1. Bölüm: Girdap

219 19 20
                                    

"Bunu yapmak istemiyorum"

Keşke o gece dışarı çıkmasaydım.
Hayatımı mahvettim sanırım. Hiç böyle hissetmemiştim. Evet, bazen ağladığım oluyordu. Bazen de bütün gün boyunca suratsız olduğum. Ama hiç bukadar berbat hissetmemiştim geceleri korkarak uyumak, uyumaya çalışmak. Geceleri uyumadığım için gündüzleri uyuduğum oluyordu. Tam bir aydır değişmişti sanki herşey buna kendimde dahildim.

Mayıs'a lütfen dergibi baktım belki birlik olup ikna ederdik teyzemi ozaman beni psikiatrist'e göndermezdi yada gönderdiğini zannederdi. Şimdi ki sorunum buydu birde başıma bunu çıkarmışlardı.

"Hayır olmaz dedim. Zaten bir aydır çok tuhaf davranıyorsun, bize birşey anlattığın da yok. Oyüzden tüm çabaların boşuna."
Mayıs, son sözünden sonra galip gelmiş gülüşünü sergiledi.
Teyzemle konuşurlarken duymuştum. Babamla ilgili birşeyler olduğunu, bulanıma girdiğim teşhisini kondurdular. Halbuki geçen ay gördüğüm olaydan dolayı böyleydim. Suskun, kimseyle konuşmayan ve dalıp giden bir geceydim. Tam bir ay oldu, hem bir sene dahi geçse unutamazdım. Gerçi bir sene kadar ömrümün olduğunu bile düşünmüyordum. O katil adam, beni bir sene geçmeden vururdu. Bunun düşüncesi bile kötü. Hem o gece yarısı yüzümü seçememiştir. Belki de peşime düşmez, yani öldürmek istese o gece benim peşimden gelip vururdu. Yada kendimi kandırıyordum. Kesin büyük planlar yapıyordur. Aslında ben ölmekten korkmuyordum sevdiklerime zarar gelmesinden korkuyordum. Yoksa ölüm, benim için bir kurtuluş. Böylelikle bu lanet hayattan kurtulurdum annemin yanına giderdim. Ama teyzem eniştemin yokluğuna henüz alışamamışken bide benim yokluğum onu bitirirdi.
Keşke o gece hiç dışarı çıkmasaydım...

"İşte tam da bu hallerinden bahsediyorum garip bir halin var gece."
Ne olduğunu deli gibi merak ediyordu ama sormaktan bıkmıştı. Hem nasıl anlatayım; ben cinayet işlenecekken oradaydım sonra katil adam beni farketti ve bende kaçtım izimi kaybettirdikten sonra tek el silah sesi duydum, bir adam öldürüldü ve şuan katil peşimde. Bunları eksiksiz anlatayım da kalpten gitsin.
"Yok birşeyim. Siz fazlasıyla abartıyorsunuz. Kimseyle konuşmak istemiyorum. Benim yalnız kalmaya ihtiyacım var ama kimse ne istediğimi sormuyor."
"Birazdan sen gireceksin"
Bu kız hiç vazgeçmeyecekti, ne söylesem havada kalıyor Gerçekten sinir bozucu.

Bekleme salonunda sadece biz vardık. Annesi tarafından zorla psikiatrist'in odasına götürülen kızıl saçlı kız dışında birtek bizdik.
Bir saat sonra kızıl saçlı kız güleryüzlü bir şekilde odadan çıktı. Kızın garip desenli turuncu elbisesine bakarken mayıs'ın dürtmesiyle kafamı ona çevirdim
"Hadi girsene!"
Doğruya sıra bendeydi. Son bir bakış attım mayıs'a ama etkisiz hale getirdi.
Ayaklarım geri geri gitsede beynimle ayaklarıma hükmedip kahverengi kapının önüne gönderdim. Kapıyı kapatıp öylece bakışlarımı, bilgisayarından gözlerini ayırmayan siyah saçlı adama diktim. Sonunda gözlerini bilgisayarından ayırıp bana bakabildi. Gözleri bana 'ne dikiliyorsun otursana' diyor gibiydi ve haklı çıktığımı eliyle işaret ettiği koltuğa bakmamla anlayabildim. "Oturmayacakmısın?" demesiyle hala ayakta olduğumu farkedip masasının önünde ki kahverengi deri koltuğa oturdum, bu koltuğa iki kişi daha oturabilirdi, üçlüydü ve gayet rahattı ama ben hiçmi hiç rahat değildim.
'Erol ACAR' masasının üzerinde isimliğinde yazıyordu.
Erol bey ayağa kalkıp bana doğru ilerledi sonra koltuğun hemen yanındaki tekli koltuğa oturdu. Benmi konuşmaya başlayacaktım diye düşünürken "gece. İsmin güzelmiş."
Bunu hiç beklemiyordum. İsmimi annem koymuş. Ölmeden önce herkese ismimin. gece olacağını söylüyormuş.
Ölüncede annemin bana koyduğu isim kaldı. Erol beye teşekkür etmek yerine tebessüm ettim.
"18 yaşındasın değilmi?"
"Evet 18 yaşındayım eylülde 19'uma gireceğim"
Erol bey otuz lu yaşlarda gözüküyordu, yakışıklı biriydi. Masasının üzerinde iki kız çocuğunun resmi vardı sanırım kızlarıydı. Ne şanslılar onları seven bir babaları vardı. Fotoğraflarını çalışma masasının üzerine koyuyorsa seviyordur değilmi?

İBLİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin