Kendime soruyorum

50 2 1
                                    

Meğer Vefa,sadece İstanbul'da bir semt adıymış,diye düşünüp kapattım telefonu.İnsanlar neden böyle günlük yaşıyorlar,yoksa ben mi çok içten pazarlıklıyım,diye düşünmeye devam ettim.ilk değil de ikinci tezim daha bi kafama yatınca,ulan sen ne içten pazarlıklı adammışsın diye kızdım kendime.Baktım etraftakiler bana bakıyorlar,kendimle olan içsel tartışmamı daha tenha bir ortamda yaşamak üzere geçici süreliğine sonlandırıp daha kuytu bir yer aradım.Hastane binasında gözüme kestirdiğim,orta kapıya yakın en kuytu mekanda içsel tartışmamı yeniden alevlendirdim.Kızdım kendime.Bildiğin bağırdım.Aslında kızdığım konunun,karşımdakini çok sevdiğimden,onu haklı çıkarmaya çalışmak için kendimce uydurduğum bir yalan tez,kendime attığım bir avuç çamur olduğunun farkına varınca duraksadım.Akabinde kendimden özür diledim,konuyu anında kapatmak için birebir olan kütüphaneye gidiş emrini verdim kendime.Herzaman elektrik çarpan kütüphanenin kapısına daha bir tedirgin dokundum.Çarpmadı.Girdim içeri,geçtim yerime oturdum.Karşımdakine olan sevgimden dolayı kendimi bu kadar heba etmeme içerledim.Neden yaptın dedim kendime oturduğum yerde.Ses yok.Konuşsana oğlum neden başkaları için kendini üzüyosun bu kadar dedim.Yine yok cevap.Üçüncüye de soracaktım ama tam karşımda oturan ufak tefek alt sınıf talebesinin korku dolu bakışlarını farkedince sustum.Başkalarının dikkatini dağıttım kendi iç kavgamla diyip hem kendime yine kızdım hem de tekrar bu konuları irdelemek üzere kütüphaneden çıkma kararı aldım.Ben çok boktan bir insanım,diye düşündüm.Milleti bu kadar çok düşünüyorum diye aklımdan geçirdim,tıpkı 70 yıl önce 2.Dünya Savaşı'nın Türkiye'ye sıçraması olasılığına karşı bir günde Diyarbakır'dan Edirne'ye konuşlandırılan,şimdilerde ise üzerinde güzel çiçekler açan, o zamanın havacılarından biri gibi..e genler elbette..aktarıyor aktaracağını.Kendime bu kadar haksızlığı neden ettim diye düşünüp,gönlümü almak için kendime bir kahve ısmarliyim dedim.Kafeteryaya doğru yol aldım.Kafeteryadaki ablaya 1 kahve sütlü, dedim.İçeride,kahve hazır olana kadar düşünecek çok zamanım oldu.Telefonda karşımdakiyle ettiğim tartışma sonunda,o beni üzecek bişi dememiştir ben yanlış anlamışımdır,diyerek hatayı kendimde aramamın ne kadar doğru olduğunu düşündüm.Sonra içimden bi ses "hazır ablacım" dedi.Şaşırdım,anlamadım manasında kaşlarımı çattım.İçimdeki ses daha kuvvetli bir şekilde "Hazır ablacım" diye yineleyince,o sesin karşımdaki abladan geleceğini düşündüm.Haklıydım.Kahve hazır olmuştu.Aldım,her zamanki gibi teşekkürümü edip paramı vermek üzere kasaya yöneldim.Ablanın arkadan tuhaf tuhaf baktığı olasılığını göz önüne alarak en klas yürüyüşümü yaptım o 10 adımlık alanda.Gururla verdim 1 liramı.Gözüme kestirdiğim bi masaya da geçtim,oturdum.Hem kahvemi yudumluyor,hem de hangisinin doğru olduğunu düşünüyordum.Daha önce yaptığımız iyilikler,davranışlar ne olursa olsun bunu, karşımızdaki üzülmesin diye ona iyilik olsun diye yapmamız,aslında onun için yapmış olduğumuz anlamına değil,aslında hayatta sevdiklerimiz mutlu olsun,onları mutlu görelim,hayatımız böylelikle güzel olsun diye,kendimiz için yaptığımız anlamına geliyordu.Ne yaparsak yapalım başkaları için değil,kendimiz bunu seçtiğimiz için onları dolaylandırarak yapıyorduk.Kahvemin son yudumunda bu düşünce ile rahatladım.Başkaları için değil,kendimiz için yapmak,yaşamak.Huzur içinde kafamı kaldırdım,kafeteryanın tavanını izledim.Ne garip tavanmış dedim içimden.Daha sonra nedendir bilmem,çocukluğumuzdaki yonca evcimik şarkılarından olan" kendine gel,sen kendine kendine gel" şarkı sözleri geldi aklıma,toplarlandım.Kahve bardağını çöpe atmak üzere elime alıp masadan kalktım.Kahve bardağını her kendinden emin insan gibi çöpe yarım metre uzaktan fırlattım.Kenarına çarptı ama içine düştü.Derin bi oh çektikten sonra yoluma devam ettim.Düşüncelerimden arınmanın verdiği iç huzur beni yeniden, bu sefer daha mutlu şeyler düşünmeye itti.Kütüphaneye doğru,sıkıntılarımdan arınmış,bir zafer kazanmış da ülkesine geri dönen onurlu bir kral şovalye edasıyla ilerlerken farklı farklı şarkılar gelip gitti aklıma.Bununla beraber bunca sıkıntıların toplamda bir yaşam ettiğini düşündüm.Sanki yaşamımızı izleyen bir canavar varmış da karşılaştığımız zorluklar karşısında bize yukardan bakıp gülüyor,baş edebildiğimiz durumları görünce sinirleniyordu.Bu hayat canavarına yönelik bi şarkı bulmaya yöneldi beynim..Bu sırada kütüphanenin kapısına varmış bulundum.İçeri girip sağa sola bi Clark bakışı atıp yerime geçerken aklımda hala dolduma kaset dinlenilen bir kaset çalar hesabı farklı farklı tarzlarda şarkılar çalıyordu.


Abi o değil de dedim kendime,tam sandalyemi çekip otururken.Lily Allen nasıl da pervazıca söylüyor o hiç öyle sözleri olacağını bekledimiz tatlı bi esinti gibi insanı etkileyen şarkısında "fuck you fuck you,very very much..." diye...Keşke o hayat canavarına da gülümseyerek alttan alttan böyle deyince anlasaydı...

Nöbet devrine 5 kalaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin