Maynard Schröder... Almanya'nın Dorsten kasabasında 2020 yılında doğmuştu. Bir apartman dairesinde kalıyordu ailesi. Babası Mark bir tüccardı. Kaldıkları apartman dairesinin altında bir kuyumcu dükkanı vardı. Annesi ise ev hanımıydı. Çok güzel bir de kız kardeşi vardı Maynard'ın. Çok büyük bir sevgiyle bağlıydılar birbirlerine tüm aile. Maynard annesine aşık bir oğuldu. Tabii ki babasıyla da iyi anlaşıyordu. Henüz 8 yaşındaydı ailenin en küçüğü. Ablası ile evinin çok yakınlarındaki bir okulda okuyordu. Ama ablasıyla birlikte gitmezdi okula çünkü o çok erken kalkardı. Fakat ablası ile zaman geçirmekten de büyük keyif alırdı.
Bir sabah okuluna gitmek için uyandı Maynard. Okula gitmeyi, okuldaki arkadaşlarını, öğretmenlerini, tenefüslerde koşuşturmayı çok seviyordu. Her sabah heyecanla, sevinçle, istekle okula gidiyordu. Erkenden kalkar, elini yüzünü yıkar ve annesinin kahvaltıyı hazırlamasına yardım ederdi. Hatta bazen annesinden önce kalkıp kendisi bile henüz çocuk yaşında kahvaltı sürprizleri yapardı nacizane. Kahvaltının ardından dişlerini fırçalar, saçlarını tarar ve kokusunu sürerdi. Uzun saçları, parıldayan siyah gözleri ile çok tatlı bir çocuktu. Bu derece bakımlı çocuklara az rastlanır ama Maynard farklıydı. Çünkü o yaşama sevinci dolu kendisiyle barışık bir çocuktu. Ve tabii ki bu kadar bakımın altında okulda hoşlandığı kız arkadaşı Lisa'nın olması da gizliydi. Maynard okuluna büyük bir heyecanla erkenden gider, Lisa'yı bekler ve onu seyrederdi. Lisa güzel bir kızdı, uzun sarı saçlarının rüzgarla dans etmesi ve deniz gözleri Maynard'ın dikkatini çekiyordu. Lisa ile birlikte ders çalışıp ödevlerini birlikte yaparlardı. Lisa ile ders çalışırken mahçup duruma düşmekten çok korkan küçük aşık Maynard derslerine iyi çalışırdı.
Zaman ilerlemişti. Maynard 10 yaşına gelmişti. Okulda başarıları ile konuşulan bir çocuktu o. Fakat birlikte ders çalıştığı, aşkı Lisa babasının tayini üzerine başka bir eyalete gitmişti. Daha küçük yaşta ayrılık acısı yaşamıştı, üzülmüştü. Ama derslerinden hiç bir zaman taviz vermedi Maynard. Öğretmenleri diğer çocuklara göre üstün bir zekası olduğunu farkediyordu. Yakınlarda olacak bir bilgi yarışması için okulu Maynard'ın temsil etmesinin doğru olacağını düşünüyorlardı. Öğretmeni Jack Walker Maynard'ın yanına gitti. Ona okulu temsil etmesinden memnuniyet duyacaklarını temsil edecek en ideal öğrenci olduğunu ve bu bilgi yarışmasına çok iyi çalışmasını söyledi. 1 ay süresi vardı bu bilgi yarışması için, Maynard öğretmenini kıramadı ve temsil etmekte onur duyacağını söyledi. Lisa'nın gidişi onu yaralamış olsa da bunu kabullenip unutması gerektiğini biliyordu. Konsantrasyonunu derslerine vermişti.
Zaman biraz daha ilerledi, Maynard bütün konulara hemen hemen hazırlanmıştı. Bilgi yarışmasına son bir kaç günü vardı, hala kendini hazır hissetmiyordu. Her zaman kendisine verilen sorumluluğun bilincindeydi çünkü. Okulumu en iyi şekilde temsil edemezsem diye düşünüyordu. Fakat düşündüğü gibi değil bilgi yarışmasında birinci olarak okulunu en iyi şekilde temsil etmiş ve başarısına bir başarı daha eklemiştir.
Bilgi yarışmasında birinci olması sevinci ile evine heyecanla dönüyordu. Fakat bilmiyordu ki babasının dükkanında yangın çıkacak ve annesi ile babası o yangında ölmüş olacaktı. Maynard apartmanın önüne geldiğinde dükkandan yükselen kara dumanları görür. Korku ve endişe ile Baba! diyerek dükkana koşar fakat yangın görevlileri onu tutar.
Maynard'ın annesi ve babası ölmüştür. Ailesinden geriye kız kardeşi Eva kalmıştı. Eva ve Maynard kardeşler anneleri ve babalarının ölümüyle yıkılmışlardır. Henüz küçük yaşta yaşadıkları acının tarifi yoktur. Hiç kimseleri ve hiç bir varlıkları kalmamıştır. Peki ya bu çocuklar ne yapacaklardı amansız hayat şartlarında kendilerine nasıl bakacaklardı ?
Komşuları ; annelerinin en yakın arkadaşı Bayan Müller, çocukları sahiplendi. Onlar için en iyi hayatın bir yetimhane olacağını düşündü. Maynard eyaletteki erkek yetimhanesine, Eva ise başka bir eyalette kız yetimhanesine gönderilmişti. Annesi ve babasını kaybeden Maynard bir de tek sağ kalan parçası kardeşinden de uzak düşmüştü. Bu psikolojik travma ikisini de çok derinden üzmüştü. Annesinin ve babasının ölümünü kabullenememişti Maynard. Onların çıkıp geleceğini Maynard'ı yetimhaneden alıp eski mutlu hayatlarına döneceğini düşünerek hayat kaynağı buluyordu. Keşke Maynard'ın düşündüğü gibi olsaydı.
Ailesinin ölümünün üzerinden 5 yıl geçmişti. Lise çağına gelmişti Maynard. İlkokuldaki başarıları devam etmiş ve eyaletin en iyi liselerinden birine gitmişti. Lise başlamıştı artık Maynard genç bir delikanlı olmuştu. Okulda başarılarının ardı arkası kesilmiyordu. Çok çalışkan bir çocuktu. Azimli, istekli ve kararlı bir gençti o. Küçük yaşta bir çok acıyı tatmış, o acılarla olgunlaşmıştı onun minik kalbi. İnsanlara karşı güven problemi vardı, bu onu asosyalleştirmişti. Arkadaş edinmekten korkardı, yalnız takılırdı. Vaktini sadece kendine ayırırdı. Ders çalışır, saatlerce müzik dinler öyle geçirirdi zamanı. Yetimhanedeki arkadaşlarıyla da arası yoktu. Hem yalnız hem de bir sürü acı ile, her şeye rağmen hayatı yenmeliydi.Lise yıllarında en çok dikkatini çeken ve en beğendiği ders Biyoloji olmuştu. Biyolojiye merak saran Maynard Biyoloji öğretmeni ile sürekli konuları tartışır, en ince ayrıntılarına kadar öğrenmek istemeye başlamıştı. Canlıların bilimi onun bir parçası olmuştu her geçen dönem. Canlılar üzerinde basit deneyler yapmaya başlamıştı. Bir farenin 10 metrelik bir koşusunda ne kadar enerji harcadığını bulmakla başladı bu büyük yolculuğuna. Ve ardı arkası kesilmeyen deneylerle bir çok canlı üzerinde gözlemlediği, bulduğu özellikleri kayıt ediyordu hep. Çoğu canlıyı çok iyi tanıyordu artık. Kafasına koymuştu üniversitede bir Biyoloji bölümü okumayı. Şimdiki hedefi ise buydu. Ve bunu başaracaktı da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genetik Kaos
Ciencia Ficciónİnsanlar artık dünyada şahsi hırslar için artan insan ölümlerinden bıkmıştır, birilerinin kendi hayatları için başkalarını öldürmelerine tahammül edemiyorlardır ama bu insanların yapabilecekleri ne vardı ki ölümü engelleyecek ? Tabii ki ilk akla gel...