Evimizdeki Hayalet

68 0 0
                                    

Pencerenin önüne oturuyorum..Kül rengi akşamlardan biri başlıyor yine...İnsanlar, akşamın geldiğini fark ederek tüneğine tüneyen tavuklar gibi evlerine çekiliyor, ve cadde birazdan ıssızlaşıyor...
Çocukluğumun geçtiği kasaba yıllarına dönüyorum doğduğum evi hayal meyal hatırlıyorum, bahçenin içinde kocaman bir ceviz ağacı vardı, amcanın karısı dikmişti galiba...Tek katlı, taştan yapılma, evin rüzgar vurdukça garip sesler çıkaran pencere kapakları, ve gök gürültülü gecelerde, bir kadın çığlığına benzeyen sesler içimde ürperti yaratırdı. Ebem, bu seslerin bahçeden geldiğini söylerdi.
Halamın kızı, Bedriye, bizim bahçede bir mezar olduğu, ama bu mezarda kimin yattığını kimsenin bilmediğini söylerdi..Eskiden evin içinde tuvalet olmadığı için-, tüm kasaba evlerinde tuvaletler dışardadır, çişimi yapmak için korka korka yüz numaraya girerdim. Arkamdan sanki bir tutacakmış gibi bir hisse kapılır, kaçarak eve girerdim...Geceleri , gerçekten de bahçeden tuhaf sesler geliyordu. Ebem, çişimi yaparken, sakın ceviz ağacının dibine işeme, gece sıcak su dökme diye beni uyarırdı...Ebeme sorardım, " torunum Cinler adamı çarpar derdi... O günden sonra Cin korkusu içime iyice yerleşmişti. Hacı amcamın köyüne gittiğimde, köy çocukları küllükte gece yarılarına kadar korkusuzca oynarken, ben evden dışarı çıkmazdım..Amcamın kızları, mısır koçanları içinde ,anne ve babalarının yatmasını da fırsat bilerek geç vakte kadar oynarlardı..En çok ta söbe oyunu oynarlardı. Biri ebe olur, gözlerini kapar, diğerleri saklanır, gidip onları bulmaya çalışırken, kurnaz olan gelir ebenin durduğu yeri söbelerdi.. Cinden sonra, en çok korktuğum yılanlardı. Yazın Aleyçikte "bağ evi" yatılırdı...Amcanın kızları yere yatak serer yatardık..Ama uyuyamazdım, hışır hışır sesler duyardım. Bildiğim tüm duaları okurdum, amcamın küçük kızı Nurgül, "yat sabaha daha çok var !" diye beni teskin etmeye çalışrdı Dışardan hışır hışır diye sesler geliyor derdim "Sana öyle gelmiş, korkacak bir şey yok !"derdi "Ya yatarken boğazımıza yılan akarsa derdim Yılan, gece olmaz, hem çok sıcakta çıkar yılanlar Sabah, güneşi tepeden doğarken, karpuz tarlasına giderek, karpuzlardan olgun bir tanesini tefeğinden koparan amcamın büyük kızı, Rahime, aleyçiğe getirir, küçük bir naylon tabağa keserek, yanına da çırpma "soğan domates biber maydonoz" yaparak bize öğle ziyafeti çekerdi.. Küllüğe sakın işeme derdi Rahime abla.. "İşersem ne olur ?"derdim." Dişisine rastlarsan sana aşık olur ! Sonra bir daha, hiçbir kızla evlenemezsin !" derdi.. Gece yatıyordum...Bir ses, davul zurna sesi şamata, hayal mi görüyorum aceba dedim...Hayal değildi, sesler bağın içinden geliyordu. Korkudan sesimi çıkaramıyordum, sanki üzerime bir adam oturmuş, boğazımı sıkıyordu, bağırmak istiyordum ama ne mümkün...Amcamın kızları aşağı kavaklığa gitmişti..Bostanları vardı orada. Birden bir hışıltı duydum, koskocaman bir kafa, çatal dili olan en az üç metre boyunda bir yılan ,yatağımın yanında durmuyor mu ? Soğuk soğuk terler döküyorum Amcamın ortanca kızı, " haydi kalk Ertan abi !"dedi. "Öğlen oldu, gözümü bir açtım yatakktayım... Ama gördüğüm rüyanın etkisinde o kadar kalmışım ki, yatağımın yanında yılan arıyorum. Nilgün, şaşkın şaşkın yüzüme bakıyor. "Ne arıyorsun Ertan abi !" dedi. " Yılan...yatağımın yanında gördüm...Nereye gitti ? "dedim. Güldü, yatağımın yamında renkli bir ip duruyordu.

Korkunç HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin