Merhaba sevgili okurlar yeni bir aşk hikayesi ile karşınızda bulunuyoruz. Lütfen klişe hikayeler ile bir tutmayın. Efsane olacak bu aşk hikayesi için şimdi den keyifli okumalar. Ufak tefek yazım hataları içinde kocaman özürler diliyoruz.
Destek için yıldız (vote) vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Emeğe saygı lütfen.
"Aşk için ölen aptallara değil
Aşk için yaşayan zeki insanlara..."
Bu gün gök çok hüzünlü idi. Bulutlar gözlerinde göz yaşı kalmaya na denk akşama kadar ağlamıştı. Bu deli yağmur insanların kalplerini temizlemese de etrafın kirini pasını almıştı. Bu gün beni eve hapseden ufak su tanecikleri boyundan büyük işlerde yapmıştı. Bodrumda yaşayan Fatma teyzeler in evini basmışlar eziyet etmişler sokakta ki el ele yürüyen sevgililerin üzerine yıldız gibi yağıp onları da mutlu etmişlerdi.
Akşama kadar camda yağmurun çifte standartını izlemiş idim insanlara karşı.
Tam hava düzeldi derken yağmur tekrar odamın camlarını dövmeye başlamış rüzgar yerde cansız yatan yaprakları harekete geçirmiş sağa sola savunurken bende buğulu camlara boş kalbimin yansımasını çiziyordu m.
Böyle havalarda hep içimi katran karası bağlardı. Hüzünlenir ezilir büzülür idi kalbim. Kurduğum hayalleri aklıma getirir bozar tekrar yapardım.
Hayal kurmak bedava idi ve bu dünyada hiç sorun yoktu. Dışarıdaki dünya da neyin ne olacağı tam bir muallaktı. Aşk fermuar ve sutyen arasına sıkışmış can çekişirken dostluk ilk kuyuyu kazanın galip geldiği bir oyun olmuştu. İşte bu yüzden içim deki dünya da mutlu idim ve dışarı çıkıp kurt da kuşa yem olmak istemiyordum.
Annem program lanmış öğüt verme makinesi gibi her öğün hiç unutmadan görevini yapardı. Benim iyiliği mi düşünse de bazen sıkıcı ola biliyordu. Tek görevi evin temizlik ve yemek işleri idi. Evet annem gibi iyi bir kadın olmak istiyordum ama hayatımı da mutfak ve yatak odasına sıkıştırmak istemiyordum. Zaten babam bizi ufak yaşlarda terk etmişti. Kadının emeği bizde çok idi. Bu yüzden onu üzme meye çalışırdım. Tabi artist psikopat abim benim kadar düşünmezdi kadını.
Babam kayıplara karışmadan önce daireyi annem in üzerine yapmış ve sürekli aylık parasını göndermişti. Taki annemi dışarıdan emekli yapana kadar. Kadın emekli olduğunda babam iyice kayıplara karışmıştı. Babam iyi bir adamdı ama neden bizi terk ettiğini hiç bir zaman aklım almamıştı.
Annem in mutfağın kapısından ''Eylül'' diye bağırma sesi uzun holü geçerek odamın kapısının aralığından sıyrılıp kulak zarıma çarptığında irkildim.
Odanın kapısına vücudunun tüm ağırlığını verip kafa mı kapı aralığından uzatarak.
''Efendim anne.''
''Kızım Edalara çıkıp limon ister misin,salata için.''
''Tamam anne hemen çıkıyorum.''
''Eda ile lak lak yapıp çok geç kalma.''
''Çıktım bile.''
Yavaş adımlarla salla na salla na merdivenleri çıkarken bir ayak sesi fark etmiştim. Ses iyice yaklaştığında tüm merakımla kafa mı geri çevirdiğim de nefesim kesilmiş kalp atışlarım hızlanmıştı. Boğazım da kalan heyecanımı yutup göz kapaklarımı açıp kapattığım da mavi bir denizde yüzme bilmediğim için boğuluyordum. Bu zamana kadar sadece kan pompalayan kalbimin farklı özelliklerini keşfediyordum. Gözlerimiz göz göze geldiğinde "iyi akşamlar" deyip geride gölgesini bırakarak yukarı doğru çıkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eylül ve Rüzgar
RomanceBu gün gökyüzü çok hüzünlü idi. Bulutlar gözlerinde göz yaşı kalmaya na denk akşama kadar ağlamıştı. Bu deli yağmur insanların kalplerini temizlemese de etrafın kirini pasını almıştı. Bu gün beni eve hapseden ufak su tanecikleri boyundan büyük işler...