece. Çünkü ben her nefesimde ölürken o beni önemsememişti. Benim her nefesimde öldüğüm sıralar o izliyor ve gülüyordu. Ben can çekişirken o kendi mutluluğunu düşünüyordu. Şimdiyse benim yapacağım şey intikamımı almaktı. Ben can çekişirken o ne yaptıysa bende onu yapacaktım. Onu ölüme terketedecektim. O yerde inlerken ben zevkle, içimde büyük bir mutlulukla onu seyredecektim. Yaptığım şey ne kadar kötü olsa bile. Ben sustum,o konuştu. Sıarada herkes susacak ben konuşacağım. Onun yerde yatan bedenine, az sonra cesed olacak vücuduna baktıktan sonra arkamı döndüm ve büyük mutlulukla Dünya'ya geri dönmeye hazırladım kendimi. Bu sefer acısız bir Dünya'ya.
"Abla!!AH!!" Bu sesler... tanıdık geliyor...
Hızlıca arkamı döndüm. Arkamda Suho'nun Dünya'da ne yaptığı gösteriliyordu. Suho ve 50 bin gencin daha... hepsinin ağzından aynı sözcükler dökülüyor, ellerini karınlarına getiriyor,yere düşüyor ve yerde acı çekiyorlardı. Hepside Pink Blood'a abla diyordu.
"Görüyor musun? Sen bu çocukların hepsini öldüreceksin. Suho dahil."
Pink Blood'a döndüm. Bu sözler onun az sonra cesed haline bedeninden geliyordu. Telaşla Suho'ya döndüm. Yerde kıvranıyordu. Ne yani ben acı mı çekeceğim, yoksa o hayattan mı uçacak. Gözlerimden yaşlar süzüldü.
"Onu kaybedemem!!"
"Onu kaybedemem."
"Hayır." Dizlerimin üstüne düştüm. Ağlamaya başladım. Önümde kıvranıyordu. Pink Blood'a döndüm.
"NE YAPMAM LAZIM SENİ AŞŞAĞILIK PİSLİK!!!"
Gözlerimden yaşlar dökülüyor, içimse intikam hırsı ve aşkla debeleniyordu. Pink Blood acı içinde
"Dünya'ya geri dön ve onları yaşatmak için tüm güçlerini kullan ama dikkat et ölebilirsin."
Gözlerimi hızla açtım ve yeniden Dünya'ya döndüm. Suho yerdeydi. Acı içinde kıvranıyordu. Üstüne kapandım. Ve tüm vücudumdan o özel kanın 50 bin çocuğa yavaşça aktarmaya başladım. Suho yada aynı şekilde. Bedenim adeta parçalanıyor gibi hissediyordum. Kanımın yavaşça tükendiğini hissettim. Yavaşça tüm enerjimi kaybettim. Ölümsüz olan ben, DAXIN ölüyor muydum? Gözlerim istemsizce kapanmaya başladı. Ama tüm çocukların yavaşça doğrulduğunu hissedebiliyordum. Suho'nun üstüne kapanmış bir şekilde ölüyordum en azından. Aşık olduğum adamın kollarında. Acı içinde, onun için. Eğer evlenseydik, o ölünce bende ölmeyecek miydim zaten? Kendimi ölümün kollarına bırakmayacak mıydım sonuçta? Suho yavaşça doğruldu. Bense kendimi iyice kaybetmiştim. Bedenim azrailin kollarına doğru yürüyor gibiydi. Tüm enerjimi kaybetmiştim. Vücudumdaki tüm kanları kaybetmiştim. Ölümle cebelleşiyordum. Önümde ise o vardı. Benim hayatımı ona adadığım adam. Onun için hayatımı bağışladığım adam. Gözlerim istemsizce kapandı. Ve kemiklerim sanki hiç yokmuş gibi Suho'nun kucağına düştüm. Şimdi karşımda Suho'yu değil Azraili görmeyi bekliyordum...
AĞLAYARAK YAZDIM UMARIM BEĞENİRSİNİZ.

DAXINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin