Genç kadın yüzünü ifadesizce aynaya dikmiş bakarken az önce işlediği cinayeti düşündü. Peşine birkaç dakika öncesine kadar eyalet polisi takılmamış olsa işini tam anlamıyla bitirecekti ama kader buna izin vermemişti. Siyah saçlarından havaya kalkan bir tutam sağ gözünün önüne düşünce üfleyerek tutamı yüzünden uzaklaştırdı. Şu an da bir benzlik tuvaletinde aynaya bakıyordu ve olabileceği en rezil durumdaydı. Giydiği siyah tastın üst bacak kısmı üzerinden atladığı tellerin sivri uçlarına takılınca yırtılmış ve sadece tayta değil bacağına da zarar vermişti. Akan kan o kadar koyu bir kırmızıydı ki siyah taytla birleşince sadece bir parıltı gibi duruyordu.
Genç kadın ellerini, önünde duran lavabonun kenarlarına dayadı. "Düşün," diye fısıldadı kendine. "Bu boktan çıkman lazım." Etrafına bakındı boyunca, görebildiği tek şey kirden rengi sarıya dönmüş bir klozetten başka bir şey değildi. Genç kadın daha önce de kendini kurtarmak için bu tarz rezil yerlerde bulunmuştu. Ya da onu bu rezil ve ahlaksız yerlere zorlamışlardı. Bu yüzdendi belki de şimdi bu kadar acımasız olması ve kurbanlarının yalvarışlarına aldırış etmemesi. Zamanında ona acımamışlardı, o da artık diğerlerine acımıyordu.
Az önce cinayet silahı olarak kullandığı ve üzeri yeni yeni kurumaya yüz tutmuş kanlarla kaplı olan küçük çakıyı cebinden çıkarttı. Cinayet henüz gerçekleşmişti ki kan damlalarının bazıları çakının metal yüzeyinde süzülerek ilerlemeye başladılar. Genç kadın geçmişine duyduğu tiksintiyle karışık bir soğuk kanlılıkla önünde duran lavabodaki musluklardan birini çevirdi ve çakıyı yıkamaya başladı. Burada kim bilir ne kadınlar tüm vücutlarını temizlemişlerdi... Genç kadın küçük çakıyı üzerinde kan izi kalmadığına emin olana dek yıkadıktan sonra muslukları kapadı. Kalçasının hemen altında duran saçlarını sağ eliyle toplayarak sağ omzunun üzerinden geçirdi. Gözleriyle uzun saçlarını iyice süzdü. Ne zamandan beri kesmemişti onları? Şöyle bir düşündü, o berbat işe başladığında müşteriler rahatsız olmasın diye beline kadar kesilmişti saçları en son. Daha da izin vermemişti saçlarına dokunulmasına. Şimdi ise durum farklıydı, buradan çıktığında onu fark etmemeleri gerekiyordu.
Çakıyı saçlarına yaklaştırdı ve nefesini verdikten sonra saçlarının üzerinde sertçe gezdirdi. Yavaş yavaş kopan tellerden kadının ellerine düşüyor kimisi ikinci üçüncü kez çakının sert ve keskin yüzeyine denk gelip yere dökülüyordu. Genç kadının işi bittiğinde elinde bir zamanlar annesinin okşayarak masal anlattığı uzun saç tutamları kalmıştı. Arkasına döndü ve sararmış iğrenç yapının önüne kadar yürüdü ki bu sadece üç adım atmasını gerektirmişti. Elindeki saç tutamını yapının içine attıktan sonra aynaya geri dönerek fazla şekilsiz olan saçlarını aynı boyutta eşitlemek için kesmeye devam etti. Saçlarının hemen çenesinin altında biten ve eşit olduğunu düşündüğü şekliden memnun kalınca çakıyı tekrar cebine soktu ve saç tutamlarına veda ederek onları kanalizasyonun pis ve kokuşmuş yollarına yolladı.
Sıra giydiği kıyafetlerdeydi. Altına giydiği siyah ve oldukça elastik taytı çıkardı ve bacaklarıyla bulunduğu tuvaletin soğukluğunu hissetti. Klozete doğru bir adım atarak kapağını kapattıktan sonra taytı kapağın üzerine koydu ve saçlarını kestiği bıçakla taytı, giyildiğinde baldırlarına gelecek kadar mesafeyi gözüyle hesaplayarak bıçakla taytın üzerinde bir kesik izi bıraktı. Tayt ufakça parçalara ayrılacak şekilde kesmeye devam etti. Daha sonra bıçağı kenara bırakarak elleriyle çekiştirerek taytı ikiye ayırdı ve hızla üstüne geçirdi. Uç kısımlarından ipler sarkan şortların şu son zamanlarda kızların yeni modası olduğuma dua etti ve kalan parçayı atabileceği bir yer olmadığı için taytının bel kısmına sıkıştırdı. Dar siyah bluzu için yapabileceği bir şey yoktu bu yüzden hızla benzinliğin market kısmına giderek oradan kaptığı ve üzerinde küçük kırmızı kalplerin olduğu kısa kollu bir tişörtü kaptı. Gözlerini devirerek kasaya bıraktı tişörtü ve hemen kasanın yanındaki gözlük rafından gördüğü ilk siyah gözlüğü de tişörtün yanına koydu. Az önceki adamdan aldığı cüzdanı açtı ve içinden çıkardığı elli dolarlık banknotu fırlatıp tişört ve gözlüğü kaptığı gibi dışarı çıktı. Cüzdanın içindeki küçük gözden çıkardığı çakmakla çakma deri taytını çöp konteynırının yanında ateşe verdi ve herhangi bir doku testiyle kimliği anlaşılamayacak hale gelince alevleri söndürdü ve konteynırın içine attı. Etrafındaki kimseyi önemsemeden üzerindeki dar bluzu da çıkarıp ondan kurtulduktan sonra tişörtü giyip gözlüğü taktı. Tahmininden bile daha kötü göründüğünü düşünüyordu ama şu an yapabileceği bir şey yoktu. Peşindeki polisler onu tanımamalıydı. Çakmağı cüzdana yerleştirip yürümeye başladı. Nereye gideceğine dair bir fikri yoktu sadece yüksek topuklarının çıkardığı tak tak seslerinin eşlik ettiği, kimsenin uğramadığı bu benzliğin olduğu yolda yürümeye başladı. Ana yola çıkarak çiselemeye başlamış olan yağmurun altında adımlarını sürüklerken gelmekte olan araçları umursamadı, ta ki siren seslerini duyana kadar.
"Polis," diye mırıldandı ve koşmaya başladı. Bu ıssız yolda gidebileceği bir yer yoktu. Yolun ortasından yürüyordu ve arkadan gelen araçlar kenara gitmesine engel oluyordu. Orta şeridi tek başına kaplayan genç kadın bir lanet okudu ve polis arabası neredeyse tam arkasında durduğunda derin bir nefes alarak araçların arasından geçerek karşıya ulaştı. Aynı anda onunla beraber harekete geçen bir başka polis memuru genç kadının hemen arkasından geliyordu. Genç kadın ağaçların arasına daldı ve kollarına ya da bacaklarına gelen sert dikenlere aldırış etmeden koşmaya başladı. O kadar heyecanlıydı ki baldırlarına kadar olan taytı yırtıp bacaklarının kanamasına sebep olan dikenlere tepki bile vermiyor, bağırmıyor, sessizce yoluna devam ediyordu.
Birkaç dakikalık koşuşturmanın ardından arkasına dönüp baktığında polis memurunu göremeyen genç kadın rahat bir nefes aldı ve bir ağaç gövdesine sırtını dayadı. Anlaşılan izini kaybettirmişti. Solukları seyrekleşince tam gövdesini doğrultup gidecekti ki ensesine dayanan bir silah namlusunun soğukluğuyla kendine geldi.Kaçamamıştı. Enselenmişti.
"Aklının ucundan bile geçirme," dedi polis memuru ve teki kendi koluna bağlı bir kelepçenin öteki kolunu genç kadının koluna geçirdi. "...düş önüme."
***
Genç kadın şimdi benzlik tuvaletinden bile soğuk bir küçük bir masanın orada metaldan yapılmış aynı soğukluktaki sandalyeye oturmuş gelecek olan memuru bekliyordu. Aslında memurun çoktan geldiğini ve kendisini tam karşısında duran camdan izlediğini biliyordu. Yaşadığı yıllar boyunca hapishane ve polis karakolunun her köşesini adı gibi ezberlemişti genç kadın.
Biraz sonra içeri giren genç memur tam karşısına bir sandalye çekip masanın üzerine bir dosya kağıt fırlattı, dosya masanın üzerinde bir iki kere döndükten sonra genç kadının önünde durdu.
"Sonunda seni yakaladım küçük bayan. Şimdi anlatmaya başla."Genç kadın başka seçeneğinin olmadığını biliyordu. Buradan kaçmaya çalışsa kesinlikle yakalanırdı. Genç kadın adı gibi emindi ki bu odanın kapısında ve camlı kısımın arkasında onu bekleyen birkaç memur daha vardı. Böylece anlatmaya başladı.
"Adım Eva ve her şey hayatımdaki tüm erkeklerin beni satmaya çalışmasıyla başladı..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVA
RomanceKüçük kızın kulaklarında yankılandı pek de mutlu olmayan masalın sonu. “Soluk yeşil bir orman varmış günün birinde, orada küçük bir kız çocuğu yaşarmış. O küçük kız büyümüş ve prensle evlenip prenses olmuş, saraya taşınmış. Sonra bir gün prensesin...