Liam'ın yüzüne baktım. Şaşkındı ve hayal kırıklığı(?)na uğramış gibiydi.Geriye sendeledim, herkes bize bakıyordu. Ah tanrım... Omzumda bir el hissettim. Arkamı döndüğümde Josh vardı. Elini sırtıma koydu ve beni dışarı çıkardı. Midem çok kötüydü. Ne yaptım ben!? Ne düşünüyordum ki! Liam'ın bunu normal karşılıyacağını falan mı? Aptal... Kaldırımın köşesine oturdum ve yüzümü ellerimin arasına gömdüm.
"Hah! B-bu harika.. neden bana söylemedin?" dedi ve güldü. "Kes sesini Josh..." yanıma oturdu. Kafamı kaldırdım ve ona baktım. Sırıtıyordu, "Ne zamandır?" Durdum, bu konuda konuşmak istemiyordum.
"Geçen yıl..." yine güldü. "Bunu neden bana söylemedin?" sırtımı arkama yasladım. "Sende bana söylemedin?" dedim ve tekrar yüzüne baktım.
"Evet ama bu farklı..." dedi. "Nasıl farklı?" iç çekti. "Yani benim ki birden oldu! İlk görüşte aşk falan bilirsin.." Ayağa kalktım ve eve doğru yürümeye başladım. Arkamdan ayak sesleri geliyordu.
"Hey bekle! Nereye?" arkamı döndüm ve ona baktım. "Cehennemin dibine.." diye mırıldandım. Beş-on dakika sonra Josh arabayla geldi. "Eve kadar yürümeyi düşün müyorsun her halde?" istemeye istemeye arabaya bindim. Yol boyunca konuşmadık... Eve varınca "Bıraktığın için sağol.." dedim ve indim.
İçeriden televizyon sesi geliyordu. Yukarı odama çıktım. Kulaklığımı takıp yüzümü yastığa gömdüm.
Sabah uyandığımda kapıda Liam (?) vardı. Hızla doruldum. "Bana söyliyebilirdin.." dedi. "Korktum... Beni bırakırsın diye korktum."
"Sen benim arkadaşımsın Nialler... Ölene kadar? Dün akşam beni öp-" sözünü kestim.
"B-biliyorum bir daha as-" bu sefer o benim sözümü kesti.
"Hayır... hoşuma gitti."