İBLİS

283 24 17
                                    

Aynadaki yansımama baktım bana ne olmuştu böyle, ben kimdim? Kendimi tanımıyordum artık. Evet. 'Mükemmel' denecek kadar güzel bir hayatım vardı şimdi ise bir ölüden farksızdım yaşayan bir ölü...

İntikam için yaşıyordum ama artık kaldıramayacak durumdaydım..

Mutlu olmaya hakkım yoktu, ben mutlu olamazdım.Herşey birgün sona erecek hoş sona erceceği de meçhul, belki bu iş sona ermeden ben ölebilirdim ama sona ermeden ölmemeliydim yaşamaya hakkım olmasa da sona ulaşana kadar yaşamak zorundaydım.

Saat gecenin biri bu saatlerde sokaklarda kimse olmaz olsa da mecburen yok etmem gerekecekti, bu iş yolunda kaç masumun canı yanmıştı böyle.
Araba durmuştu. Adamımız sokağın sonunda beni, ecelini bekliyordu. Böyle şerefsizlerin yaşamaya hakkı yoktu. Arabanın kapısını yavaşça açtım oldukça yavaş hareket ediyordum elimle şoför'e gitmesini işaret ettim ısrar etsede izin vermedim bu benim meselemdi ben halledecektim.
Bu işe en zayıflardan başladım yardım ve yataklık yapanlardan ne olduğunu bilmeden sırf para uğruna yardım edenlerden yine de acımıyordum sonuçta bu işte onların da parmağı vardı büyük yada küçük. Kim varsa cezasını verecektim.

Hava bugün güzeldi gökyüzü lacivert. Biraz serindi, rüzgar esiyordu önünde ne var ne yok alıp götürmeye niyetli birşekilde, esiyordu. Rüzgarın esmesiyle içimdeki intikam ateşi daha da aleveniyordu alevlendikçe daha da büyüyen kinim, nefretim.
Adamıma doğru yürüdüm, çıkmaz bir sokağın sonunda yerde bağlı bir şekilde beni bekleyen avıma doğru yürüdüm. Yavaş adımlarla ilerledim ilerledikçe biriken öfkem ile. Yaklaştıkça korkusunu hissede biliyordum ama bu beni üzmek yerine tatmin ediyordu çünkü ben onun eceliydim korkması gerekiyordu benden.
Yüzünde ufak bir yara izi vardı yere attıklarında sanırım çarptığı için oluşmuştu. Kimsenin karışmasını istememiştim, yüzünde ufak bir çizik dahi olmayacağını söylemiştim, her şekilde benim verdiğim hasarlar olacaktı suratında, vücudunda.
Önce ipini çözdüm, bağlıyken dövmemek için bu bana yakışmazdı bağlıyken dövmek, bana karşılık versin istiyordum versin ki içimde yıllarca kopan fırtınanın hıncını ondan çıkarayım, tabi cesareti varsa!
Ağzını açtığım gibi "yalvarırım bırak beni..." diye geveledi. İplerini çözmeme rağmen kaçmaya yeltenmiyordu kaçsa başına neler geleceğini biliyordu.
Elim yavaşça pantolonumun beline sıkıştırdığım silahıma gitti iyice kavradım sonra geri bıraktım bu hareketim onu oldukça korkutmuştu, titreyişinden anlaşılıyordu onu şimdi vurmayacaktım önce sinirimi almalıydım bir güzel dövecektim. Sinirle yüz kaslarım gerildi ve sertçe yüzüne bir yumruk geçirdim ikincisini de savurduğum gibi yere yığıldı.

"Kalk lan şerefsiz!"

Avuç içlerim kaşınıyordu.

"Benim hiçbir suçum yok bırak beni!"

"Bırakayım seni öylemi?" karnına sertçe bir tekme geçirdim "yaptıklarınız yanınıza kar kalsın ha?" bir tekme daha geçirdim. İnlemesi beni oldukça sevindiriyordu. Kalkmayacağını anladığımda üzerine çıktım ve yumruklarımı seri bir şekilde suratına saydırdım. Yüzünde hasarsız bir yer göremeyeceğimi anladığımda üzerinden kalktım ve bu sefer silahımı sıkıştırdığım yerden çıkardım önce sol bacağına sıktım acı çeke çeke ölmesini istiyordum hem bu acının en basit haliydi bu sadece yardım ettiği içindi. Adamın acı içinde inlemesi sokağın sessizliğini bozuyordu bu güzel gecede o iğrenç sesiyle rahatsızlık veriyordu.
Silahı başının hizasına doğrulttum şimdi ölmesi gerekiyordu derken bir hıçkırık sesi doldu kulaklarıma sesin geldiği yöne hızla çevirdim başımı bir kızdı bu, beni görünce duvarın arkasına gizlendi oraya doğru koşar adımlarla ilerledim, silahımı çıkardığım yere geri sıkıştırdım. Bu bir kızdı şimdi gerçekten kesinleşmişti koştum ama yetişemedim çiçekli bir etek vardı üzerinde koşarken bir sağa bir sola sallanıyordu oldukça korkmuştu biraz daha koştum yüzünü seçebileyim diye, çok fazla uzakta değildi biraz daha hızlı koşsam yakalaya bileceğim uzaklıktaydı ama koşmak, peşinden gitmek istemedim. Peşinden geliyormuyum diye arkasını döndü yüzünü pek seçemesemde bir kere daha görsem tanıyabileceğim mesafedeydi ve evet. Tanıyabilirdim.
Hızla önünü dönüp uzaklaştı. Belinin bir karış üstünde biten siyah düz saçları vardı.

Bir adım attım ileriye doğru sonra vazgeçip yaralı bıraktığım şerefsize doğru ilerledim. Topal haliyle seke seke duvara tutunarak ilerlemeye çalışıyordu, beni görünce hareketlerini hızlandırdı onun aksine yavaş ilerledim ilerledim ve dan. İyi nişancıyımdır ve sanırım beynini patlatmıştım. Öldürdüğüm adam umrumda değildi de o kız kimdi? Bu saatte bu sokakta ne işi vardı? Yoksa fahişe miydi?
Hayır! Hayır! Bir fahişe çiçekli şirin bir etek giymez ve öyle bir kıza benzemiyordu peki, bu kız kimdi böyle, neden peşinden gitmedim ki?
Telefonumun titremesiyle düşüncelerim' den kurtuluverdim.
Arayan mehmetti sağ kolum, en yakın arkadaşım, iş ortağım, bu hayatta kimseye güvenmem ama bu öyle değil her zaman yanımda olan bir dostumdu.
Ekranda cevapsız arama olarak göründü.
Telefonumun mesaj bölümüne girdim "gelin alın şu leşi..."

Şimdi bu dünya bir pislikten daha kurtuldu. Kurtuldu kurtulmasına da ben yine katil' dim.

Uzun zaman önce küçük bir çocuktum. Masum.
Oyuncak silahlarla oynardık elimdeki silah gerçekmiş gibi ateş ederdim ve ateş ettiğim kişi ölürdü yalandan.
Şimdi ise o çocuktan eser yoktu, yine elimdeki silah, ateş ettim ve öldü bu sefer yalan değil gerçek bir ölü...

.........................................

Umarım beğenmişsinizdir görüşlerinizi yorum atarsanız sevinirim nasıl bulduğunuzu çok merak ediyorum da :D

İBLİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin