Liam arkadan gelip terden ıslanmış saçlarımı havluyla kuruladı. Bende karşılık olarak onu masumca öptüm. Birlikte okuldan çıkarken birden patlayan flaş gözümü yaktı. Miranda keyifle çektiği fotoğrafa bakıyordu.
"Miranda ne halt yiyorsun?" Liam'ın sorusundan sonra dudak büzdü.
"Okulun gazetesinde magazin editörü oldum!" diye sevinçle el çırptı.
"Yani..?" sorumdan sonra kendi kendine "cık, cık, cık.." diye mırıldandı.
"Ah, masum İrlanda'lı.." Liam Miranda'nın bu sözünden sonra elimi daha sıkı sıktı. Kıskanıyor mu? Miranda'dan mı? Sebepsiz yere sırıttım.
"..ilk haberim siz şeker aşıklarsınız!!" bunu söylerken bakışlarını kaçırmıştı. Liam gözlerini devirmekle yetindi. Bense Miranda'nın flörtöz davranışlarına bir anlam vermeye çalışıyordum. Liam kolumdan tutup beni dışarı sürükledi. Birlikte McDonalds'a gidip sıraya girdik.
"Bu kız kendini şirin mi sanıyor!?" birden kendimi tutamayıp güldüm. "Ne?" kafamı salladım.
"Li, beni kıskanıyor musun?" sorum onun için ani olmuştu. Suratına yerleşen ifade ile daha çok güldüm. Yüzümü, yüzüne yaklaştırdım. "Sen varken o aptal barbie bebeklerden birine gitmem.." dedim ve gülümsedim, oda gülümsedi. "Ve şimdi sana çok klasik bir şey söylemem lazım."
"Ne? Seni 8 kadar seviyorum ama yan sekiz, falan mı?" dedi ve güldü. Bense kafamı 'hayır' anlamında salladım.
"Ben acıktım!" bize gelen sırayı işaret ettim. Güldü. Birlikte siparişlerimizi verdik- aldık ve masaya oturdu.
Gülüşürken gelen telefon eğlencemizi bozdu. Telefonla konuşurken yüzü asıldı. Telefonu masaya bıraktıktan sonra dokusam ağlıyacak durumdaydı. Ben ne olduğunu sormadan "Büyükannem..." dedi. Sesi çok titrek ve ağlamaklı çıkmıştı.
~ ~ ~ ~ ~ ~
Liam'a havaalanına kadar eşlik ettikten sonra eve gitmek için otobüse bindim. Liam'dan uzak olmak içimi huzursuz ediyordu. Eve girdiğimde annem koltukta oturmuş ölümcül bakışlar atıyordu.
"James seninle konuşmamız gerekiyor.." ikinci adımıda kullandığına göre başım dertte olmalıydı. Karşısındaki koltuğa oturdum.
"Sana ne kadar değer verdiğimi biliyorsun değil mi?" gülümsedim ve 'evet' olarak öpmek için ayağa kalktım fakat eliyle oturmamı işaret etti.
"Liam ile görüşmeni yasaklıyorum." birden ayağa fırladım.
"Ne!?" oda yavaşça ayağa kalktı. İkimizde burnumuzdan soluyorduk.
"Kusura bakma, ama ben seni ibnenin teki ol diye yetiştirmedim!!" sesi tüm Londra'nın duyabileceği kadar yüksek çıkmıştı.
"Sen orosp-" sözümü tamamlıyamadan suratıma ilk tokadımı yedim.