Hiç beklemediğin bir anda ortaya çıkar. Şimdiye kadar varlığından neden haberim olmadı diye yakınırsın. Ama tabi önümüze bakmak lazım. Geçmişi değil anı yaşamak lazım. Onsuz geçen zamanları telafi etmek lazım. Bunun içinde gereksiz ayrıntılara takılmaya, lüzumsuz yere trip atıp darılmaya, küsmeye ne hacet. Her şeyi beraber yapmak istersin. Beraber uyumak, beraber uyanmak, beraber yemek, dolaşmak, eğlenmek, gülmek, ağlamak.. Ama bazen engeller çıkar karşına, çıkmazsa olmaz çünkü. Varlığının değerini, kıymetini anlayamazsın o zaman. Yada insanlar girer hayatınıza. Sizi, gülmenizi, malınızı, mülkünüzü, en mühimi aşkınızı kıskanırlar. Kendilerine bir aşık bulmak yerine, sizin olana göz koyarlar. İşte asıl o zaman anlarsın onun değerini, sevgisini, varlığının hayatınıza kattığı güzelliği, heyecanı.. Bazen öyle anlar yaşanır ki, yok artık! dedittirecek türden. Sonra bir bakmışsın, pes mi ediyorum ne? Diye sorarsın kendine. Ne yani o kaybetmemek için savaşılmaya değmiyecek biri mi senin için? Sırf saçma sapan, kıskançlıktan ne yaptığını bilmeyen basit insanlar yüzünden onu kaybetmeye değer mi? Sorularını sorarsın kendine. Ve cevabın elbette evet olur. O her şeye değer.. Savaşmaya, pes etmemeye, daha çok çalışmaya, engellerin karşısında dimdik durmaya. Ona bazen bir bakarsın gözünü alamazsın. Bir bakışı bile yüzünde güller açan biri için tekrar düşünürsün kendi kendine. Her şeye değer...
Belki birçoğunuz bunları okurken biliyorum diye düşünebilir. Peki sorarım size, sizce bilmek yeterli mi.?